Satılık sanat var, kültür var, tarih var!

18 Ağustos 2016 Perşembe

“Baskı, yasaklar ve hoyratlık... TÜSAK yasa tasarısıyla, sanat kurumlarının yok edilme girişimi... Sanatı, sanatçıların, yaratıcıların elinden alıp iktidarın hizmetine, gücün iki dudağı arasından çıkacak sözün hizmetine verme gayreti...
Ama boşuna! Nehirleri ters akıtamazsın! Sabah olmasını durduramazsın. Toplumsal gelişimin temel içeriğini, niteliğini belirleyen süreci geriye çeviremezsin. Belki yavaşlatırsın, geciktirirsin ama durduramazsın!”
2014’te bu köşede yazdığım bir yazıdan alıntı bu satırlar... Sanki bin yıl önceydi...
Yıllardır, evet yıllardır AKP hükümetinin TÜSAK yasa tasarısıyla yapmaya çalıştığının, ama nice sanat kurumunun direnişiyle bir türlü gerçekleştiremediğinin önü, bir gecede açılıverdi.
Birkaç gün önce sanat, kültür, tarih, hepsi bir torbaya sokuluverdi... TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bir gecede kabul edilen özelleştirme tasarısına sanat, kültür kurumları da ekleniverdi...
Torba tasarının 35’inci maddesi, birçok devlet kurumunun Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na devredilerek satılmasının önünü açıyor. Buna göre, özel bütçeyle ticari amaçlı olarak işletilen kurumlar, idarelerinin Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na bildirimde bulunması halinde satılabilecek.
Aralarında, Atatürk Kültür Merkezi, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet Senfoni Orkestraları, Atatürk’ün vasiyeti Türk Tarih Kurumu (TTK), Türk Dil Kurumu (TDK) da var...

Sanat - rant ilişkisi
Bu kurumları özelleştirmek demek bunları yok etmek demek. Yıllardır açıklamaya çalışıyoruz: Sanat kurumlarının kurumsal kimlikleri yok edilerek sanat alanı yürütülemez. Projeler bazında, sürekliliği bulunmayan toplama gruplar oluşturularak opera, bale, tiyatro, orkestra, koro sanatı yapılamaz.
Yeryüzünde bir tek uygar ülke gösterin ki operası, senfonik orkestrası özelleştirilmiş olsun. Yok böyle bir şey. Dünyanın her yerinde kamu kaynaklarıyla, özel sponsorluklar el ele destek olur.
Sanat kurumlarını rant, ihale ilişkileri içinde değerlendiremezsiniz!
Kaldı ki, anayasamız, sanata desteği ve yaymayı görev saymaktadır.

Tek tarih, tek kültür
12 Eylül faşist askeri darbe, TTK ve TDK’yi kapattı ve derneği, Başbakanlık’a bağlı bir devlet dairesine dönüştürdü... Sonra başına neler geldiğini hep birlikte gördük... (Bkz: Biz iktidarın hizmetinde örneğin “Türkçe Olimpiyatları”!)
İki gün önce Sevgi Özel’in de vurguladığı gibi bu iki kurumun bir de maddi yönü var. Atatürk’ün İş Bankası’ndaki hisselerinin gelirini bu iki kurum kullanıyor. Sahi nereye gidiyor bu paralar? Şimdilik iktidarın erkinde tek tip tarihe, tek tip kültüre diye yanıt vermek mümkün...
OHAL ya da “Demokrasi Bayramı”, (hangi etiketi kullanırsanız kullanın) sanat ve kültür kurumlarını yok etmeye, siyasi emellere hizmete “bahane” oldukça karşı durmak zorundayız.
İzlenecek yol, önce sanatçıya, yaşamlarını tiyatroya, müziğe, operaya, baleye adamış insanlara, bu işin uzmanlarına, mesleğin temsilcilerine söz hakkı tanımak… Yapılması gereken ilk şey onların görüşlerini almak… İzlenecek yol, sanatçı kurumlarından, kuruluşlarından, temsilcilerinden özerk bir kurul oluşturmak.
Diyeceksiniz ki bu ancak özgür bir ortamda, iktidarın sanata ve sanatçıya saygı ve sevgi duyduğu bir ortamda sağlanabilir… Evet haklısınız...
İktidar güdümlü sanata “Hayır” diyen bizler, bu ortama kavuşuncaya dek güç birliği oluşturmak, ortak tavır almak ve mücadeleyi sürdürmek zorundayız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları