Mozart Meclis’te

10 Aralık 2013 Salı

Meclis’in basın toplantısı salonu dün Gürer Aykal’ı ağırladı.
Hep siyasetin sesini dinlemeye alışkın duvarlarda Mozart’ın notaları yankılandı.
Mozart önemlidir.
Çünkü bir dönem “saray hizmetkârı” sayılan sanatçılara özgürlük kapısını ilk onun açtığı söylenir. Salzburg’un piskoposu ile zıtlaşınca hizmetinden çekilmiş, soyluların egemenliğine karşı bağımsızlığını ilan etmiştir.

***

Muhtemelen Gürer Aykal, Mozart’ı özellikle seçmiştir.
Çünkü sanatçıyı “saray hizmetkârı” sayan bir zihniyet işbaşında...
Muhalif tiyatrocular, devlet yardımı kesilerek cezalandırılıyor. Bizzat Başbakan tarafından kürsüden hedef gösteriliyor, yuhalatılıyor.
Kültür Bakanlığı devletin tiyatrosuna, operasına, balesine tırpan hazırlığında...
Gürer Aykal’ın deyişiyle, “2 bin sanatçı endişe içinde, geceleri rahat uyuyamıyor.”
Ödüllendirilmesi gereken Emre Kınay gibi tiyatrocular, perde kapatmak zorunda bırakılıyor. Atatürk döneminde davet edilmiş Krippel’in iki nü heykeli, Gazi Üniversitesi’nde ortadan kaybediliyor.
Sinemalar, AVM iştahına kurban ediliyor.
Diziler, hükümet beğenmedi diye senaryo değiştiriyor.
Oyuncular, Gezi’de tepki verdikleri için saçma bahanelerle gözaltına alınıyor.
Kitaplar basılmadan toplatılıyor.
Karikatüristler yargılanıyor, tehdit ediliyor.
Müzisyenlerin bağlamasına “suç aleti” muamelesi yapılıyor.
Sanat, istibdat altında can çekişiyor.

***

Ancak zorlukların sanatı nasıl kamçıladığının en iyi örneği de yine Mozart’tır.
Haksızlığa, hatta hakarete uğraması, adeta daha iyi eserler vermesi için ilham olmuş, onu “Aydınlanmanın müzisyeni” haline getirmiş ve tarihe geçirmiştir.
Türkiye’nin sanatçıları da baskıya muhatap oldukça bize umut veren bir direnç sergiliyor.
RedHack soruşturmasında gözaltına alınan oyuncu Barış Atay, salıverilirken özlediğimiz cesur sesle, “Geri adım yok” diye haykırıyor.
Kültür Bakanlığı’nın, “Muhalif tiyatrolara yardım yok” diyerek desteği kesmesine, 50 yıllık Ankara Sanat Tiyatrosu, “Mücadele gücümüz arttı. Devrimci tiyatro anlayışımız sürecek” tepkisi vererek yüreğimize su serpiyor.
Onu, yardımı reddeden diğer tiyatrolar izliyor.
Sarayın lütfuyla sanat” zihniyetine bayrak açan sanatçılar, bağımsızlığını ilan ediyor, yeni bir aydınlanma çağını müjdeliyor.

***

Şimdi bize düşen, onların yanında olmaktır.
Devletin ödeneği keserek cezalandırdığı tiyatrolara koşmak, basılmadan toplatılan kitapları okumak, kapanmaya yüz tutmuş sinema salonlarını doldurmak, kaybolan heykellerin hesabını sormak, yargılanan müzisyenlerin, karikatüristlerin, oyuncuların duruşma salonlarında saf tutmak...
Saray”, ancak o zaman kendine gelecek.
“Sanat”, ancak o zaman sokakla birleşecek.

Balbay’ın geleceği
Uzun bir aradan sonra yeniden ekranlara döndüğüm anda kulaklığıma fısıldandı Balbay’ın tahliye haberi...
Bir uğur nişanesi gibi...
Büyük heyecanla bağlandığım Gülşah Balbay’ın sesinde nasıl bir hasret ve sevinç vardı.
Ve nasıl kin tutmayı bilmeyen bir yücegönüllülük...
Balbay, “İçerde en çok gelecek biriktirdim” dedi ya...
Şimdi biriktirdiklerini Türkiye’ye dağıtma vakti...
O umutlu geleceğe o kadar ihtiyacımız var ki...
Hoş geldin Balbay!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları