Dengeler ve fanteziler

22 Ekim 2018 Pazartesi

Suudi uçakları, Yemen’de ağustosta okul gezisindeki çocukları bombaladı, en az 40 çocuk öldü; geçen hafta, bombalardan kaçan sivillerin sığındığı otobüsü bombaladı, en az 17 ölü, 60’dan fazla yaralı var. Bunlar medyada birkaç paragraf, haberlerde birkaç dakika konuşuldu, geçildi. Günlerdir, İstanbul’daki Suudi konsolosluğuna giren ve bir daha çıkmayan “gazeteci”Kaşıkçı’yı konuşuyoruz. İddialara göre Suudi rejimine muhalif (demokrasi yanlısı olduğu ima ediliyor) “gazeteci” Kaşıkçı işkence ile öldürüldü. Almanya’nın önde gelen gazetelerinden Die Welt’e göreyse Kaşıkçı, gazeteci değildi, Suudi gizli servisinin (bir zamanlar-EY) üst düzey görevlisiydi, Bin Ladin ile samimi ilişkileri vardı; en karanlık silah tüccarlarından Adnan Kaşıkçı’nın da yeğeniydi. The Spectator’a göre Kaşıkçı, Suudi rejiminin çok korktuğu Müslüman Kardeşler’in üyesiydi.
Şimdi, Batı’da devlet büyükleri infial halinde, jeopolitik “uzmanları” son derece meşgul. Kaşıkçı’nın işkence ile öldürülmüş olduğu doğruysa Suudiler büyük bedel ödermiş. Ortadoğu’da dengeler altüst oluyormuş, en kazançlı çıkan Türkiye olacakmış... Bu arada, AKP ve siyasal İslamın entelijensiyasının, “stratejik derinliğe” dalma, öbürü ucundan “Dünya Müslümanlarının lideri” olarak çıkma fantezisi de canlandı. Bu bayat yemek ısıtılıp masaya sunuluyor. Yerseniz!

Dengeler filan
Kaşıkçı cinayeti gündeme gelmeden önce Ortadoğu jeopolitiğindeki dengeler kabaca şöyle özetlenebilir. Suudiler ve İsrail, İran’a karşı, ABD vesayeti altında gittikçe gelişen bir ittifak içindeler. Suriye’de Esad kazandı, AKP Türkiyesi Rusya, İran ve kendi çıkarlarının arasında yalpalıyor. İdlib’de üstüne aldığı, cihatçıları tahliye etme sorumluluğunu yerine getiremedi. Münbiç’te ABD’yi, YPG’yi terk etmeye ikna edemiyor. Suudilerin, hemen hiçbir etki yapamayan Katar ambargosu sürüyor. Irak parlamenter bir rejime geçmeye, Şii - Sünni çıkarlarını dengelemeye çalışıyor. Ancak bu sırada büyük güçlerin Irak’ın zenginliklerini paylaşma “savaşı”, sömürgeleri anımsatarak sürüyordu. Alman şirketi Siemens 15 milyar dolarlık petrol - elektrik santralı ihalesini almıştı, ABD müdahale etti, Irak’taki egemenliğini kullanarak, ihaleyi General Elektrik’e verdirtti.
Suudilerin sözde reformcu lideri MbS, New York Times’ın şaşkın yazarı Friedman’ın deyişiyle, kadınlara otomobil kullanma hakkı vererek “Suudi baharı” başlatıyordu. Gerçekteyse kadın haklarını savunan kadınları birbiri ardına tutuklattırıyordu. MbS Suudi zenginlerini lüks bir otele doldurup baskı ile 100 milyar dolar topluyor, bunu da yolsuzlukla savaş olarak sunuyordu. Gerçekteyse olanlar, MbS’in yeni kaynaklara ulaşmasına izin veren bir iç hesaplaşmaydı. Yemen’de, Batı’dan alınan silahlarla yer gök bombalanıyor, on binlerce sivil ölüyor...

Kaşıkçı’dan sonra.. eski tas eski hamam
Şimdi bu dengeler değişecekmiş. ABD ve Avrupa, Suudilere karşı nihayet yaptırım yapmaya karar verirlerse İsrail - Suudi ittifakı bozulurmuş. İran’ın etkisi göreli olarak artar, Suudilerin İslam dünyasının lideri olma çabaları büyük bir darbe alırmış. Katar rahatlar, AKP Türkiyesi’nin önü açılırmış. Cumhurbaşkanı da zaten “İslam dünyasına yalnızca biz liderlik edebiliriz” demiyor mu?
İyi de Araplar, Osmanlı mirasından bu kadar nefret ederken, Mısır gibi güçlü bir ülke varken, Suudilerde petrol, Trump binalarına yapılmış dev yatırımlar, ABD’de satılacak silah varken, Türkiye neyle liderlik edecek, tepetaklak giden ekonomiyle mi?
Gelin, daha gerçekçi olasılıklar üzerinde duralım. Liderlik fantezisi bir yana, sanırım esas hesap şöyle: Bilgileri damla damla “sızdırırız”, Suudilere en az zararla çıkmaya uygun bir açıklama için zaman tanırız; Trump’ı da memnun ederiz. Böylece belki de birkaç milyar dolar yatırım alabilir, ekonomiyi ve iktidarımızı biraz rahatlatırız?..
Bence en gerçekçi analizi Oxford Analytica üretti: “Pragmatik, ekonomik kaygılar ABD’yi ve Avrupa ülkelerini, mümkün olan en kısa sürede Kaşıkçı olayı-nı geride bırakmaya yönlendirecek. Ancak MbS’nin iktidarının yaşadığı sarsıntı aynı çabuklukta geçmeyebilir.” Türkiye ile ABD arasında yeni bir yakınlaşma söz konusu ama, Trump yönetiminin, Türkiye’nin böl-gedeki rakibi Suudilerle, İran’la yakın ilişkiler içindeki Türkiye’yle, ABD çıkarları arasında başarılı bir denge kurması neredey-se olanaksız. Politico’da Fride Gihitis de “Erdoğan çok dikkat etmeli. Trump ve MbS gibi iki güçlü ve intikamcı lider var karşısında” diyor.
Kısacası, Kaşıkçı da kısa sürede unutulur; Ortadoğu dengelerinde pek bir şey değişmez, stratejik derinliğe dalanlar, öbür taraftan yine Suriye’de olduğu gibi ser-semlemiş ve elleri boş olarak çıkarlar.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları