Afrika’ya ‘Adaleli Yumuşak Güç’
Ergin Yıldızoğlu
Son Köşe Yazıları

Afrika’ya ‘Adaleli Yumuşak Güç’

18.11.2013 04:13
Güncellenme:
Takip Et:

Başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinin askerleri Afrika’ya doluşurken yepyeni bir kavramımızın olduğunu fark ettim: “Adaleli yumuşak güç.” Ne zaman zorlama bir kavramla karşılaşsam “bu acaba neyi gizlemek için üretildi?” diye düşünmeden edemem.
Siz “Afrika’yı boş ver, esas emperyalist rekabet, ABD ilgisini Avrupa’dan Asya’ya kaydırmaya başladığından bu yana orada yaşanmıyor” diye düşünebilirsiniz, ama acele etmeyin. Her ne kadar ABD ve Avrupa, “terörizmi önlemeye gidiyoruz” diyorlarsa da aslında Çin’i engelleme stratejileri açısından en önemli platform Afrika olacak gibi görünüyor.

Dün ‘korsanlar’, bugün ‘teröristler’
Roma’dan bu yana hep aynı hikâye: “Sizi korumaya, barışı kurmaya, güvenlik sağlamaya geliyoruz?” Ancak, antikçağlardan bir tarihçinin gözlemlediği gibi, “böyle diyorlar ama imparatorluklar her zaman kan ve yıkım getiriyor”.
Önceki yüzyılın emperyalistleri birbirleriyle rekabet içinde Afrika’ya girmek için yarışırken “korsanları temizlemek” bahanesine çok sık başvurdular. Geçen yüzyılın sonunda hem “korsanlar” gerekçesi yeniden canlandı hem de yanına “karada asker postalı izi” için çok yararlı bir gerekçe olarak “terörizmle mücadele”, “kitle imha silahlarının” yayılmasını önlemek, R2P (Responsability to Protect- koruma sorumluluğu) gibi gerekçeler eklendi. Kosova, Afganistan, Irak bu sürecin ilk meyveleriydi.
John Pilger’in The Guardian’da işaret ettiği gibi “Libya’nın yıkılmasıyla birlikte Afrika’nın kapısı da sonuna kadar açıldı” (09/10). Hem Libya silahları etrafa dağılarak terörizm tehlikesini güçlendirdi, hem de ABD’nin Afrika ordusu AfricaCom’un Afrika’da üstlenmesine muhalefet eden bir rejim yıkıldı. Bir de Libya rejimi yıkılınca, petrol endüstrisinde çalışmakta olan 3 bin Çinli uzman evlerine ya da Afrika’nın başka yerlerine gitmek zorunda kaldılar.
Mali’de aniden parlayan, adeta ülkeyi ele geçirme noktasına gelen, Fransa’nın Mali’ye yerleşmesine olanak veren “terörizm tehlikesi” üzerine yazarken sık sık karşıma bu Libya silahları açıklaması çıktı.
Çin’e gelince, Afrika’nın doğal kaynaklarına, minerallerine, verimli topraklarına ulaşma hamleleri son yıllarda ABD’yi, Avrupa’yı, özellikle Fransa ve Almanya’yı giderek artan oranda kaygılandırıyor. Bu kaygının arkasında, Çin’in yükselmeye devam etmesine olanak verecek kaynaklara, Batı’yı dışlayarak ulaşmasının yanı sıra, bunu “yumuşak güç” denen yöntemlerle gerçekleştirmekte olması yatıyor. Çin’in diplomatik ilişkiler, mali kaynaklar yoluyla, enerji kompleksleri, yollar, barajlar, limanlar, opera binaları, sanat müzeleri, futbol stadyumları yaparak sağlık, eğitim alanlarında yardım dağıtarak böylece yerel seçkinleri, halkın sevgisini kazanarak etkisini artırması özellikle kaygı uyandırıyor. Batı aynı mali olanaklara sahip değil; Afrika’da büyük nefret ve korku yaratan, köleci, emperyalist geçmişin yükünü de taşıyor.
Çin’in sayısız inşaat projelerinin yanı sıra, son aylarda Çin askerleri Zimbabwe’nin Mutare kentinde yerel askerlerle beraber devriye gezerken görülüyor, bu ülkeye silah satıyor, Güney Afrika Çin’le, ANC geleneğinin de katkısıyla diplomatik ilişkileri geliştiriyor, Nijerya, Kameron Boko Haram’a karşı Çin’den destek alıyor (The Independent 12/11/2013).
Çin devleti Afrika ile ilişkilerinin kapsamını gizli tutuyor, ama kimi araştırmalar, yatırımlarının son on yılda 50 ülkede 1700 projeyle 75 milyar doları geçtiğini gösteriyor. (The Guardian 29/04/2013).

Adaleli yumuşak güç
Çin’in bu ekonomik, kültürel, insani ilişkiler üzerinden aldığı rıza ile (yumuşak güç) Afrika’ya girmesine karşılık Batı, tarihsel sömürgeci, ırkçı, saldırgan refleksleriyle (zaten Çin’le aynı mali kaynaklara sahip değil) bölgeye terörizmle mücadele bahanesiyle askeri yöntemlerle, şiddet yoluyla giriyor. Batı’nın bu girişte “pusatlarını” örtmek için kullandığı “incir yaprağı” da Afganistan’da geliştirilen “adaleli yumuşak güç” kavramı. The Independent’in vurguladığı, Paris Match’da da “Fransa önderlik ediyor” havasıyla yankılanan bu kavram, Boston Üniversitesi’nden Prof. Andrew Bacevich’in aktardığına göre iki anlamı aynı anda içeriyor. Birincisi, terörizm tehlikesiyle karşı karşıya kalan ülkelerde mücadele kapasitesinin, gereken altyapının, kurumların, yerel etnik gruplarla birlikte çalışarak inşa edilmesi. İkincisi, “belirleyici eylemlerle, güvenlikli bir ortamı oluşturmak güvenlik altına almak ve ABD’nin ulusal çıkarlarını korumak”. (Los Angeles Times, 10/11/2013).
Bacevich’in “belirleyici eylemler” kavramının savaş anlamında kullanıldığına işaret etmesinden hareketle, “adaleli yumuşak gücün” belli alanları ele geçirmeye yönelik askeri harekâtlar için yerel işbirlikçiler, askeri kompleksler, ileri harekât üsleri, kamplar, vb. oluşturmayı amaçlayan bir politika olduğu sonucuna ulaşabiliriz.

‘Yarının savaşlarının bugünü’
Adaleli yumuşak güç” politikası bağlamında ABD, Afrika’da 54 ülkenin 49’unda terörizme karşı “belirleyici eylemler” gerçekleştiriyor. ABD’nin Afrika ilgisinin arkasında New York Times’da Erich Schmitt’in aktardığı gibi Afganistan ve Irak’a gitmek için hazırlanmış kıtalara, uzmanlara yeni iş bulma, askeri sınai komplekse yeni müşteriler, pazarlar açmak kaygısı da var.
Bu gelişmelerin en çarpıcı sonuçlarından biri Cibuti’de kurulmuş Camp Lemonniere adlı askeri üs. Çok stratejik bir noktada konuşlanmış, Somali’den 500, Yemen’den 100 mil uzaklıkta olan bu üsten hareketle, ABD tüm Afrika’da insansız uçaklarla gözleme, izleme, gerektiğinde imha, Özel Hareket Güçleri’nin (ÖHG) operasyonlarıyla suikast ya da insan kaçırma, yerel güçleri eğitme, gibi “adaleli yumuşak güç” projeleri uyguluyor.
John Mithchel ve Nick Turse’ün aktardığına göre, bu kampın kurulması için harcanan 390 milyon doların 220 milyon doları ÖHG için kurulan bölümlere gitmiş. ABD ordusu bu kampa, gelecek 25 yılda 1.4 milyar dolar harcamak için Kongre’ye başvurmaya hazırlanıyormuş (Tom Dispatch, 25/10/2013). Kenya’da Kamp Simba, Uganda’da Kamp Entebbe, büyük kargo uçaklarının inebileceği, yoğun helikopter trafiğini de kaldırabilecek biçimde genişletilmiş. ABD 2007’den bu yana, Etiyopya, Kenya, Burkina Faso Nijer, Güney Sudan gibi 12 ülkede yeni üsler, kamplar oluşturmuş. The Army Times’in aktardığına göre 2013 yılında 3 bin yeni askerin Afrika’ya transferi planlanmış (8/06/2012). The Nation Institute’den Nick Turse’ün aktardığına göre, ABD’de askeri yetkililer “Afrika, yarının savaşlarının bugünüdür” diyorlarmış.  

Yazarın Son Yazıları

2026’ya girerken militarizm ve faşizm

Pazartesi günü, 2026’ya girerken ABD ekonomisinin çok kırılgan, küresel ekonominin resesyon eşiğinde olduğunu vurgulamıştım.

Devamını Oku
04.12.2025
2026’ya girerken dünya ekonomisi

Dünya ekonomisi 2026’ya girerken resesyon sınırında (yüzde 3) yavaşlamaya devam ediyor, riskler ve büyüme önündeki engeller artıyor.

Devamını Oku
01.12.2025
‘Süreç’ gerçek değil!

“Komisyon”, hukuki, idari ve anayasal bir zeminden yoksun.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Evrenin yeni efendileri’

The Economist 1990’larda, bir sayısında, finansallaşma başlarken 10 dev ABD bankasını kastederek “evrenin yeni efendileri” diyordu. Bu bankalar dünya borç piyasasında egemendi.

Devamını Oku
24.11.2025
Arjantin’de Milei zaferinin şifreleri

Serbest piyasa Ayetullahları sevindiler...

Devamını Oku
20.11.2025
Küresel Organize Suç Endeksi ve Türkiye

Küresel Organize Suç Endeksi’nin 2025 raporu açıklandı. Türkiye 2020’de 6.9 puanla 12. sıradayken bugün 7.2 ile 10. sıraya yükselmiş. Küresel ortalama 5.08. Bu endeks, sadece mafyanın gücünü ya da kaçakçılık hatlarını ölçmüyor; devlet içi yapılardan finansal suçlara, yargı bağımsızlığından ekonomiye sızmış suç ağlarına kadar geniş bir tabloyu ortaya koyuyor.

Devamını Oku
17.11.2025
COP30: Gel de kötümser olma

Küresel ısınma üzerine “Taraflar Konferansı” (COP30) Brezilya’da toplandı.

Devamını Oku
13.11.2025
Demokrasi ve emperyalizm

Emperyalist sistemin ABD, AB gibi merkezlerinin Türkiye gibi çevre ülkelerle ilişkilerinde demokrasi arzusu hiçbir zaman gerçek bir faktör olmadı. Bu ilişkiler her zaman çevre ülkenin ekonomik, jeopolitik açıdan kullanılabilir olma ilkesine dayandı.

Devamını Oku
10.11.2025
Mamdani, panik ve umut

Trump’ın başkanlığından hoşnut olmayanların oranı yüzde 60’ı geçti.

Devamını Oku
06.11.2025
Busan’da ‘büyük resim’

Busan’daki Trump-Şi zirvesi, yalnızca iki ülke arasındaki ticaret savaşında geçici bir ateşkes anlamına gelmiyor; aynı zamanda, 21. yüzyılın jeopolitik dengelerinde güç, liderlik gibi kavramların yeniden tanımlandığı bir döneme işaret ediyor. Zirvenin sonunda Trump’ın “12 üzerinden 10’luk bir görüşme” sözleri, Şi’nin ise “Dev gemiyi birlikte yönetiyoruz” vurgusu, ”yeni” bir durumu sergiliyor: Amerika artık “tek süper güç” değil.

Devamını Oku
03.11.2025
Noktaları birleştirmek

Gözlerimizi gerçeğe açmamız gerekiyor.

Devamını Oku
30.10.2025
Teknoloji, oligarşisi ve faşizm

Z kuşağının emeğin, doğanın, LGBTQ ve kadın haklarının değersizleştirilmesine, ırkçılığa gözetim kültürüne ve kurumsal otoriterliğe karşı zaman zaman isyana varan direnişi, yalnızca bir kuşak çatışması değil, sermayenin denetim kapasitesini sınırlayan tarihsel bir başkaldırı biçimi. Tam da bu nedenle, işletmelerinde kontrolü yitirme korkusu, teknoloji sermayesini giderek demokrasi düşmanı, hatta faşizan reflekslere sürüklüyor.

Devamını Oku
27.10.2025
İsyan ve kriz çakışmaya başladı

İsyan ve ekonomik kriz dinamikleri tarihte zaman zaman çakışıyor.

Devamını Oku
23.10.2025
Yine bir finansal krizin eşiğinde

Geçtiğimiz günlerde, Altın 4 bin dolara ulaştı, piyasalarda “Borsa aşırı değerli” uyarıları sıklaştı. Jamie Diamond, Warren Buffet gibi ünlü yatırımcılar bu durumun sürdürülemezliğine işaret ediyorlar.

Devamını Oku
20.10.2025
Gazze’de ateşkes

Gazze’de savaşın yerini alan ateşkes, ilk bakışta bir nefes alma imkânı sundu.

Devamını Oku
16.10.2025
‘Yapılamaz’ kültü (The cult of can’t)

Cuma günü, Aurelien adlı bir yazarın “The cult of can’t” başlıklı denemesine rastladım. Perşembe yazımı okumuş olanların ilgisini çekeceğini düşünerek özetliyorum.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Aydınlanma’nın alacakaranlığında...

Kapitalizmin merkezlerinde (Anglosakson dünyada) uzun yıllar küreselleşmenin, teknolojinin (özellikle internet ve dijitalleşme) bizi “bugünden daha iyi” (özgür, demokratik, bolluk) günlere taşıyacağı anlatıldı.

Devamını Oku
09.10.2025
Bazen bir fotoğraf bin sözcüğe bedeldir

Bu kez şanslıyım, önümde iki fotoğraf var. Meclis’in açılışında ve akşamında verilen davet sırasında çekilmiş bu fotoğraflar bugünkü siyasi şekillenmenin, “sağını-solunu”, çok güzel betimliyorlar.

Devamını Oku
06.10.2025
‘Gizli (stealth) sömürgecilik’ ve Türkiye

Cumhurbaşkanının ABD ziyareti, MAPEG’in, 33 ilin topraklarını doğrudan madencilik yatırımlarına açması emperyalizm tartışmalarını yeniden canlandırdı.

Devamını Oku
02.10.2025
‘Aynanın’ öte yanında

Bilimde bazen bir sıçrama yalnızca araştırmacıların dar çevresini değil, tüm insanlığın geleceğini etkiler. 2020’de DeepMind’in geliştirdiği AlphaFold sistemi böyle bir andı.

Devamını Oku
29.09.2025
Yapay zekâ dünyayı yutuyor

“YZ dünyayı yutuyor” artık abartılı bir iddia değil.

Devamını Oku
25.09.2025
Güney Avrupa’da demokrasiye geçiş

Tsiridis’in çalışmasının en güçlü yanı, somut tarihsel analizleri belgelerle destekleyerek sivil toplumun (çoğunlukla göz ardı edilen) rolünü vurgulaması.

Devamını Oku
22.09.2025
Üzüm üzüme bakarak...

Dünya siyaseti ve ekonomisi, daha önce hiç görülmemiş bir biçimde birbirine benzeşen güç dinamikleriyle şekilleniyor.

Devamını Oku
18.09.2025
İsrail Gazze’de ne yapıyor?

Gazze’de yaşananlar, uluslararası medyada sıklıkla “çatışma”, giderek soykırım olarak tanımlansa da Prof. Jiang Xueqin olanların arkasında çok daha karanlık bir gerçeğin yattığını söylüyor.

Devamını Oku
15.09.2025
11/9/01: Nereden nereye

ABD yönetimi, yeni savunma stratejisi raporunu, (QDR2001), 11 Eylül 2001 “olayının” tozu yatışmadan açıklamıştı.

Devamını Oku
11.09.2025
Endonezya’da isyan

Endonezya, yaygın protesto gösterileriyle sarsılıyor. Başkent Cakarta’dan ülkenin dört bir yanına yayılan bu olaylar, sadece yerel bir huzursuzluk değil, aynı zamanda küresel kapitalizmin çevre ülkelerde yarattığı derin eşitsizliklerin, devlet şiddetinin bir ürünü. İsyanın temelinde rejimin tüm kilit kurumların, parlamento dahil, içini boşaltmasıyla, demokratik haklarını kaybetmekte olduklarını hisseden geniş kitlelerin tepkisi yatıyor.

Devamını Oku
08.09.2025
Küreselleşmeden sonra, üç fotoğraf

“Küreselleşme” yerini parçalanmaya bırakıyor, bir yeni-jeopolitik şekilleniyor.

Devamını Oku
04.09.2025
ABD’de faşizm ve direniş

Trump, seçim kampanyası boyunca, diktatör olmak dahil tüm arzularını açıkça söyledi. Dahası, Heritage Foundation “Project 2025” başlığı altında 900 sayfalık bir faşist devlete geçiş programı yayımladı. Bu program, devlet bürokrasisindeki özellikle de güvenlik bürokrasisindeki, “kurumsalcıları” ve “anayasalcıları” tasfiye ederek yerlerine başkana sadık olanları atamayı planlıyordu.

Devamını Oku
01.09.2025
Eski olguya yeni kavram

Uluslararası ilişkiler alanında yeni bir kavram var: “Ekonomik zorlama çağı” (Foreign Affaires).

Devamını Oku
28.08.2025
‘Yıllık yüzde 20 büyüme hızı’ ve diğer fanteziler

Peki bu “ekonomik patlama” yaşanırken, insanların yerini YZ ajanları alırken, artan çıktıyı karşılayacak, kârların gerçekleşmesine, alınacak yatırım kararlarına kaynak olacak tüketici talebi nereden gelecek?

Devamını Oku
25.08.2025
Buradan nereye?

Rejim, seçimlerde kaybettiği belediyeleri geri alıyor, CHP’li belediyelerin liderliklerini tutukluyor, CHP’de Özgür Özel liderliğini tasfiye etmeye çalışıyor.

Devamını Oku
21.08.2025
Bir gün, Spinoza sinagoga girer...

Amsterdam’da 1656 yılının temmuz ayında, 23 yaşındaki Baruch Spinoza, Avrupa’nın en güçlü sinagogunun önünde durdu, içeri girmeden derin bir nefes aldı.

Devamını Oku
18.08.2025
Başkan başkenti ‘geri almış’

ABD ekonomisinde, stagflasyon, “konut krizi” kaygıları artarken Trump, Ulusal Muhafızları, Washington DC sokaklarında konuşlandırdı...

Devamını Oku
14.08.2025
‘Hazırlıksız yakalandık’

Yaygın sıradanlaşmış, “veri hırsızlığı, sahte diplomalar (hoş değilmiş ama kazanç helalmiş), sahte imzalar” eşit (etnik) vatandaşlık topolojisi gibi çürüme semptomları üzerinde düşünürken aklıma eski bir yazımın başlığı geldi: “Hazırlıksız yakalanacağız”.

Devamını Oku
11.08.2025
Amerika’dan ithal faşizm

Köyler, dinler, mezhepler, tarikatlar, kabileler, fraksiyonlar...

Devamını Oku
07.08.2025
Avrupa’ya ne oldu?

İskoçya’da imzalanan ABD-AB ticaret anlaşmasını, bir yorumcu, İngiltere’nin “Süveyş anına” benzetti. İngiltere, 1956’da Fransa ve İsrail ile Süveyş Kanalı’nı ele geçirmek için hamle yaptığında, ABD’nin, “Geri çekilmezsen finansal sistemini çökertirim” tehdidine boyun eğmiş, artık hegemonyacı bir güç olmadığını öğrenmişti. Sanırım, bu anlaşmayla, Avrupa Birliği de ABD ve Çin’in yanında 3. bir küresel hegemonya merkezi olmadığını anladı.

Devamını Oku
04.08.2025
Çin’de çifte yol ayrımı

Çin liderliğinin iki yol ayrımı önünde tercih yapması gerekiyor.

Devamını Oku
31.07.2025
‘Süreç’ üzerine notlar

Kürt hareketinin siyasi ve askeri temsilcileri uzun erimli bir proje bağlamında süreci ilerletebilecek bir fırsat yakaladıklarını düşünüyorlar. Haklı olabilirler. Ancak süreci doğru anlamlandırabildiklerinden emin değilim. Bugüne kadar Kürt halkının haklar ve özgürlükler taleplerini her zaman desteklemiş biri olarak düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Devamını Oku
28.07.2025
Batı’da yükselen dalga Japonya’ya ulaştı

Japonya’da pazar günü yapılan “Üst Meclis” seçimleri, ülkenin siyasi manzarasının değişmeye başladığını gösteriyor...

Devamını Oku
24.07.2025
Jeopolitik ve emperyalizm

Ortadoğu’daki gelişmeleri jeopolitiğin gözlükleriyle okuma alışkanlığı yaygın. Halbuki, “jeopolitik”, devletlerin, “coğrafya kontrolü” konusundaki arzularına, kaygılarına ilişkindir. Emperyalizm ise kapitalizmin andaki ve bu anı kapsayan dönemdeki özelliklerinin anlaşılarak eleştirilmesine...

Devamını Oku
21.07.2025