Antifa

14 Eylül 2017 Perşembe

ABD’de, liberal medya ve entelektüelleri, beyaz üstünlüğü hareketini, Nazi selamı verip Zieg Heil sloganı atan grupların yükselişini durdurmak için “her türlü yöntemi” kullanacağını söyleyen Antifa’yı mahkûm etmek için birbirleriyle yarışıyorlar. Obama yönetiminden Andy Slavitt, “aptallar, hayvanlar” sözcüklerini kullanıyor. Kaliforniya temsilcisi Nancy Pelosi, Alt-right’ın medyatik sözcülerinden, Milos Papadoupouls’un Berkeley Üniversitesi’ndeki konuşmasının iptal edilmesine yol açan eyleme katılanların tutuklanmasını istiyor.
Antifa ise, “İlk tepkimiz hiçbir zaman şiddet değildir, ama şiddet, siyaset çantamızdaki aletlerden biridir” diyor. Gerçekten de, eylemlerinin çoğu olaysız geçen Antifa’nın, eğitim tartışma grupları olduğunu, Harvey kasırgası sırasında, felaket bölgesinde halkın yardımına koştuğunu görüyoruz.

Antifa’nın tarihsel kökleri
Trump aday olduğundan bu yana etkinliklerini artıran faşist gruplara karşı sokak eylemleriyle dikkat çekmeye başlayan Antifa’nın tarihsel kökleri, 1930’lara, Nazilere direnen, Antifaschistische Aktion hareketine kadar gidiyor. Daha yakın dönemde, 1980’lerde, ABD ve İngiltere’de, punk grupların konserlerine saldıran ırkçı “dazlak” (skinhead) gruplarına karşı, sol eğilimli “dazlak” gruplarının savunma eylemleri Antifa hareketinin başlangıcı olarak görülüyor.
Meydan işgal hareketleri, Trump’ın yükselişi, yemin töreni sırasında eylemleri yoğunlaşan Antifa’yı, medya hemen her zaman, bu hareketin içindeki anarşist Siyah Blok grubunun merceğinden görmeye çalışıyor. Gerçekteyse, Antifa içinde solun hemen tüm renkleri var; antifaşist eylemlere, liberal kesimden de katılanlar oluyor.
Bu yıl, Antifa hareketi aniden medyanın gündemine girdi. ABD güvenlik kuruluşları Antifa’yı “yerli terörist gruplar” listesine aldılar. The Atlantic, CNN, New York Times, Antifa üzerine araştırma yazıları yayımladılar. Genel eğilimini Chomsky’nin de paylaştığı bu yazılar, Antifa’yı, kimi zaman şiddet de içeren eylemleriyle yeni sağ yükselişe hizmet etmekle, ifade özgürlüğünü engellemekle suçluyor.

‘Öz savunma’
Bu “provokasyon” suçlamalarına karşı, CNN’e konuşan bir Antifa temsilcisi “Bize karşı şiddet uygulayan, faşizmi savunan herkese karşı şiddet uygulamaya hazırız” diyor. Otuz yıldan fazladır ırkçılara, Nazi gruplara karşı mücadeleler içinde yer alan Scott Crow, Ölüm tehditleri aldım, bana silah çekildi, ben faşistlere silah çektim, onlarla kavga ettim, toplantılarına sis bombası attım... Bunlar hep birer öz savunma hareketleriydi” diyor.
Merkezsiz, yaygın bir örgütlenme ağı üzerine yükselen Antifa’nın bir parçası olan Los Angeles Irkçılığa Karşı Eylem grubundan Michael Novic, The Independent’le konuşurken “Çok uzun zamandır şiddet, sağın eylemlerine aitti. Aslında şiddet toplumda her yerde var: Yoksulluk şiddettir, evinden atılmak şiddettir, polis gaddarlığı şiddettir, ırkçıların cinayetleri şiddettir... Şiddet ABD’de her zamankinden çok daha yaygındır” diyor, ekliyor: “Genel olarak antifaşistler özel olarak Antifa, insan haklarını, insan yaşamını savunmak için savaşıyorlar. Bu savaş geleceğin bilimkurgularına ait değildir, kimi zaman fiziki biçimler de alarak çoktan, başlamıştır.”
Charlottesville’de olduğu gibi “Siyah yaşamlar değerlidir” ile Antifa hareketi örtüşebiliyor. Gerçekten de Antifa web sitesine bakınca, antikapitalizme ve ırkçılığa karşı olmak birlikte savunuluyor. The Independent’in aktardığına göre “İstatistikler aşırı sağın şiddet içeren eylemlerinin son dönemde arttığını gösteriyor.” New York Times bir yorumuna “Amerikalılar korkutucu bir soruyla karşı karşıyalar: Vatandaşlarımızın birçoğu Nazi mi?” başlığını koyuyor.
Antifa, “Bu şiddet içeren saldırılara karşı başvuracağımız resmi bir merci yok; çoğu zaman ırkçı, cinsiyetçi şiddetin bir parçası olan polise, yargıya güvenemeyiz. Onlar bizi Nazilerden koruyamaz” diyor.
Son G20 toplantısı sırasında Hamburg sokaklarında patlak veren olayların gösterdiği gibi, Antifa, yalnızca ABD’ye ait bir olgu değil, uluslararası bir hareket.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları