Ahmet İnsel

Susun, Kılıçdaroğlu’nun bir bildiği var!

24 Mayıs 2016 Salı

Dokunulmazlıkların bütünüyle kaldırılıp, sonra olduğu gibi yeniden ihdas edilmesinin hem anayasaya aykırı olduğunu haklı olarak ilan edip hem bu değişikliğe evet oyu verme çağrısında bulunan bir ana muhalefet partisinin olduğu ülkede, siyasal alan sadece iktidardaki güç tarafından lağvedilmiş sayılmaz. Anayasanın her gün Cumhurbaşkanlığı makamı tarafından açıkça ihlal edildiği, fiili başkanlık rejimi adı altında, güçler ayrılığı ve parlamenter rejime karşı kesintisiz darbe politikasının uygulandığı bir ortamda, ana muhalefet partisi de anayasanın ihlal edilmesi suçunun artık ortağıdır. “Bize teröristleri destekliyorlar, derler” endişesi içinde alınmış, “susun bir bildiğim var” palavrasıyla paketlenmiş, bir sosyal demokrat parti için utanç verici olan bu karar, Türkiye’de neden otoriterizmin süreklilik arz ettiğini aydınlatan anlamlı vakalardan biridir.
Siyaset sadece kısa vadeli taktiklere, ayak oyunlarına, arkası düşünülmeden can havliyle yapılan hamlelere indirgendiğinde, güçlünün at koşturduğu bir oyun alanına dönüşür. Güç politikasının bütünüyle emrine girer. Güçlünün karşısında anlık korkuların yarattığı çırpınışlara teslim olur. AKP bugün nasıl tek adamın güç politikasının bir çarkı haline gelmişse, makbul muhalefet de artık bu çarkın bir dişlisidir.
Makbul muhalefet artık Tayyip Erdoğan’ın şahsında adıyla sanıyla gerçekleşen parti-devlet bütünleşmesinin oynandığı sahneye yerleştirilmiş bir tiyatro dekoruna dönüşmüştür. Kendisi için makbul nitelendirmesinin kullanılmasına öfkelenecek, bunu kabul etmeyecek olsa da sadece MHP’nin değil, CHP’nin de Erdoğan/AKP parti-devleti karşısındaki tavrını özetleyen sıfat budur.
MHP, 1960’larda Alparslan Türkeş’in Türkiye’ye dönüp ekibiyle Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ni ele geçirdiğinden beri bir devlet projesinin unsuru olageldi.
Bugün de bunu hakkıyla yerine getiriyor. CHP ise, devlet projesinin partisi olma konusunda son elli yılda hep iç gerginlik yaşadı. Bugün “bize teröristleri destekliyorlar derler” korkusu CHP’yi Kürt sorununda “yok parti” konumuna mahkûm ediyor. Halbuki 1972’de Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamı Meclis’te onaylanırken, İsmet İnönü dahil, CHP milletvekillerinin çoğu “anarşistleri himaye ediyorsunuz, derler” korkusuyla davranmamıştı. Açık oylamada “hayır” oyu vermişlerdi. Bir kısmı da oylamaya katılmamak “cesareti”yle yetinmişti. Bu oylamadan birkaç hafta sonra CHP’de ünlü yönetim değişikliği gerçekleşti. CHP’nin 1973’te yükselen toplumsal muhalefetle buluşmasında o gün Meclis’te alınan tavrın, küçük de olsa, payı olduğu yadsınamaz.
Bugün ise parti-devletin şefi, “şu andaki günleri bunların iyi günleridir” diyerek, yargıya havale ettirmekle yetinmeyip makbul olmayan vekiller için ne yapmak lazım geldiğini yargıya dikte ederken, içinde CHP’lilerin bir kısmının yer aldığı 376 milletvekilinin desteğini arkasına alarak konuşuyor. “Bunlar”ın kimler olduğunu, başta CHP yönetimi olmak üzere, evet oyu verenlerin hepsi gayet iyi biliyor. “Önce biz bedel ödeyeceğiz” deyip, ucuz kahramanlık gösterileri yaparak üzeri örtülmesi mümkün olmayan bir biçarelik sergiliyor ana muhalefet partisi yönetimi. Şimdi de bu Meclis kararına Anayasa Mahkemesi nezdinde itiraz edilmesini, buna yeltenecek milletvekillerini partiden atma açık tehdidiyle engellemeye çalışıyor.
Siyasal alanın lağvedilmesine destek vererek demokrasi mücadelesi yürüttüğünü iddia eden bir sosyal demokrat partinin oluşturduğu ana muhalefet, sınırları otoriterliği aşan bir tek adam rejimi kurma iradesi için bulunmaz bir nimettir. Ama susun, Erdoğan duymasın, Kılıçdaroğlu’nun muhakkak bir bildiği vardır!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları