Fırtına geçti mi?

31 Ağustos 2015 Pazartesi

Dünya borsalarını sarsan Çin merkezli sarsıntı yatışmış gibi duruyor. Sarsıntı Çin merkezliydi ama, Çin borsalarında yabancı yatırımcının payı yüzde 2’yi geçmiyor (New York Times, 27/08). Sarsıntının ana kaynağı mali piyasalar, hele Çin borsası hiç değil.
Dünya ekonomisinde mali sarsıntılara zemin hazırlayan spekülatif balonlar, deflasyonist baskılar, talep yetersizliği, bunların kaynağındaki yapısal sorunlar aşılamıyor: Merkez ülkelerde egemen neo-liberal model, 2008 mali kriziyle çökmüştü. Çin borsasında, hazirandan bu yana yaşanan yüzde yaklaşık 40 gerileme, “Pekin mutabakatı” olarak bilinen “hibrid” (devlet kumandalı liberal) büyüme modelinin de tükendiğini gösteriyor. Bu ikisini yan yana koyunca Yükselen Piyasaların ekonomik modellerinin çöktüğü de söylenebilir.

Büyüme modelleri...
Merkez ülkelerde, neoliberal model, “yüzde 99”dan alıp “yüzde 1”e transfer etti, sermayenin spekülasyona kaçmasını kolaylaştırdı, yavaşlayan sermaye birikimini, tüketici talebini, kredi genişlemesi, finansallaşma ile destekledi, çevre ülkelerin ekonomilerini dışa, talana açtı.
Neoliberal model “Yükselen Piyasalar” olarak adlandırılan ülkelerin ekonomilerini, merkez ülkelerden gelen sermayenin, ticaret, yatırım, spekülasyon, özelleştirme yoluyla değerlenmesini kolaylaştıracak biçimde şekillendirdi.
Bu model, gıda malları, mineraller, metaller, petrol gibi temel malların, tekstil, elektrikli ev aletler vb., teknolojik bileşimi düşük sanayi mallarının ihracına, bu ihracatın büyük ölçüde ithalata bağımlı kalmasına, yüksek teknolojili malların, lüks tüketim mallarının ithalatına, bu ithalatı, tüketimi ve yatırımları besleyen yabancı sermaye girişine dayanıyordu.
Gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının, özellikle 2009’dan sonra, izledikleri genişlemeci politikalar borçlanmayı (merkezin sermaye ihracını) kolaylaştırıyordu. Çin ekonomisindeki güçlü büyümenin beslediği temel mallar ithalatı da bu modeli destekliyordu. Bu modelin bir yan etkisi de inşaat sektöründe spekülasyon ve giderek artan kapasite fazlası oldu..
Çin ekonomisine bakınca da yatırıma, ihracata öncelik veren bir model görüyoruz. Çin yönetimi iç piyasadaki sıkışmaları aşmak, yeni gelir yaratmadaki yetersizliğin toplumsal basıncını, “orta sınıfları” son yıllarda, borsaya yönlendirerek hafifletmek için de sürekli parasal genişleme yaratıyor, borçlanmayı kolaylaştırıyor, toplam borç yükü 29 triyon dolara ulaşırken, “şüpheli alacakların” artışını, büyümeyi sürdürme adına görmezden geliyordu.

... tükenince
Merkez ülkelerde egemen olan büyüme modeli, 2007-8 mali kriziyle tükendi. Merkez bankalarının genişlemeci politikalarına rağmen, deflasyonist bir ortam gelişti, kronik düşük büyüme eğilimi yerleşti.
Merkez ülkelerde düşük büyümeye Çin ekonomisinin yavaşlaması da eklenince, temel malların fiyatları düşmeye başladı. Temel malların fiyatlarındaki düşüş, petrol piyasalarındaki rekabetin “heç fonların” spekülasyonlarının aşağı çektiği petrol fiyatlarının basıncıyla hızlandı. Merkez ülkelerde parasal genişlemenin kesilmesine, faizlerin artacağına ilişkin beklentiler de kolay borçlanma ortamının biteceğini düşündürüyordu. Yükselen Piyasaların modeli de tükendi: Son 13 ayda YP ekonomilerinden 1 triyon dolar çıkarak merkeze döndü.
Çin ekonomisindeki yavaşlamayı, emtia fiyatlarındaki gelişmeleri, sermaye hareketlerindeki değişimi, 2011-2014 arasında 50-70 arasında seyrederken Ağustos 2014-2015 arasında 200’ün üstüne çıkan aylık ortalama grev-direniş olaylarını (China Labour Bulletin), Çin borsasındaki çöküşü bir araya koyunca Çin’in büyüme modelinin de tükendiğini söyleyebiliriz.
Kısacası kriz devam ediyor. Sorunlar da birikmeye devam ettiğinden mali piyasalarda yeni, büyük olasılıklar daha sert sarsıntılar beklemek yanlış olmaz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları