Uygun Adım Marş Her Yerde!

15 Nisan 2014 Salı

Yaşasın, aldığım bir karardan şiddetle memnunum. Şöyle, yeniden bir seçim stresine girmek istemiyorum, kim kazanmış kim yitirmiş o da pek umurumda değil. Sonuçta bazı yasalar değişmeden ya da mevcut yasaları uygulayanların hayata ve insana bakışı değişmeden, işler yoluna girmeyecek. Örnek, yirmi beş kişinin tecavüzüne uğrayan 14 yaşında bir kız çocuğu için hâkimler “rızası var” diyebildiklerinde iş bitiyor. Asıl terslik burada!
Yeni kararımı uygulamaya geçirmek için günlerimi, kendimi daha da geliştireyim diye, ülkemin her yerinde pıtrak gibi çoğalan sivil örgütlenmelerin emrine verdim. İyi ki öyle yapmışım. Örneğin pazar günü “Militarizm Her Yerde” başlıklı bir panel yönettim ve her biri ayrı bir başlık altında saatlerce tartışılacak yepyeni bilgiler edindim.
Paneli, her türlü hiyerarşiyi reddeden, Vicdani Ret sivil örgütlenmesi gerçekleştirdi. Başlık şöyleydi: Vicdani Ret, Mecburi Askerlik, Askeri Yargı, TCK 318 ve Militarizim/Antimilitarizim Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey…
Bildiğiniz üzere, militarizm bir emir komuta zincirine dayanır. Ve verilen emir asla sorgulanmaz. Birisi “Bu nedir” diye bir soru sorduğunda emri veren kişi, soranı cezalandırma hakkına sahiptir. Kısaca militarizm biat kültüründen beslenir. Bu nedenle asker intiharları ve intihar eden yurttaşların büyük çoğunluğunun azınlıklara mensup olmasının nedeni sorgulanamaz. Neden sivil yargıdan bağımsız bir askeri yargı vardır, bu da sorgulanamaz. Vardır. Askere gitmek istemeyen yurttaşlar vicdani ret haklarını kullandıklarında (bu hak bir dinsel inançtan da kaynaklanabilir, vicdan duygusundan da kaynaklanabilir) ağır cezalar ve aşağılanmalarla karşılaşırlar. Dünyanın her yerinde kabul edilen Vicdani Ret ülkemizde hâlâ hayata geçirilmemiştir. Şimdi sizlere çok aşağılayıcı bir uygulamadan söz edeceğim. Ülkemizde askeri sistem, farklı cinsel tercihleri olanları sevmez. Bu nedenle cinsel tercihi farklı olanlar, tercihlerini açıkladıklarında doğal olarak askere alınmayacaklarını düşünürler. Ama hiç de öyle değil, onlardan cinsel tercihlerini kanıtlamaları istenir; yani cinsel ilişki fotoğrafları ya da videolarını getirmek zorundadırlar. Bunlar da depolanır. Evet, böyle bir uygulama vardı. Neyse ki birkaç yıl süren bu uygulama, durumun rezilliği anlaşıldığı için yürürlükten kalktı.
Militarizm, yani hayatımızın emirkomuta zinciriyle belirlenmesi, emirlerin sorgulanmaması sadece askerlik alanında söz konusu değildir. Hayatımızın her alanına sinmiştir. Görüşlerinden ötürü okulundan atılan Psikolog Serdar Değirmencioğlu’nun dediği gibi, “militarizm kafalara mayın döşemektir”. Mayınların ne zaman patlayacağı bilinmez. Örneğin ülkemizin her yanı mezartaşı öpen çocuk fotoğraflarıyla dolu. Ve bu fotoğrafların altında şöyle yazıyor: “Şehidim, emanetin şerefimdir!” Bu sözlerle büyüyen ve aileden başlayarak soru sorması cezalandırılan çocuklar, büyüdüklerinde sizce nasıl davranacaklar?
Militarizm her yerde... Sağlıkçı İncilay Erdoğan ilaç şirketlerinin, gıda şirketlerinin uyguladığı militarist politikaları öyle bir önümüze serdi ki, panelde bulunan herkes derin bir soluk aldı. Adeta kendimizi o şirketlerin birer piyonu gibi hissettik. Emrediyorum: “Sağlıklı ol!” “Günde üç vitamin al!” “Güzel ol!” “Zayıfla!”
Yazımın başında da dediğim gibi çok şey öğrendim. “Militarizm ve Vergiler.” Şiddetle “ben akademist değilim” diyen akademist Fuat Ercan, bir türlü denetleyemediğimiz askeri harcamaları rakamlarla önümüze koydu. “Buyurun” dedi, “bizim vergilerimizle oluşan bütçenin en iyimser tahminle yüzde yirmisi silahlanmaya gidiyor ve Suudi Arabistan’dan sonra en sıkı silahlanan ülke biziz”. Öte yandan AKP döneminde doksan bin yeni polis istihdam edilmiş. Sadece bu yıl için oni ki bin yeni polis kadrosu çıkmış. Sizce bu polis kadroları kime karşı
Epeydir böyle her katılımcının yepyeni bilgiler verdiği bir panelde bulunmamıştım. Gencecik bir bilim adamı Güray Tezcan, “Türcülük ve Militarizm” başlıklı bildirisinde, yepyeni bilgiler verdi. Birincisi bütün türlere saygılı olmamız ve rasyonel düşünebildiğimiz için kendimizi çok yüceltmememiz gerekiyormuş. Çok haklı, susineği en yakın akrabamız olduğuna göre, bütün türlerle bir biçimde kardeşliğimiz var. Ayrıca bilim tıpkı din gibi üzerimizde hiyerarşik bir baskı oluşturmaktaymış. Güray’ın söyledikleri tam bir günlük tartışma konusu. Ne güzel ki, artık bunları gündeme getirenler ve bu iş için yola düşenler var.
Yavaş yavaş yola çıkma zamanı, bir tam gün gelip geçmiş ve ben Beyoğlu’nda yürürken öyle çok yeni bilgi öğrenmişim ki, sakinleşmek için bir süre durup saksofon çalan gencecik bir adımı izledim ve herkese teşekkür ettim. Bu ülkede bir sinir var
Mehmet Atak, sen her daim bir aktivist oldun ve yola devam!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları