ABD Esad’ı Seçti

17 Mart 2015 Salı

Suriye’de iç savaşın dördüncü yılında ABD Esad’ı seçti. Ankara ile ilişkiler soğurken, evvela CIA Başkanı John Brennan, sonra da Dışişleri Bakanı John Kerry, Esad’la müzakerelere yeşil ışık yaktı.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcü yardımcısı Harf’in yaptığı “Suriye politikamızda değişiklik yok” tevilleri ise temelsiz kaldı.
ABD’nin Suriye politikasındaki U-dönüş zira dün başlamadı…
Kırmızı çizgi” diye nitelendirdiği “kimyasal silahların kullanımı” gerekçesiyle Esad’ı bombalamaya hazırlanan Obama’nın 2013 güzünde ani biçimde planı masadan kaldırmasıyla birlikte, Washington zaten geri dönüş çizmeye başlamıştı.
Ankara ile iplerin hepten gerilmesine yol açan Suriye politikasındaki temel gedik ilk orada açılmıştı.
Brennan ve Kerry’nin ses getiren bu son açıklamalarından önce ayrıca ocak ayında New York Times “ABD’nin Suriye politikasından çark ettiğini” açıkça yazmış; Washington’un “Esad’ın işbaşından ayrılması şartından sessizce vazgeçtiğini” ifade etmiş; “Esad giderse, Suriye’nin daha büyük kargaşa ve radikalizme kayacağından” kaygı duyulduğunu belirterek “muhaliflerle kilitlenme, IŞİD’ın yükselişi ve insani kriz nedeniyle ABD, Suriye’de yavaş değişim yolunu seçiyor” demişti. (20 Ocak 2015)

Türkiye ‘sorun’ olurken
Kerry ve Brennan, iki ay önce NYT’nin yaptığı tespitlerden farklı şeyler söylemiyor şimdi.
Brennan, Esad’ın düşmesi durumunda Suriye’de güç boşluğundan korktuklarını belirtiyor; “IŞİD’ın Şam’a yürümesi en son görmek istediğimiz şey olur!” diyor; “Ne Rusya, ne ABD, ne koalisyon güçleri ve bölge ülkeleri… hiçbirimiz Şam’daki hükümet ve siyasi kurumların düşmesini istemiyoruz!” diyerek ekliyor ve “ABD-İran arasında da, IŞİD’le mücadelede çakışan çıkarlar olduğunu” sözlerine ilave ediyor.
Ortadoğu satrancının tamamen değiştiği bundan net anlatılabilir mi?
Kerry’nin “Esad’la müzakereler için baskı yapılması gerekiyor. Soruna askeri değil siyasi çözüm bulmak şart!” sözleri de, bu yeni durum tespitini kalınan yerden sürdürüyor.
Esad, Washington nezdinde artık dolayısıyla sorun değil… “çözümün parçası!
Tüm dünya… ABD, Rusya, İran, bölge ülkeleri (İsrail, Mısır…) “Esad’lı çözüm”de yan yana gelmiş…
Ankara hariç!
Çavuşoğlu’nun, Kerry’ye yanıt mahiyetindeki sıcak ilk açıklamalardan Ankara’nın “Esad’la asla!” çizgisinden milim oynamadığını fark ediyoruz.
Esad’la müzakere edecek ne var?” demekte ısrarlı M. Çavuşoğlu.
Esad “sorun olmaktan” çıkarken öyle görünüyor ki Türkiye “sorun” halini alıyor…

‘Düşman müttefik’
ABD’den “U-dönüş” hamleleri birbirlerini izlerken, NYT’de eşzamanlı çıkan “Türkiye NATO’dan Uzaklaşıyor” (13 Mart) başlıklı yorum dikkatinizi çekmiş olmalı...
RTE’nin otoriterleşmesinden, Çin füzeleri konusunda Ankara’nın NATO’ya meydan okumasına ve Suriye sınırının kontrol edilmemesine varan her şikâyetin dile getirildiği değerlendirmede, Batı ile yaşanan çatlak ve yabancılaşma anlatılıyor.
İki yıldır bu köşede benim de sık sözünü ettiğim bu “yabancılaşma ve çatlak” öyle ki artık bazı gözlemciler tarafından “friend/ dost” ile “enemy/düşman” sözcüklerinin karmasından oluşan “düşman müttefik/ frenemy” tespitiyle tanımlanıyor.
NYT’nin son yazısı, “düşman” değilse de Türkiye’nin açıkça artık Batı için “karın ağrısı” olduğunu söylüyor.
Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin “stratatejik derinlik” ve “komşularla sıfır sorun”dan savruldukları şu “küresel yalnızlığa” bakın.
Ne uğurda gelindi bu noktaya? Hangi büyük avantaj, ne çıkar elde edildi?
Türkiye sade Batı’da değil, süreçte tüm bölge ülkeleri nezdinde inandırıcılığını yitirdi.
Bölgesel güç olma iddiaları yıkıldı. Batı ve Doğu arasında “köprü” olma işlevini yitirdi.
Suriye’de dört yıllık savaş, Türkiye’nin dış politikasındaki bütün taşların yerle bir olmasıyla eş anlama geldi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları