‘Fırtınalar koparsa kopsun’ açıklamaları

‘Fırtınalar koparsa kopsun’ açıklamaları

26.10.2015 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Bülent Arınç’ın “fırtınalar koparsa kopsun” açıklamaları tam da 5. parti tevatürleri ayyuka çıkmışken, doğal olarak gündemin merkezine yerleşti. Dahası, Arınç, kendini çok diplomatik konuşuyor sanmasına rağmen “duygu” ve düşüncelerini fazlasıyla açık eden bir siyasetçi.
Doğrusu, Arınç kendini biraz yanlış tanıyan bir siyasetçi; hep “olgun, ketum, bilge, hitabeti güçlü” bir siyasetçi modelinin içini doldurmaya çalışsa da sıklıkla “nefsi galebe çalar”. Ne kadar soğukkanlı ve aklıselim olmaya çalışırsa çalışsın çabuk kızar, bazen ağzını bozmaktan kaçınamaz. Yine de, hakkını teslim etmek lazım, gerçekten de makam, mevki, refah meraklısı olmadığını ispatlamış biridir. Beğenin beğenmeyin, gerçekten de bir ideali olan siyasetçidir. Ne kadar bazen kendini tutamasa da “efendi” bir insandır ve tüm bunlar bugünlerde fevkalade meziyetler haline gelmiştir.
Son çıkışlarının siyasi manasına gelince, söylediklerinin söylemediklerinin çok azı olduğu belli. Bunun nedeni belli ki inandığı “dava”nın zarar görmesinden çekinmesi, bunu açıkça söylüyor. Ancak işin burası biraz sorunlu, şöyle ki: inanılan dava bu kadar hakiki ve önemli ise bir siyasetçi, davayı korumanın en iyi yolunun itirazlarını açıkça dile getirip davasını “doğru” zemine çekmeye çalışmak yerine, “kol kırılır yen içinde” anlayışında ısrar eder? Ben, bu anlayışın kendisinin sorunlu olduğunu düşünen biriyim, zira ancak karşısındakinin, tam manasıyla “öteki” ve hatta “düşman” olduğuna inanan biri, ne olursa olsun safları bozmamak yolunu tutar. Milli Görüş davasının veya daha genelde muhafazakâr siyasetin en büyük zaaflarından biri budur. Bu bakışa göre, “Müslümanlık davası”nı güdenlerin ne olursa olsun karşı tarafa koz vermemesi esastır. Hal böyle olunca, yozlaşmanın tam da bu nedenle büyüdüğü gerçeği bir türlü anlaşılmaz veya anlaşılmak istenmez.

İktidara zarar vermek
Diğer taraftan, madem temel yaklaşım budur, bugün hâlâ rahlei tedrisinden geçmekle övünülen Erbakan Hoca ile yollar nasıl ayrılabilmiştir? Hem de tam 28 Şubat darbesinin hemen ardından, tam da “dava” büyük bir zulme maruz kalmışken? Neden, AK Parti’nin bunca defosuna, “dava” ile alakası olmayan çıkarcıların bunca öne çıkmasına rağmen, saflar bozulmasın dikkati gösterilirken, zamanında Erbakan Hoca ve çevresine karşı aynı hassasiyetle davranılmamıştır? 28 Şubat’tan sonra, “Artık yola böyle devam edemeyiz” sonucunu çıkaranlar, AK Partisi’nde yaşanan bunca yozlaşmadan sonra, neden bir türlü “böyle yola devam edemeyiz” diyemediler? Neden, ağır ve haksız bir darbeye maruz kalan Hoca’dan kopmak, yozlaşmış ama iktidar olan bir AK Parti’den kopmaktan daha kolay oldu? Bunu “dava”ya zarar vermemek ile mi, iktidara zarar vermemek kaygısı ile mi izah etmek daha anlamlıdır?

Uçbeyi Arınç
Hal böyle olunca, Arınç’ın açıklamaları ciddi biçimde boşa düşüyor. Söylediklerinden daha ziyade şu anlam çıkıyor, “yeniyetmeler partiyi ele geçirdi, bizim sözümüzü dinleyen kalmadı, makam, mevki meraklısı olmasak da geri plana düşmeyi sindiremeyiz, kimse bizi hafife almaya kalkmasın” ve dahası “eşitler arasında birinci idik, Erdoğan fazlasıyla öne çıktı, racon bozuldu, bunu içime sindiremem”. Arınç, 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi de benzer bir çıkış yapmıştı, hatırlarsanız Abdullah Gül, Arınç’ın açtığı cephenin gerisinden Erdoğan’ı sıkıştırarak cumhurbaşkanı adayı oldu. Şimdi benzer bir durum ortaya çıkıyor, herkes Gül’den çıkış beklerken, bir kez daha Arınç uçbeyliğine soyunup Erdoğan’a meydan okuyor. Ben olayı böyle okuyorum.
Peki, Arınç’ın çıkışı, Gül’ün meşhur “rahatsızlıklarının” ardında hiç mi ilkesel bir itiraz yok? Kuşkusuz var, kuşkusuz her iki isim de, AK Parti’nin geldiği noktadaki sorunları daha iyi görüyor. Ama, böyle olması, bu iki ismin AK Parti’nin vardığı noktada sorumlulukları olmadığı anlamına gelmez. Olay, giderek daha fazla “Erdoğan’ın günah keçisi haline gelmesi”ne bağlanıyor. Her ne kadar muhalefet çevrelerinin hoşuna gitse de siyasi sorunları kişiselleştirme, ciddi siyasi sorgulama ve yüzleşmelerin önüne geçtiği ölçüde, siyaset toptan yozlaşır, sığlaşır, bunu unutmayalım. Erdoğan güçlüyken sesini kısıp, önüne geleni imzalayıp, güç kaybederken, ortalığa dökülmek pek de mümtaz bir siyasi çıkış yolu olamaz, olamayacak, benim asıl kaygım bu.  

Yazarın Son Yazıları

‘Yeni devlet’

‘Yeni devlet’

Devamını Oku
07.08.2017
Müftü nikâhı ve İslami rejim

Müftü nikâhı ve İslami rejim

Devamını Oku
04.08.2017
‘Hans’ın ne dediği’

‘Hans’ın ne dediği’

Devamını Oku
31.07.2017
‘Evrim teorisi’

‘Evrim teorisi’

Devamını Oku
28.07.2017
Yeni Türkiye’nin tarih yazımı

Yeni Türkiye’nin tarih yazımı

Devamını Oku
24.07.2017
15 Temmuz’un anlamı

15 Temmuz’un anlamı

Devamını Oku
17.07.2017
15 Temmuz

15 Temmuz

Devamını Oku
14.07.2017
Parayla saadet olmaz

Parayla saadet olmaz

Devamını Oku
10.07.2017
‘Adalet Yürüyüşü’ ve 15 Temmuz

‘Adalet Yürüyüşü’ ve 15 Temmuz

Devamını Oku
07.07.2017
Rıdvan Bey, Katar ve diğerleri

Rıdvan Bey, Katar ve diğerleri

Devamını Oku
03.07.2017
Katar krizi

Katar krizi

Devamını Oku
30.06.2017
Yine hüzünlü bir bayram

Yine hüzünlü bir bayram

Devamını Oku
26.06.2017
Adalet istiyoruz! (23.06.2017)

Adalet istiyoruz!

Devamını Oku
23.06.2017
Nerden başlasak nasıl anlatsak

Nerden başlasak nasıl anlatsak

Devamını Oku
19.06.2017
Katar’ın başına gelenler

Katar’ın başına gelenler

Devamını Oku
09.06.2017
ABD, Türkiye ve Kürtler

ABD, Türkiye ve Kürtler

Devamını Oku
05.06.2017
Toplum yorgunluğu

Toplum yorgunluğu

Devamını Oku
02.06.2017
Trump’ın yeni Ortadoğu siyaseti

Trump’ın yeni Ortadoğu siyaseti

Devamını Oku
29.05.2017
İki veda

İki veda

Devamını Oku
26.05.2017
‘Devrime hazır olun’

‘Devrime hazır olun’

Devamını Oku
22.05.2017
Kötü yönetim ve dış siyaseti

Kötü yönetim ve dış siyaseti

Devamını Oku
19.05.2017
‘Türbe, tarih, siyaset’

‘Türbe, tarih, siyaset’

Devamını Oku
15.05.2017
Fransız seçimleri ve demokrasi krizi

Fransız seçimleri ve demokrasi krizi

Devamını Oku
12.05.2017
İslamcılık, çirkin itiraf

İslamcılık, çirkin itiraf

Devamını Oku
08.05.2017
Yeni siyasi arayışlar

Yeni siyasi arayışlar

Devamını Oku
05.05.2017
Hindistan ziyareti ve İslamcılar

Hindistan ziyareti ve İslamcılar

Devamını Oku
01.05.2017
Referandum sonrası Kürt meselesi

Referandum sonrası Kürt meselesi

Devamını Oku
28.04.2017
Nafile analizler

Nafile analizler

Devamını Oku
24.04.2017
Her şeye rağmen

Her şeye rağmen

Devamını Oku
17.04.2017
Son itiraz hakkımız, son kararımız Kesinlikle HAYIR!

Son itiraz hakkımız, son kararımız Kesinlikle HAYIR!

Devamını Oku
14.04.2017
İslamcıların Suriye ile İmtihanı

İslamcıların Suriye ile İmtihanı

Devamını Oku
10.04.2017
Fırat Kalkanı; ‘zafer’ mi ‘hezimet’ mi?

Fırat Kalkanı; ‘zafer’ mi ‘hezimet’ mi?

Devamını Oku
03.04.2017
‘Vicdan ve adalet nöbeti’

‘Vicdan ve adalet nöbeti’

Devamını Oku
31.03.2017
En büyük tehlike (27.03.2017)

En büyük tehlike

Devamını Oku
27.03.2017
Dünya ve Türkiye; vahim vaziyet

Dünya ve Türkiye; vahim vaziyet

Devamını Oku
24.03.2017
En güzel evler, en iyi arabalar en kötü siyaset

En güzel evler, en iyi arabalar en kötü siyaset

Devamını Oku
20.03.2017
18 yaşında seçilme hakkı

18 yaşında seçilme hakkı

Devamını Oku
17.03.2017
‘Hollanda krizi’nin ötesinde

‘Hollanda krizi’nin ötesinde

Devamını Oku
13.03.2017
‘Erdoğan ve liderlik’

‘Erdoğan ve liderlik’

Devamını Oku
10.03.2017
‘Milli Kültür Şûrası’

‘Milli Kültür Şûrası’

Devamını Oku
06.03.2017