‘Totaliter’ mi dediniz?

01 Haziran 2017 Perşembe

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Ensar Vakfı’nın 38. genel kurulunda yaptığı konuşmada, her zamanki açık sözlülüğüyle, önemli açıklamalar yaptı. Bu açıklamaların birkaç satırı üzerine sayfalarca deneme yazılabilir. Derinlik dediğiniz işte böyle bir şey olmalı! Ben burada, tam hakkını veremeyecek olsam da bu açıklamalara kısaca değinmek istiyorum.
 
Kimi satır başları
“Biz 14 yıldır kesintisiz iktidarız. Ama hâlâ sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var.
İmam hatiplere olan ilginin artması. Tüm okullarda Kuranıkerim, siyer-i nebi gibi derslerin okutulması çok güzel gelişmeler. Ama bizim hayalimiz olan nesillerin yetiştirilmesi konusunda hâlâ pek çok eksikliğimiz bulunuyor.
Artık biz 80 milyon insana ulaşmayı hedefleyen bir hareketiz. Umudunu bize bağlamış yüz milyonlarca mazlumun sorumluluğunun...
Dilimizden tarihimize kadar birçok alanda ecdadımıza ve kültürümüze duyulan husumetin ürünü bir yaklaşımla hazırlanmış olan müfredatlar daha yeni yeni değişiyor.
Medyadan sinemaya, bilim, teknolojiden hukuka kadar pek çok alanda hâlâ en etkin yerlerde ülkesine ve milletine yabancı zihniyetteki kişilerin, ekiplerin, hiziplerin bulunduğunu biliyorum.
O gece oraya gelenler Gezi Parkı’nın gençleri değildi. O gece oraya gelenler vatanını, milletini seven; bayrağı, ezanı için yola koyulan gençlerdi”...
 
Ruh mühendisliği - bütünsel iktidar
Karşımızda, yalnızca ekonomik, siyasi olarak değil kültürel ve toplumsal olarak, diğer bir deyişle “yaşamın simgesel” ifadeleri üzerinde, iktidar olmaya (neyin bu alana girip neyin giremeyeceğini belirlemeye) kararlı bir hareket var. Bu hareket 80 milyonu kontrol etmeyi, milyonlarca mazlumu (İslam âlemini) temsil etmeyi arzuluyor. Bu hareketin kültürel toplumsal iktidarı için, eğitim sistemi değişiyor, bir “ruh mühendisliği” ile uygun nesillerin üretilmesiamaçlanıyor.
Bu “ruh mühendisliği”, hareketin ruh mühendisliği projesine uymayan tüm kültürel biçimleri, üreticilerini eğitim alanından, medyadan sinemaya, bilim ve teknolojiden hukuka, yok etmeyi amaçlıyor. Diğer bir deyişle, bu hareket toplumun bilgi üreten, disiplini ve cezayı tanımlayan alanları ve mekânları üzerinden bütünsel bir iktidar kurmayı amaçlıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “biz” nitelemesiyle vurguladığı bu hareketin kültürel normlarına uymayanları, ülkesine milletine yabancı unsurlar olarak tanımlıyor, “Gezi Parkı’nın gençliğini”, vatanını, milletini seven, bayrağı, ezanı için yola koyulan gençlerin karşısına düşman ve hedef, yok edilecek bir kültürün (yaşamın) temsilcileri olarak koyuyor.
 
Mekân ve proje...
Erdoğan, kültürün ve toplumun üzerinde bütünsel bir iktidarın amaçlandığını çok açık ifadelerle vurguluyor.
Konuşmanın yapıldığı mekân da insanın aklına Bachelard’ın ünlü “mekân, peteklerinin binlerce gözünde, zamanı sıkıştırılmış olarak tutar” sözlerini getiriyor. Siz de, Ensar Vakfı’nın “peteklerinin binlerce gözünün” gördükleri, bu gördüklerinin toplumda gündeme geliş biçimini, bu geliş biçimi karşısında yükselen tepkileri, “hareketin” liderliğinin bu tepkilere yaklaşım biçimini anımsıyorsunuz. Bu “hareketin” amaçladığı kültürel, toplumsal iktidarın anlamı üzerinize bir kâbus gibi çöküyor.
Bu hareketin projesine, toplumun hareketin dışında kalan “öteki” kesimi üzerinde gittikçe ağırlaşmakta olan (kültürel) saldırıya direnebilmek için bu “hareketin” toplumsal özellikleri, “biz” kavramıyla kast ettiği şeyi iyi anlamak gerekiyor. Bu hareketin kendi karşıtlarını bir “orta yerde” (“Yeryüzü Sofrasında” örneğin) kendi yaşam pratiğine katarak yumuşatma, sonra kendi kültürel iktidarının alanına taşıma (Gramsci: Trasformismo) manevralarına, bu manevraların sinsi ya da “iyi niyetli” aktörlerine karşı uyanık olmak gerekiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları