Özgür Mumcu

Gelgit akıl

07 Temmuz 2016 Perşembe

Daha düne kadar sivilleri öldürüyor diye veryansın edilen Rusya’ya bugün İncirlik’in açılması ciddi ciddi konuşuluyor. Sayın Cumhurbaşkanı önce siz özür dileyin dedi, sonra, “Bizden nasıl bir ilk adım bekleniyor bunu anlamakta zorlanıyorum” diye çıkıştı. Bir pilotun hatası sebebiyle ilişkilerin feda edilmesi düşündürücüdür diye feryat etti. Nihayetinde özür dileyiverdi. Emri ben verdim diyen Sayın Davutoğlu’na da evinde değerli yalnızlığıyla baş başa kalmak düştü.
Şimdi teorik olarak, düşürülen Rus uçağından sağ kurtulan pilotun, yakın bir gelecekte İncirlik Üssü’nden kalkan bir uçakla IŞİD mevzilerini bombalaması mümkün. Nereden nereye...
İsrail’le düzelen ilişkiler, Mısır’la belli ki düzelecek olan ilişkiler de nereden nereye dedirtiyor. Geriye seçim meydanlarında havaya kaldırılan dört parmak ve bir ara sabah akşam atılan Rabia sloganı kaldı. O dört parmak artık Cumhurbaşkanı’nın masasında bir heykelden ibaret. O da hâlâ masadaysa. Zaten sayın Erdoğan son nutuklarında Rabia hareketini Mısır bağlamından çıkarmaya başlamıştı. Yine dört parmak gösteriliyor, yine Rabia deniyor ancak o dört parmağın artık Mısır’la bir ilgisi yok. 2014’te bir ara çıtlattığı şekilde: “Rabia işaretini kullanıyorum ama tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet anlamında.” Yani gerektiğinde Rabia işaretinin Mısır’la irtibatının kesilmesi evvelden düşünülmüş. Sisi’nin en büyük destekçisi Suudi Arabistan ile bu denli yakın ilişki kurunca, aksini beklemek de zor.
Her şey ama her şey, siyasi menfaatler ve iktidarı sürdürmek için kullanılabilir. En kutsal değerler bile. Esma’dan bahseden kalmadı. Onun yerini tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet aldı.
Millet, bayrak, vatan ya da devlet kavramları ise aslında Erdoğan anlamına geliyor. Yani o gerilen dört parmakla Cumhurbaşkanı’nın söylemek istediği “tek Erdoğan, tek Erdoğan, tek Erdoğan, tek Erdoğan.”
Bunu da gizlemiyor. Daha mart ayında söylediklerini hatırlayalım: “Tayyip Erdoğan gitsin demek, ‘Bizim tüm siyasetimizi, tüm çalışmalarımızı, üzerine bina ettiğimiz milletimizin, bayrağımızın, vatanımızın, devletimizin tek olması anlayışı yıkılsın’ demektir.”
Millet, vatan, bayrak ve devletle aslında kendini kastedince, her şey ama her şey değişebilir. Zira amaç ama tek amaç kurulan ballı düzeni sürdürebilmek. Ne pahasına olursa olsun. Hiçbir ilkeye değil sadece kendine sadık bir anlayış için dışarıdan tutarsızlık gibi görünenler aslında büyük bir tutarlılığın işareti.
O sebeple düne kadar Avrupa’yla yaptığı mülteci pazarlığında 3 milyar Avro’su zamanında gelmedi diye Suriyelilere, otobüslere bindirip sınırdan gönderilecek bir sürü muamelesi yapıyordu: “Kusura bakmayın alnımızda enayi yazmıyor. Edirne’den insanları otobüslere bindirdik geri çevirdik. Bu 1 olur 2 olur. Kapıları açarız hadi hayırlı yolculuklar deriz.”
Şimdiyse memlekette bulunan bütün Suriyelilere vatandaşlık vereceğini söylüyor.
Yine kendine sadık. Meselenin Suriyelilerle bir ilgisi yok. Onları kendi menfaati için nasıl kullanacağıyla ilgisi var.
“Devlet benim” anlayışı şahsi menfaatlerini devletin yüksek menfaati olarak görmek demek. Bugün de devletin menfaatlerini savunduğunu zannederek Erdoğan siyasetine destek veren herkes aslında bir devlete değil bir şahsın iktidara tutunma çabasına destek vermekte.
Zikzaklar ve sürekli içine düşülen hava boşlukları devam edecektir. Ta ki demokratik bir muhalefet Erdoğan’ın kendini devlet zannettiğine ve bu gelgitlerin sebebinin saraydaki irrasyonel alt akıl olduğuna halkı ikna edene kadar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları