Aydın Engin

İşte şimdi cami duvarına işediler...

28 Ekim 2015 Çarşamba

Adalet Hanım ileride doğru çıkacağına emin olduğu öngörüsünü pekiştirmek, kocasını uyarmak için o güzelim mavi gözlerini kocaman kocaman açar, “Terzi Sadık aha bak şuraya yazıyorum” der ve duvara doğru sanal bir çizgi çeker, sonra da olacakları anlatırdı. Anlattıklarını dinlemez, çocuk gözlerimle duvardaki olmayan işareti arar, anlamlandırmaya çalışırdım.
Ben de duvara doğru bir sanal çizgi çekiyorum ve haber veriyorum:
- Ey okur, aha bakın şuraya yazıyorum. Bugüne kadar yapıp ettikleri haltları geçin bir kalem. Ama şu Koza-İpek Holding’in bütün şirketlerine el koyup başına kendi adamlarını kayyum diye diktiler ya, işte bu cami duvarına işemektir.
AKP’nin savcısına, yargıcına inanılacaksa Koza-İpek Grubu, Cemaat’in taraftarlarından “himmet” adı altında topladığı bağışların aklanması gibi bir görev üstlenmiş. Suç bu imiş.
İyi de Cemaat’e bağış olarak verilen paraların aklanmasına neden ihtiyaç duyulur; kara para mı bu?
Koza-İpek Grubu’na el konmasına ilişkin bölük pörçük gazete haberlerinde FETÖ kısaltması geçiyor. İddiaya göre Koza-İpek Grubu FETÖ üyesiymiş. FETÖ de “Fethullah Gülen Terör Örgütü”nün kısaltması.
İyi de bu “FETÖ masalı” kanıt ister. Terör örgütü olarak nitelenmenin somut kanıtları olması gerek. Oysa benim bildiğim Gülen Cemaat’i silah filan kullanmadan yani bir terör örgütünün ayırt edici niteliği olan “şiddet”e başvurmadan, yurtlarında, dershanelerinde, “ışık evleri”nde eğittiği gençleri yetiştirip devletin kilit kurumlarına yerleştirerek devleti ele geçirmeyi hedeflemişti. Bu hedefe epey de yaklaşmıştı. Ancak birlikte yürüdükleri Tayyip Erdoğan ve tayfası ile devleti paylaşmakta anlaşamadılar; birbirlerini çelmelemeye başladılar. Devlet gücünü (polis, yargı, ordu, yüksek bürokrasi) elinde tutan Tayyip Erdoğan çok büyük çaplı bir “Cemaat’i iktidardan kazıma” operasyonuna girişti.

***

Buraya kadarını hepimiz biliyoruz, çünkü büyük ölçüde gözlerimizin önünde olupbitti, olup bitmekte…
Ancak Koza-İpek Holding’in bütün şirketlerine, malvarlığına el konup yönetimine AKP militanlarından oluşan kayyumların atanması siyasal İslamın iki gücü arasındaki iktidar çekişmesinin çok ötesinde bir anlam taşıyor.
İslam sosuna bulanmış bir neoliberal kapitalizmi “amentü” bellemiş AKP, siyasal rakibi Cemaat’le kapışırken kapitalizme, kapitalizmin özüne, kutsal mülkiyet’e saldırdı.
Bu kendi bacağına kurşun sıkmaktır. Ama aynı zamanda cami duvarına işemektir…
Yankısı sadece Türkiye’de değil, kapitalizmin egemen olduğu her yerde duyulur. Borsalar, bankalar, finans fonları, ballı yatırım arayan sermaye sahipleri kulak kesildiler. Hem içeride hem dışarıda…
Kapitalizmin dini, imanı, itikadı, vatanı yoktur. Onun kitabının bütün sayfalarında iki cümle vardır ve başka da bir kelam yoktur:
Birinci cümle: Kâr, daha çok kâr, mümkün olan en yüksek kâr.
İkinci cümle: Özel mülkiyet kutsaldır, dokunulamaz…
O kadar…
Koza-İpek Grubu’na yönelen saldırı ile AKP kutsal mülkiyete saldırmış, kapitalizmin özüne el uzatmıştır. Türkiye kapitalizmi dünden beri bunun farkındadır. Bu yol olursa AKP’ye ve Erdoğan’a biat etmeyen bütün sermaye gruplarının başına aynı saldırı gelebilir.
Bu cami duvarına işemek değilse nedir?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları