Diktatörlüğe karşı demokrasi
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Diktatörlüğe karşı demokrasi

05.02.2016 08:39
Güncellenme:
Takip Et:

Dünya üzerinde genel olarak üç yönetim biçiminden bahsedilebilir. Bunlar teokrasi, diktatörlük ve demokrasidir. Üzerinde durulması gereken ise demokrasi ve onun bozulmuş halleri ile demokrasi kisvesi altında yürütülen rejimlerdir.

Teokrasi, Allah’a atfedilen rejimin yarattığı korkuya; diktatörlük, bir kişi rejiminin yarattığı korkuya; demokrasi ise halkın rızasına dayanır. İlk ikisi bu makale babında konumuz dışındadır. Eğer gerçek manada murat demokrasi ise o takdirde mutlaka “rıza” aranmalı. Birileri toplumun rızası hilafına kendi taleplerini, yasaların arkasına sığınarak zorla dayatmaya çalışırsa o rejimin adı demokrasi olsa bile kendisi demokratik olmaz. Yönetenler halkı kandırmak ve daha kolay yönetip yönlendirmek için demokrasi lafını kullanırlar. Yığınların bir kısmı da buna inanır.

Yasallık ve meşruluk
Demokrasi kisvesi altında sürdürülse bir rejim,“rıza”yı yitirdiği için zora ve baskıya dayanarak ancak devam edebilir. Zor ile meşruiyet ters orantılıdır. Bir rejim meşru ise zora dayanmaz, zor ve baskıyla yönetiyorsa meşru olmaz, yasal olsa bile. Bu noktada öne çıkan soru şu: Her yasa meşru mu? Bu konuda evrensel norm şudur: Yasal olan, hukuki olmayabilir. Hukuki olmayan adil olamaz, adil olmayan ise meşru olamaz. Şimdi bunun ışığında yaşananlara bakalım. Toplumun bir bölümü ben senin bana dayattığın yönetim biçimine rıza göstermiyorum derse, o takdirde yönetimin bunu dinlemesi ve demokratik olarak rıza üretmesi lazım.

Güç ve iktidar ilişkisi
Güç iktidar gerektirir. İktidarın kurumlaşmış formu ise devlettir. Devlet, küçük bir azınlığın çoğunluk üzerindeki yönetimidir. Bunu da zor tekelini kullanarak sağlar. Yani güç ilişkisine dayalı bir tahakküm söz konsudur, ama düzensizlik yerine düzen isteyenler buna razı olurlar sonuçta.
Yönetim ise bunu sınırları belli bir toprak parçası içinde egemenlik hakkını kullanarak sağlar. Bu sınırlar içinde gelecek için kader birliği etmiş topluluğa ulus denir. Ulus, bu bakımdan aynı zamanda ortak zihniyet dünyasını paylaşan insan topluluğudur.Ulus devlet, kendini var etmek ve sürdürmek için kimi zaman iktidar yoluyla etnik, siyasal, sosyal kültürel farklılıkları zora, soykırıma, asimilasyona dayalı olarak teke indirgemeye, hatta kimi zaman yok etmeye, ettirmeye çalışır. Bu çaba milliyetçilik ekseni etrafında yürütülür.

Ulus devlet
Ulus devlet, (ya da devlet ulusun) ortak zihniyeti milliyetçilik etrafında oluşurken, demokratik bir cumhuriyete ve ulusa ise özgürlük ve dayanışma ortak zihniyete damgasını vurur. Nasıl ki zihniyetler bedensiz olmazsa uluslar da bedensiz olmaz. Milliyetçi zihniyetli ulusların bedeni devlettir, böylece ulus devlet (ya da devlet ulus) meydana gelir. Özgürlük ve dayanışma zihniyetli ulusların bedeni ise halka dayalı kendini yönetmedir. Bu model katı, merkeziyetçi, bürokratik yönetim biçimine ademi merkeziyetçi bir alternatifle cevap olmaktır.
Türkiye gibi çokdilli, çok etnisiteli, çokkültürlü toplumları özgürlükçü bir yaklaşımın dışında tekçi bir anlayışla bir potada toplamak onu orada zorla tutup eritmeye çalışmak tarihsel bellekten de anlaşılacağı üzere sorunlu olmanın ötesinde sürekli sorun üretmektedir. Türkiye Cumhuriyeti tarihi bu kötü deneyimlerle doludur. Şimdi anakronik bir biçimde bunu dayatmak ya da sürdürmek parçalamaktan başka işe yaramaz. Bugün kasabaların tankla topla kuşatılması bunun bir ifadesi değil mi?

Yeni anlayış gerekli
Gelinen noktada, Türkiye’nin bakış açısını değiştirmesi zorunludur. Aksi takdirde 1930’lu yılların elbisesini, bugün nüfusu, ihtiyaçları çoğalarak çeşitlenmiş, bu topluma zorla giydirmeye çalışmak onu paramparça etmekten başka bir işe yaramayacaktır. Dolayısıyla yerel yönetimlere yetki ve sorumlulukların kaynaklarla birlikte devri sadece Kürtlerin ihtiyaç duyduğu bir yönetim modeli değil, çağdaş bir yönetim anlayışı gereğince bütün Türkiye için gerekli bir modeldir. Buna “uniter yapı zedelenir” söylemi ile karşı çıkanlar merkezi yapıda ele geçirdikleri yetkileri paylaşmak istemeyenlerdir.

Tek(çi)lik hastalığı
Tarih boyunca tekçi anlayışları ve onların yarattığı cerahatları görmek mümkündür. Toplumda bütün farklılıkları teke indirgemek isteyen bu anlayış yönetimde de tek başına kalma isteği içindedir. Çoğu zaman da bu anlayışı demokrasi kisvesi altında saklanarak sürdürmeye çalışırlar.
Oysa demokrasi çoğunluğa değil, çoğulculuğa dayanır ve erkler ayrımını eksiksiz uygular. Tekçi yönetimler, tek adam olma heveslileri bir süre sonra giderek çoğunlukçuluğu yok eder, farklı sesleri bastırır, diktatöryal bir yapıya doğru yol alır. Diktatörler, emirleri altındaki silahlı insanlara güvenerek büyük kitleleri “yola getirecekleri”ni sanma hatasına düşerler. Oysa tarih, bunun mümkün olmadığını gösteren örneklerle dolu. Buna karşı çıkmak hem hak hem de görevdir.

Prof. Dr. AHMET ÖZER
Toros Üniversitesi

Yazarın Son Yazıları

Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025