'Akşemsettin' Hocamız

29 Mayıs 2011 Pazar
\n\n\n

Bugün Fatih Sultan Mehmetin 1453te İstanbula girdiği gün yani Fetihin 558. yıldönümü. Ben ise yıllardır ihmal ettiğim bir borcumu ödemeye çalışarak kaynaklarda Manevi Fatih olarak anılan, Fatihin hocası Akşemsettinten söz edeceğim.

\n

Borcum diyorum, çünkü İstanbulun Fatih ilçesindeki Akşemsettin İlkokulunda okurken her fetih yıldönümünde, öğretmenimiz Süreyya Hanım derdi ki; Bu günlerde Fatihin hocasını da anmalı, okulumuzun adını aldığı bilge insanı yâd etmeliyiz.

\n

O yıllardan beri 29 Mayıslarda Akşemsettini hep hatırladım ama hatırlatmak nasip olmadı... Yıldönümlerinde Fatihle birlikte hocasını da anmamız gerektiğini söylediğim belediye başkanları da haklısın dediler ama o kadar Bu yüzden ben de onca yıllık gecikmişliğimin ezikliğiyle, 29 Mayıstaki köşemi Akşemsettinimize adıyorum.

\n

Ayağa kalkmamıştı

\n

Birçok belgeye göre, Fatih 19 yaşındayken kente girdiğinde, kendisini yetiştirerek o muhteşem güne hazırlayan, hatta teşvik eden, kararlılığını sağlayan hocası Akşemsettin de yanındaydı... Rivayete göre Fatih bir gün haber vermeden çadırına girdiğinde, hocanın ayağa kalkmamasına şaşırmış ve çok içerlemişti; diğer hocalar: Bir nedeni vardır, elini öpüp öğrenmelisin deyince o gece yine ziyaretine gitti

\n

Bu kez padişahı ayakta karşılayan Akşemsettinle sabaha kadar sohbet ettiler. Hocasının ayağa kalkmayarak Fatihe verdiği ders ise alçakgönüllülüğünü terk ettiği yönündeki gözlemleri ve kaygılarıydıİstanbulu almak ne kadar önemliyse, kendini beğenmemiş kişiliğini sürdürmesi de o kadar önemliydi..

\n

‘Göynüklü Hamza’

\n

Asıl adı Muhammed bin Hamza olan Akşemsettine bu isim, hem saç ve sakalının aklığından hem de beyaz giysilerinden ötürü verilmişti. 1390 yılında Bolunun Göynük ilçesinde doğmuş; İstanbulun alınışından 6 yıl sonra doğduğu kentte yaşamını noktalamıştı...

\n

Henüz 7 yaşındayken babasıyla Amasyanın Kavak beldesine yerleştiğinde, okumaya ve bilime merakı herkesin dikkatini çekmişti Genç yaşta Osmancıka müderris tayin edildi. Ancak aklı, dönemin ünlü düşünürü Hacı Bayram-ı Velinin öğrencisi olmaktaydı.

\n

Israrlı çabalarıyla muradına erdi. Bir süre Ankaradaki Hacı Bayram Camiinin çilehanesinde çilesini çektikten sonra tıp biliminde yoğunlaştı; bulaşıcı hastalıkların uzmanı oldu ve Hacı Bayram-ı Veliden, bugünkü diplomanın karşılığı olan ilimde icazetini aldı.

\n

‘TIP’taki önderliği

\n

Bu eğitiminin sonunda yazdığı Maddet-ül-Hayat adlı kitabında diyor ki; Hastalıkların insanlarda birer birer ortaya çıktığını sanmak yanlıştır. Hastalıklar insandan insana bulaşır. Bu, gözle görülemeyecek kadar küçük fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur.

\n

Hocamızın bu saptamasını Fransada, tam 400 yıl sonra Pasteur dile getirmiş, ancak Batı bilimi bulaşıcı hastalıkların ilk kâşifi olarak Akşemsettini asla anmamıştır.

\n

Hele hocamızın kanserle uğraşmasını; hatta Sadrazam Çandarlı Halil Paşanın oğlu Kazasker Süleyman Çelebiyi tedavi etmesini de Batının tıp tarihi yazmaz; biz de bilsek de sözünü etmeyiz!..

\n

‘O’ günü bilmişti

\n

Kuşatma başlamıştı; ancak surlar aşılamıyordu. Fethin gecikmesi nedeniyle baş gösteren moral bozukluğunu fetih gününü aynen bildirerek gideren ise Akşemsettindiİstanbul alındıktan sonra camiye dönüştürülen Ayasofyadaki ilk cuma hutbesini okuyan da

\n

Fatihin İstanbulda kalmasını istemesine rağmen ahir ömrüiçin doğduğu kent Göynüke yerleşti... 1459da öldüğünde, Süleyman Paşa Camisinin bahçesine defnedildi.

\n

Yolunuz düşerse, fethin manevi önderi için siz de içinizden gelen en güzel sözleri türbesinin başında fısıldayın...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları