Kişisel Verilerimiz Tehlikede
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Kişisel Verilerimiz Tehlikede

22.01.2015 08:00
Güncellenme:
Takip Et:

Hem birey hem de ülke için bunca önem ve gereklilik taşımasına karşın, kişisel verilerin korunmasını düzenleyen bir yasanın yıllardır çıkarılmamasının en önemli nedeni, hükümetlerin yurttaşları izleme ve fişleme hevesidir.

Kişisel verilerimizin korunması ve mahremiyet, her yurttaşın özel hayatını ve haberleşme özgürlüğünü korumak için gereklidir. Birey için olduğu kadar Türkiye için, dolayısıyla hükümet için de önemli ve gereklidir; çünkü Avrupa Birliği hukukuna göre veri güvenliği bakımından “güvenilmez ülke” olarak nitelendirilen Türkiye, sınır aşan organize suçlarla ilgili uluslararası operasyonel işbirliği yapamamakta, iş dünyasının bazı uluslararası ekonomik ilişkilerinde veri paylaşımı sorunları yaşanmaktadır. Ayrıca, Avrupa Birliği müzakere fasıllarının dördü kişisel verilerin korunması ile ilgilidir.
Türkiye, kişisel verilerin korunması alanında ilk uluslararası belge olan Avrupa Konseyi’nin 28 Ocak 1981 tarihinde imzaya açtığı 108 sayılı “Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunmasına Dair Sözleşme”yi ilk imzalayan ülkelerden birisidir. Fakat, Avrupa Birliği’ne üye ve aday ülkeler içerisinde kişisel verilerin korunmasını düzenleyen bir yasa çıkarmadığı için bu sözleşmeyi onaylama sürecini gerçekleştirememiş tek ülke Türkiye’dir.

***

Hem birey hem de ülke için bunca önem ve gereklilik taşımasına karşın, böyle bir yasanın yıllardır çıkarılmamasının en önemli nedeni, hükümetlerin yurttaşları izleme ve fişleme hevesidir. İkinci AKP hükümeti döneminde Kişisel Verileri Koruma (KVK) kanun tasarısı hazırlanmıştır. Fakat, 2010 referandumuyla kabul edilen anayasa değişikliğinde “Özel Hayatın Gizliliği” başlıklı 20. madde yer almış olmasına karşın bu tasarı kadük olmuştur.

***

Üçüncü AKP hükümeti döneminde Adalet Bakanlığı yeni bir KVK kanun tasarısı hazırlayıp 2012 Haziranında Başbakanlık’a gönderdi. Aradan iki buçuk yıl geçtikten sonra, 2014 yılı sonunda, tasarı TBMM’ye sunuldu. Bu süre içerisinde, tasarıda yer alan Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun hükümetle arasındaki bağın tartışma konusu olduğu anlaşılıyor. Ayrıca, bunca süre bekletilen tasarının aniden ve hızla TBMM gündemine taşınmasını tetikleyen olayın 17 ve 25 Aralık 2013 operasyonlarından sonra ortaya dökülen tapelerle ilgili olduğu ister istemez akla geliyor.
TBMM’nin hemen gündemine aldığı KVK kanun tasarısı, 14 Ocak günü AB Uyum Komisyonu’nda, 20 kadar STK ile European Digital Rights (Avrupa Dijital Haklar) STK’sinin üyesi ve KVK konusunda etraflı bir rapor yayımlamış olan Alternatif Bilişim Derneği temsilcisi olarak benim de katıldığım toplantıda görüşüldü. Komisyon, tasarının 1995’te hazırlanmış AB Direktifi 95/46/EC’ye uygunluğunu tartışmayı yeterli gördü, alt komisyonda daha ayrıntılı incelemeyi gereksiz buldu ve katılımcıların konuşma sürelerini kısıtlayarak 3 saatte tüm görüşmeyi tamamladı. Böylece üç büyük ve ciddi yanlış yapılmış oldu.
Birincisi, bir kanun tasarısının sadece var olan AB mevzuatına madde madde uyumunu incelemekle sınırlı bir AB’ye uyum anlayışı yanlıştır. Süreç de önemlidir. AB’deki sürece bakalım. Şu anda AB gündeminde kişisel verileri korumak için yeni bir düzenleme var. Bu yeni düzenleme girişimi, 2009 Mayıs ayında AB Komisyonu’nun düzenlediği üst düzey bir konferansta Direktif 95/46/EC’nin yetersiz kaldığının saptanması ile başladı. Önce bir taslak kamuoyunda tartışıldı, sonra ilgili STK’lerin, kurum, kuruluş ve akademisyenlerin görüşü alındı ve 25 Ocak 2012 tarihinde “AB Genel Veri Koruma Regülasyonu” taslağı Avrupa Parlamentosu’na sunuldu. Üç yıldır da AB üye ülkeleri, Avrupa Parlamentosu, AB Komisyonu ve Konseyi arasında tartışılıyor. Seneye veya en geç 2016’da son haliyle onaylanması bekleniyor. TBMM’nin sözde değil özde AB uyum kanunları çıkarması ancak böylesine, tüm paydaşların katıldığı şeffaf bir süreç ile mümkündür. TBMM’nin AB Uyum Komisyonu ise 3 saatlik bir toplantı ile yetinmiştir. Komisyon Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu bunun doğru olmadığının farkındaydı; fakat tüm iyi niyet ve demokratik olma çabasına karşın kendisine empoze edilen süreye uygun davranmak zorunda kalmıştı.

***

İkincisi, bundan 19 sene önce hazırlanmış, gerek internet kullanımının hızla yaygınlaşması ve veri teknolojilerindeki önemli gelişmeler sonucu gerekse mahremiyetin bir insan hakkı olarak zamanla artan duyarlılık kazanması sonucu çağdışı kaldığı kabullenilmiş olan, 1-2 yıl içerisinde değişeceği bilinen bir direktife uyum sağlamakla yetinmek yanlıştır.Gerçi yeni AB düzenlemesinin ne olacağı tam olarak henüz net değilse de genel ilkeleri biliniyor. Bunların TBMM AB Uyum Komisyonu’nun kuracağı bir alt komisyonda ayrıntılı olarak ele alınması gerekirdi. Bu yapılmamıştır.

***

Üçüncüsü, yanlış bir süreçle, üstelik geçerliliğini yitirmiş bir direktife uyum sağlama çabası da göstermelik kalmış, bu uyum bile sağlanamamıştır. Hükümetin KVK taslağı, Direktif 95/46/ EC ile birçok noktada kısmen, iki konuda ise tamamen uyumsuzdur. Birincisi, Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun, tüm diğer düzenleyici kuruluşlar gibi, tam bağımsız olması gerekirken tasarıya göre bu kurul Adalet Bakanlığı ile ilişkili olacak ve üyelerini Bakanlar Kurulu atayacak.
Bu şekilde kurulan kuruluşların bağımsız olamayacağı gerçeği, AB’nin her yıl yayımladığı Türkiye ilerleme raporlarında da defalarca tekrarlanmıştır. İkincisi, tasarının 24. maddesi bir yandan kamuya -başta MİT; Emniyet, jandarma olmak üzere tüm kamu kuruluşlarına- hemen her tür amaçla son derece geniş bir kişisel veri işleme yetkisi verirken diğer yandan yurttaşın ifade özgürlüğüne de çok dar bir açıdan bakmış ve AB Direktifi’nde yer alan edebi, sanatsal ifade özgürlüklerini görmezlikten gelmiştir. Dolayısıyla, TBMM AB Uyum Komisyonu’nda kabul edilerek Adalet Komisyonu’na gönderilen tasarı, sadece söz konusu AB direktifi ile değil, Avrupa Temel Haklar Bildirgesi ile de uyumsuzdur.

***

Sonuç olarak, şeffaf olmayan bir süreçte hazırlanan ve devletin yurttaşları fişlemesine adeta yasal zemin hazırlayan, AB’nin değiştirmekte olduğu bir direktifine bile uyum sağlayamayan bu tasarıyla korunmak istenen bireylerin kişisel verileri veya özel hayatın mahremiyeti yerine, başka bir şeyler olmalı düşüncesi ister istemez akla geliyor.

Prof. Dr. OSMAN COŞKUNOĞLU 22. ve 23. Dönem Milletvekili

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025