Askıda Ekmek

04 Kasım 2013 Pazartesi
Kaçınız hâlâ ekmeğini
mahalledeki fırından alıyor
bilmiyorum ama ben bu
alışkanlığıma devam ediyorum.
Kapıdan her girdiğimde o mis gibi kokan
ekmeklere bakmadan önce fırıncının hemen
arkasındaki o tahtaya bakarım. Tahtanın üzeri
enine çizilmiş çizgilerle dolu olur. Bazen birkaç
tane, bazen de bir düzineyi geçer. Benim iyilik
sayacım gibidir o sıradan basit tahta. İsterim ki
ona hiç ihtiyaç olmasın ama üzerine çizik attıran
bol olsun. Bu adam ne anlatıyor diye soranlara
cevabım var. “Askıda ekmek” geleneğini
anlatıyorum. “Yahu gündemde o kadar tartışılan
konu varken Cumhuriyet gibi bir gazetenin
köşesi bu konuyla işgal edilir mi” diye soran çok
olacaktır. Sabrederseniz ilk kurşunun orada
sıkıldığı göreceksiniz. Şimdi müsaadenizle
konuya döneceğim. Eski mahallelerin en basit
dayanışma şeklidir “askıda ekmek”. Fırına
girdiğinizde bir kendinize bir de askıya ekmek
alırsınız. Sonra da çıkar gidersiniz. Ekmeğiniz
askıda ihtiyaç duyanı bekler.
Sanırım çoğunuz eskiden bu geleneği
duymuştur ama her şey gibi o da yok olup
gidiyor. Bütün iyiliklerin kötülükler karşısında
uğradığı yenilgiler gibi. Büyüklere yer
vermekten tutun da vazgeçtiğimiz nice hayata
anlam katan değerlerimiz gibi. Kalplerimizi
ve vicdanlarımızı temizleyen en azından
katılaştırmayan bu güzelliklerden neden
vazgeçersiniz? Hayırsız, vefasız, duyarsız ve
vicdansız olmayı neden seçersiniz? İnsanların
değer verdiklerini yakıp yıkmak neden size
büyük zevk verir?
İşin belki en önemli sorusu şu: Bunları
yapanları neden adam yerine koymaya devam
eder ve ağızlarının payını vermezsiniz? Doğru
insanı bulmaya çalışmaktan vazgeçip olanla
neden yetinirsiniz? Bunları yapmadan da iyiliğe
ve doğruluğa nasıl ulaşacağınıza inanırsınız?
Hayatımız “askıya ekmek” koymak kadar basit
olsaydı keşke. Askıya iyiliği astığınızda her şey
karnı aç olanın doyduğu gibi kolay çözülseydi.
Çünkü sizi kirlettiğini düşündüğünüz şeyleri
üzerinizden çıkarıp yıkamadığınız müddetçe
temizlenemezsiniz. “Kabul edilebilir lekeler”
diye bir kavram olmadığına göre kabul edilebilir
suç da olamaz. Başkasına kazık atanla iş
yapmaya devam ederek, hayırsız bir evlatla
arkadaş olarak, dürüst olmayan birisini seçerek
siz de temiz kalamazsınız.
Sevdiklerinize ve inançlarınıza demokrasi
kisvesi altında hakaret edildiğinde neden
demokrat olmazsınız? En azından neden
hukuka başvurmazsınız? ABD’de olduğu gibi
elinize pankartınızı alıp olay yerinde daireler
çizerek protesto etmezsiniz? Yanlış yaptığını
bilmeden pervasızca konuşanları yanlışlığının
utancında neden boğmazsınız? İlkelerinize
uygun doğru insanları bulup, onore ederek
onları neden lanse etmezsiniz? İyiler her zaman
mütevazıdır diye çok doğru bir söz vardır.
Mütevazı insanlar da çoğunlukla görünmez.
Bugün askıya ekmek koyar gibi bir iyi insanı
bulun ve görünür kılın.
Onların ışıltısı karşısında inanın hepimiz
daha mutlu olacağız. Biraz uğraşın lütfen.
Onları kollarından tutup partinize götürün.
Seçilmeleri için uğraşın ve çabalayın. Siyasetin
kısır döngüsünden kendinizi kurtarın. “Adam
çalıyor, ama çok da çalışkan bir belediye
başkanı” gibisinden söylemleri bırakıp hem
çalmayan, hem de çalışkan insanlar bulun.
Başkalarının değerlerine saygı göstermeden
siz de saygı bekleyemezsiniz. Siyasetin
particilikten ibaret olmadığını unutmadan
doğruyu her yerde takdir edin. TBMM’de
kendinizi görmediğinizi iddia ediyorsanız
unutmayın ki bu, çok kıymetli ve sayınızın az
olduğunuzdan değil, görünmez olmayı tercih
ettiğinizdendir.
Askıya ekmek bırakmak bir küçük adım,
kötülüğe karşı ilk mücadele kurşunudur. Şimdi
bir adım ötesine geçin, ülkenize ve kendinize
iyilik yapın, gerçek anlamda demokrat olmayı
tercih edin.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları