Almanya Hakkında Konuşmalıyız
Ergin Yıldızoğlu
Son Köşe Yazıları

Almanya Hakkında Konuşmalıyız

16.02.2015 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Avrupa’daki son ekonomik, siyasi gelişmelerin içinde Almanya’nın şekillenmeye başlayan tutumu bana, “We need to talk about Kevin” (Kevin hakkında konuşmalıyız) filmini anımsatıyor.

İki kriz ve Almanya
Bir çarşamba yazımda, Avrupa’nın ekonomik (mali) ve jeopolitik (Ukrayna) krizlerinin Yunanistan üzerinde kesiştiğini yazmıştım. Bu krizlere bakınca ikisinde de, hem ortaya çıkış dinamikleri hem de gelişmeleri açısından Almanya’nın çok kritik bir işleve sahip olduğunu görüyoruz.
Mali krizin Avrupa’yı bu kadar güçlü biçimde vurarak dağılma olasılığının konuşulduğu bir noktaya getirmesinin arkasında, Avrupa Birliği ile birlikte kurulan ekonomik modelin içerdiği egemenlik-bağımlılık ilişkileri var. Bu ilişkilerin Almanya ekonomisinin yapısal özellikleriyle tam bir uyum içinde olması, kriz başladıktan kısa bir süre sonra Almanya’nın biriktirdiği ekonomik ve siyasi gücü gözler önüne serdi.
Daha önce de tartıştığımız gibi burada sorun, Almanya’nın Avrupa Birliği ekonomik bölgesini, en başından bu yana kendi ekonomisinin üretim kapasitesini, birikmiş sermayesini emecek (kriz eğilimlerini transfer edeceği) bir alan olarak görmüş olmasıdır. Alman kapitalizminin, siyasi iktidar ilişkilerinin, istikrarı ve güvenliği için bu alanın ticarete ve sermaye ihracatına açık kalması yaşamsal bir öneme sahip.
Almanya geçmişte, bu alanı ve “sermaye ihracatı” olanağını güvenceye almak için Avrupa’yı iki kez militarist yöntemlerle bütünleştirmeyi denemişti. Almanya, II. Dünya Savaşı’ndan, ama esas olarak Doğu Almanya ile birleşmesinden sonra bu bütünleştirmeyi, “modern emperyalizmin” ekonomik-finansal bağımlılık ilişkileri üzerinden siyasi yönlendirme yoluyla, savaşlara yol açmadan, neoliberalizmin genel hegemonyasına (ABD’nin desteğine) dayanarak gerçekleştirmeye çalıştı. Ancak, bu kez de kapitalizmin yapısal krizinin dinamiklerine takıldı. Hem yıllardır kendi sorunlarının çözüm alanı olarak kullandığı ekonomiler çökmeye, hem de bankaları verdikleri borçlardan dolayı bu ekonomilere saplanmış olarak sallanmaya başladı.
Almanya’nın krizin getirdiği ekonomik çöküntüye, insani krize aldırmadan, kemer sıkma politikalarıyla borç ödeme sorumluluğunda ısrar etmesi, ekonomik ve insani krizi, siyasi sonuçlar da yaratarak daha da derinleştirmeye başladı... Üstelik Almanya liderlik ve hegemonya fırsatının kaçmakta olduğunun ayırdına varamadan...
Ukrayna krizine bakınca da, krizin kökleri soğuk savaşın bittiği yıllara kadar gitse de, patlak verme sürecinin başında yine Almanya’yı görüyoruz.
Ukrayna’da Yanukoviç hükümetini, yukarda değindiğim egemenlik-bağımlılık ilişkilerini “modern emperyalizm” koşullarını kabul etmeye zorlayan ekonomik anlaşmanın arkasında büyük ölçüde, ekonomik etki alanını genişletmeyi amaçlayan Almanya vardı.
Yanukoviç anlaşmayı imzalamayı reddedince, Almanya “Yanukoviç karşıtı hareketi desteklemeye, Merkel’in partisi Hıristiyan Demokrat Parti’nin siyasi liderlik eğitimi programından geçmiş Kiev Belediye Başkanı Vitali Klitschko eliyle yönlendirmeye başladı”. (Friedman, Stratfor, 10/02/2015) Yanukoviç’in seçilmiş meşru hükümeti devrildi, muhalefet yönetimi fiilen ele geçirdi. İşler Almanya’nın istediği yönde gelişebilirdi eğer Rusya, kendi ekonomik siyasi nüfuz alanını korumaya karar verip yeni yönetimi kabul etmeyen Rus etnik kökenli isyancıları desteklemeye başlayıp Kırımı ilhak etmeseydi. O noktada, Almanya bu kez, bir hegemonya ilişkisinin kurulabilmesi için, liderliğini kabul ettirme koşulunun yanında, hegemonyanın ikinci ayağı olan şiddet uygulama kapasitesinin yetersizliği ile karşı karşıya kaldı.

Almanya’nın tepkileri kaygı uyandırıyor
Avro bölgesi ülkelerinin yönetimlerinin, kapitalizminin ekonomik sorunlarına eğilmeye, krizi aşacak önlemleri “düşünmeye” başlayabilmesi için siyasi liderlik (hegemonya) sorununun aşılması gerekiyor. Ancak hegemonyacı konumuna en yakın ülke Almanya, diğer ülkelerin sorunlarına çare olduğunu göstererek liderliğini kabul ettirecek ekonomik kaynak transferlerini yapmaya hazır görünmüyor.
Aksine Alman egemen sınıflarının sözcülerinin, hükümet temsilcilerinin, giderek daha saldırgan bir dil kullanmaya başladığı görülüyor. Ekonomik krizde adeta saplantılı, kolaylıkla ırkçılığa dönüşebilecek bir kültürel üstünlük sendromu başını kaldırıyor: Almanlar erdemli, tutumlu, çalışkan; güneyliler tembel, beleşçi, sorumsuz. Bu açıklamalar, Bild gibi popüler kültürün, en yoz yayınlarını yansıtan dergilerin yanı sıra, “ciddi” gazetelerde de görülebiliyor. Avrupa Merkez Bankası Yönetim Kurulu’nun eski üyelerinden Jürgen Stark, geçen hafta Financial Times’ta “Tarihsel ve kültürel farklar Avrupa Birliği’ni bölüyor” başlıklı yazısında, ekonomik sorunların Almanya’nın politikalarından değil, kültürel farklardan kaynaklandığını savunuyordu. Krizi güneylilerin tüketim “merakına”, kredi alma eğilimine bağlarken bunları da yıllardır Alman kapitalizminin körüklediğini, Almanya’nın refahının bunlara bağlı olduğunu görmezden gelerek...
Ukrayna krizinde Almanya’nın tutumu daha da kaygı verici. Geçen yıl Münich Güvenlik Konferansı’nda Alman savunma bakanı, “daha adaletli bir dış politika” benimsemeye karar verdiklerini açıkladığından bu yana (New York Times, 01/02/2014) Alman medyasının önemli tartışmalarından biri de savunma reformu oldu. Geçen ay Deutsche Welle “Alman savunma bakanının, orduyu daha çekici ve etkili kılacak uzun dönemli bir askeri reform üzerinde çalıştığını” aktarıyordu. (30/01/2015) World Press, sitesine göre silahlı kuvvetler tarafından hazırlanan yeni bir rapor, ordunun eksikliklerinin aksatıcı düzeye ulaştığını vurguladığını, savunma bakanının da, eksikliklerin giderilmesine ayrılmış 500 milyon Avro’luk fonu 750 milyona çıkardığını aktarıyordu. World Socialist Web Site’da Johannes Stern’de DeiWelt gibi Alman gazetelerine, iktidardaki Hıristiyan Demokrat Parti’nin sözcülerinin açıklamalarına dayanarak, Alman ordusunun insansız uçaklar satın almaya hazırlandığını aktarıyordu. (03/02/2015)
Ukrayna krizi NATO ittifakı ile Rusya arasındaki ilişkileri hızla kötüleştirdi. Nükleer silahlar alanında işbirliği yok, Moskova ile Washington arasındaki kırmızı telefon hattı da kapalı. Bu nedenle, Der Spiegel’de yazan Markus Becker’e göre, “Bugün bir savaş olasılığı soğuk savaş dönemindekinden daha yüksek”... Ukrayna’da sürmekte olan “hibrid savaşın getirdiği belirsizlikler taktik nükleer silahların kullanılma riskini arttırıyor”.
Bu tehlikeli ortamda, Frankfurter Allgemeine Zeitung’un yayımladığı bir başyazı, NATO’nun Rusya ile çatışmaları en uç noktaya kadar tırmandırması, caydırıcılığın “en üst seviyede (Nükleer silahlar - E.Y.) kurması gerektiğini” savunuyor. (WSWS, 12/02/2015) Almanya yalnızca silahlanmaya hazırlanmıyor, giderek saldırgan, ırkçı refleksler üretmeye başlıyor. Bu nedenle Almanya hakkında daha sık konuşmak gerekiyor, filmdeki ve tarihteki gibi çok geç olmadan... .  

Yazarın Son Yazıları

2026’ya girerken militarizm ve faşizm

Pazartesi günü, 2026’ya girerken ABD ekonomisinin çok kırılgan, küresel ekonominin resesyon eşiğinde olduğunu vurgulamıştım.

Devamını Oku
04.12.2025
2026’ya girerken dünya ekonomisi

Dünya ekonomisi 2026’ya girerken resesyon sınırında (yüzde 3) yavaşlamaya devam ediyor, riskler ve büyüme önündeki engeller artıyor.

Devamını Oku
01.12.2025
‘Süreç’ gerçek değil!

“Komisyon”, hukuki, idari ve anayasal bir zeminden yoksun.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Evrenin yeni efendileri’

The Economist 1990’larda, bir sayısında, finansallaşma başlarken 10 dev ABD bankasını kastederek “evrenin yeni efendileri” diyordu. Bu bankalar dünya borç piyasasında egemendi.

Devamını Oku
24.11.2025
Arjantin’de Milei zaferinin şifreleri

Serbest piyasa Ayetullahları sevindiler...

Devamını Oku
20.11.2025
Küresel Organize Suç Endeksi ve Türkiye

Küresel Organize Suç Endeksi’nin 2025 raporu açıklandı. Türkiye 2020’de 6.9 puanla 12. sıradayken bugün 7.2 ile 10. sıraya yükselmiş. Küresel ortalama 5.08. Bu endeks, sadece mafyanın gücünü ya da kaçakçılık hatlarını ölçmüyor; devlet içi yapılardan finansal suçlara, yargı bağımsızlığından ekonomiye sızmış suç ağlarına kadar geniş bir tabloyu ortaya koyuyor.

Devamını Oku
17.11.2025
COP30: Gel de kötümser olma

Küresel ısınma üzerine “Taraflar Konferansı” (COP30) Brezilya’da toplandı.

Devamını Oku
13.11.2025
Demokrasi ve emperyalizm

Emperyalist sistemin ABD, AB gibi merkezlerinin Türkiye gibi çevre ülkelerle ilişkilerinde demokrasi arzusu hiçbir zaman gerçek bir faktör olmadı. Bu ilişkiler her zaman çevre ülkenin ekonomik, jeopolitik açıdan kullanılabilir olma ilkesine dayandı.

Devamını Oku
10.11.2025
Mamdani, panik ve umut

Trump’ın başkanlığından hoşnut olmayanların oranı yüzde 60’ı geçti.

Devamını Oku
06.11.2025
Busan’da ‘büyük resim’

Busan’daki Trump-Şi zirvesi, yalnızca iki ülke arasındaki ticaret savaşında geçici bir ateşkes anlamına gelmiyor; aynı zamanda, 21. yüzyılın jeopolitik dengelerinde güç, liderlik gibi kavramların yeniden tanımlandığı bir döneme işaret ediyor. Zirvenin sonunda Trump’ın “12 üzerinden 10’luk bir görüşme” sözleri, Şi’nin ise “Dev gemiyi birlikte yönetiyoruz” vurgusu, ”yeni” bir durumu sergiliyor: Amerika artık “tek süper güç” değil.

Devamını Oku
03.11.2025
Noktaları birleştirmek

Gözlerimizi gerçeğe açmamız gerekiyor.

Devamını Oku
30.10.2025
Teknoloji, oligarşisi ve faşizm

Z kuşağının emeğin, doğanın, LGBTQ ve kadın haklarının değersizleştirilmesine, ırkçılığa gözetim kültürüne ve kurumsal otoriterliğe karşı zaman zaman isyana varan direnişi, yalnızca bir kuşak çatışması değil, sermayenin denetim kapasitesini sınırlayan tarihsel bir başkaldırı biçimi. Tam da bu nedenle, işletmelerinde kontrolü yitirme korkusu, teknoloji sermayesini giderek demokrasi düşmanı, hatta faşizan reflekslere sürüklüyor.

Devamını Oku
27.10.2025
İsyan ve kriz çakışmaya başladı

İsyan ve ekonomik kriz dinamikleri tarihte zaman zaman çakışıyor.

Devamını Oku
23.10.2025
Yine bir finansal krizin eşiğinde

Geçtiğimiz günlerde, Altın 4 bin dolara ulaştı, piyasalarda “Borsa aşırı değerli” uyarıları sıklaştı. Jamie Diamond, Warren Buffet gibi ünlü yatırımcılar bu durumun sürdürülemezliğine işaret ediyorlar.

Devamını Oku
20.10.2025
Gazze’de ateşkes

Gazze’de savaşın yerini alan ateşkes, ilk bakışta bir nefes alma imkânı sundu.

Devamını Oku
16.10.2025
‘Yapılamaz’ kültü (The cult of can’t)

Cuma günü, Aurelien adlı bir yazarın “The cult of can’t” başlıklı denemesine rastladım. Perşembe yazımı okumuş olanların ilgisini çekeceğini düşünerek özetliyorum.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Aydınlanma’nın alacakaranlığında...

Kapitalizmin merkezlerinde (Anglosakson dünyada) uzun yıllar küreselleşmenin, teknolojinin (özellikle internet ve dijitalleşme) bizi “bugünden daha iyi” (özgür, demokratik, bolluk) günlere taşıyacağı anlatıldı.

Devamını Oku
09.10.2025
Bazen bir fotoğraf bin sözcüğe bedeldir

Bu kez şanslıyım, önümde iki fotoğraf var. Meclis’in açılışında ve akşamında verilen davet sırasında çekilmiş bu fotoğraflar bugünkü siyasi şekillenmenin, “sağını-solunu”, çok güzel betimliyorlar.

Devamını Oku
06.10.2025
‘Gizli (stealth) sömürgecilik’ ve Türkiye

Cumhurbaşkanının ABD ziyareti, MAPEG’in, 33 ilin topraklarını doğrudan madencilik yatırımlarına açması emperyalizm tartışmalarını yeniden canlandırdı.

Devamını Oku
02.10.2025
‘Aynanın’ öte yanında

Bilimde bazen bir sıçrama yalnızca araştırmacıların dar çevresini değil, tüm insanlığın geleceğini etkiler. 2020’de DeepMind’in geliştirdiği AlphaFold sistemi böyle bir andı.

Devamını Oku
29.09.2025
Yapay zekâ dünyayı yutuyor

“YZ dünyayı yutuyor” artık abartılı bir iddia değil.

Devamını Oku
25.09.2025
Güney Avrupa’da demokrasiye geçiş

Tsiridis’in çalışmasının en güçlü yanı, somut tarihsel analizleri belgelerle destekleyerek sivil toplumun (çoğunlukla göz ardı edilen) rolünü vurgulaması.

Devamını Oku
22.09.2025
Üzüm üzüme bakarak...

Dünya siyaseti ve ekonomisi, daha önce hiç görülmemiş bir biçimde birbirine benzeşen güç dinamikleriyle şekilleniyor.

Devamını Oku
18.09.2025
İsrail Gazze’de ne yapıyor?

Gazze’de yaşananlar, uluslararası medyada sıklıkla “çatışma”, giderek soykırım olarak tanımlansa da Prof. Jiang Xueqin olanların arkasında çok daha karanlık bir gerçeğin yattığını söylüyor.

Devamını Oku
15.09.2025
11/9/01: Nereden nereye

ABD yönetimi, yeni savunma stratejisi raporunu, (QDR2001), 11 Eylül 2001 “olayının” tozu yatışmadan açıklamıştı.

Devamını Oku
11.09.2025
Endonezya’da isyan

Endonezya, yaygın protesto gösterileriyle sarsılıyor. Başkent Cakarta’dan ülkenin dört bir yanına yayılan bu olaylar, sadece yerel bir huzursuzluk değil, aynı zamanda küresel kapitalizmin çevre ülkelerde yarattığı derin eşitsizliklerin, devlet şiddetinin bir ürünü. İsyanın temelinde rejimin tüm kilit kurumların, parlamento dahil, içini boşaltmasıyla, demokratik haklarını kaybetmekte olduklarını hisseden geniş kitlelerin tepkisi yatıyor.

Devamını Oku
08.09.2025
Küreselleşmeden sonra, üç fotoğraf

“Küreselleşme” yerini parçalanmaya bırakıyor, bir yeni-jeopolitik şekilleniyor.

Devamını Oku
04.09.2025
ABD’de faşizm ve direniş

Trump, seçim kampanyası boyunca, diktatör olmak dahil tüm arzularını açıkça söyledi. Dahası, Heritage Foundation “Project 2025” başlığı altında 900 sayfalık bir faşist devlete geçiş programı yayımladı. Bu program, devlet bürokrasisindeki özellikle de güvenlik bürokrasisindeki, “kurumsalcıları” ve “anayasalcıları” tasfiye ederek yerlerine başkana sadık olanları atamayı planlıyordu.

Devamını Oku
01.09.2025
Eski olguya yeni kavram

Uluslararası ilişkiler alanında yeni bir kavram var: “Ekonomik zorlama çağı” (Foreign Affaires).

Devamını Oku
28.08.2025
‘Yıllık yüzde 20 büyüme hızı’ ve diğer fanteziler

Peki bu “ekonomik patlama” yaşanırken, insanların yerini YZ ajanları alırken, artan çıktıyı karşılayacak, kârların gerçekleşmesine, alınacak yatırım kararlarına kaynak olacak tüketici talebi nereden gelecek?

Devamını Oku
25.08.2025
Buradan nereye?

Rejim, seçimlerde kaybettiği belediyeleri geri alıyor, CHP’li belediyelerin liderliklerini tutukluyor, CHP’de Özgür Özel liderliğini tasfiye etmeye çalışıyor.

Devamını Oku
21.08.2025
Bir gün, Spinoza sinagoga girer...

Amsterdam’da 1656 yılının temmuz ayında, 23 yaşındaki Baruch Spinoza, Avrupa’nın en güçlü sinagogunun önünde durdu, içeri girmeden derin bir nefes aldı.

Devamını Oku
18.08.2025
Başkan başkenti ‘geri almış’

ABD ekonomisinde, stagflasyon, “konut krizi” kaygıları artarken Trump, Ulusal Muhafızları, Washington DC sokaklarında konuşlandırdı...

Devamını Oku
14.08.2025
‘Hazırlıksız yakalandık’

Yaygın sıradanlaşmış, “veri hırsızlığı, sahte diplomalar (hoş değilmiş ama kazanç helalmiş), sahte imzalar” eşit (etnik) vatandaşlık topolojisi gibi çürüme semptomları üzerinde düşünürken aklıma eski bir yazımın başlığı geldi: “Hazırlıksız yakalanacağız”.

Devamını Oku
11.08.2025
Amerika’dan ithal faşizm

Köyler, dinler, mezhepler, tarikatlar, kabileler, fraksiyonlar...

Devamını Oku
07.08.2025
Avrupa’ya ne oldu?

İskoçya’da imzalanan ABD-AB ticaret anlaşmasını, bir yorumcu, İngiltere’nin “Süveyş anına” benzetti. İngiltere, 1956’da Fransa ve İsrail ile Süveyş Kanalı’nı ele geçirmek için hamle yaptığında, ABD’nin, “Geri çekilmezsen finansal sistemini çökertirim” tehdidine boyun eğmiş, artık hegemonyacı bir güç olmadığını öğrenmişti. Sanırım, bu anlaşmayla, Avrupa Birliği de ABD ve Çin’in yanında 3. bir küresel hegemonya merkezi olmadığını anladı.

Devamını Oku
04.08.2025
Çin’de çifte yol ayrımı

Çin liderliğinin iki yol ayrımı önünde tercih yapması gerekiyor.

Devamını Oku
31.07.2025
‘Süreç’ üzerine notlar

Kürt hareketinin siyasi ve askeri temsilcileri uzun erimli bir proje bağlamında süreci ilerletebilecek bir fırsat yakaladıklarını düşünüyorlar. Haklı olabilirler. Ancak süreci doğru anlamlandırabildiklerinden emin değilim. Bugüne kadar Kürt halkının haklar ve özgürlükler taleplerini her zaman desteklemiş biri olarak düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Devamını Oku
28.07.2025
Batı’da yükselen dalga Japonya’ya ulaştı

Japonya’da pazar günü yapılan “Üst Meclis” seçimleri, ülkenin siyasi manzarasının değişmeye başladığını gösteriyor...

Devamını Oku
24.07.2025
Jeopolitik ve emperyalizm

Ortadoğu’daki gelişmeleri jeopolitiğin gözlükleriyle okuma alışkanlığı yaygın. Halbuki, “jeopolitik”, devletlerin, “coğrafya kontrolü” konusundaki arzularına, kaygılarına ilişkindir. Emperyalizm ise kapitalizmin andaki ve bu anı kapsayan dönemdeki özelliklerinin anlaşılarak eleştirilmesine...

Devamını Oku
21.07.2025