ABD: Çok uygun atamalar

29 Mart 2018 Perşembe

Donald Trump, John Bolton’u Ulusal Güvenlik Danışmanı, Mike Pompeo’yi Dışişleri Bakanı, Gina Hasbel’i de CIA direktörü olarak atadı. Atlantik’in iki yakasında bu atamalara ilişkin yorumlarda özellikle Bolton’un kişiliğinden kaynaklanan bir korku oluştu: “Beyaz Saray’da bir fanatik daha” (Max Boot), Dick Chaney yönetimine hoş geldiniz” (Stephen Walt), “jeopolitik riskler açısından, 1998’den bu yana en önemli olay” (Ian Bremmer),“Önce Amerika dünyasının istikrarlı yükselişi” (Financial Times); “Dünya barışına tehdit” (The Observer), “Savaş yanlısı bıyıklı” (Le Figaro); “Önleyici vuruş yanlısı” (Die Welt), “Paniğe kapılmanın zamanı” (Fred Kaplan).
Bolton, ABD Irak’a saldırmaya hazırlanırken “gerçek erkekler İran’a gider” diyordu; “İran’ı bombalamak gerekir” fikrinden hiç vazgeçmedi; bir süredir de Kuzey Kore’ye önleyici vuruş yapmak gerektiğini savunuyor. Pompeo CIA direktörüydü, İran, Kuzey Kore ve Rusya konularında Bolton’la aynı çizgide. Hasbel de bir zamanlar CIA’nın gizli işkence örgütlenmesini yönetiyormuş. Bunlara bakıp da kaygı duymamak elde değil. Ancak, bence esas kaygı duyulması gereken, bu isimleri üreten “zamanın ruhu”.
 
Zamanın ruhu
Bu atamaların gerçekleştiği ortamın temel tartışma konularına bakar mısınız? “Liberal dünya düzeni dağılıyor”, “küreselleşmeciler geriliyor, ulusalcılar yükseliyor”, “Liberal demokrasi geriliyor, güçlü adamlar, popülist hareketler yükseliyor.” “Büyük güçler rekabeti dönemine girdik.” Sonra yeni teknolojik atılımlar, yapay zekâ algoritmalar üzerinden, siber savaşlar, enformasyon savaşları, İnsansız Hava Araçları, otonom silah sistemleri...
Bu atamaların yapıldığı günlerdeki haberler de zamanın ruhuna çok uygun: İngiltere’de bir eski casus ve kızı bir tür kimyasal silahla zehirlendi. Kimin neden yaptığı açıklığa kavuşmadan, “mutlaka Rusya’nın işidir” savıyla Batı (ABD hegemonyası dönemindeki blok), son bir hamleyle safları sıklaştırmaya başladı. Önce İngiltere, ardından Avrupa Birliği ve ABD “Soğuk Savaş” döneminden bu yana görülmemiş bir yaygınlıkta, eşzamanlı olarak, onlarca Rus diplomatını, sınır dışı ettiler.
Aynı günlerde, Trump, ABD’nin demir çelik sektöründe başlayan, genişleyerek Çin’den gelen ithalatın 60 milyar dolarlık kısmını etkileyecek korumacılık önlemlerini açıklıyordu. O sırada gündemdeki bir diğer konu da “büyük veri”,Cambridge Analytica’nın, dünya çapında seçimlerde, propaganda ve sahte haber yoluyla seçmen manipülasyonu, “Bir gözetleme makinesi olarak Facebook” idi.
 
Yeni bir ‘soğuk savaş’ mı?
Bu gelişmelere Rusya-ABD arasında silahlanma yarışının (hipersonik füzeler filan) hızlandığına ilişkin gözlemler eklenince, kim yorumcular “yeni bir soğuk savaş başlıyor” sonucuna ulaşıyor.
Gerçekteyse, gidiş çok daha tehlikeli bir yönde. Birincisi karşımızda küresel çapta rekabet üzerinde yükselen iki bloklu, iki “farklı” sistemli bir hegemonya dengesi yok. Aksine, küresel üstünlüğünü ekonomik, teknolojik alanlarda, düzen kurma kapasitesini de siyasi alanda yitirmeye devam eden hegemonyacı bir güç ve onun kurup yönettiği düzeni sorgulayan güçler var.
Güçler arasındaki rekabet kendini tüm liberal-illiberal, demokratik-otoriter gibi ikilemlerle tanımlamaya çalışsa da ideolojik değil ekonomik ve jeopolitik. Diğer bir deyişle, düzenleme sistemi mali krizle birlikte iflas etmiş bir kapitalizmin yapısal krizinin uzun durgunluk döneminde, kendi ulusal ekonomilerini korumaya giderek daha çok önem veren ulus devletler arası bir rekabet ortamı söz konusu.
Bu ortamda bir denge olasılığıyla değil, giderek artan bir entropi içinde, emperyalist güçler arasında çoktan patlak vermiş vekâlet savaşları ortamından, geniş çaplı savaş olasılığına geçiş dinamikleriyle karşı karşıyayız.
Zamanın ruhu bu dinamiklerin ürünü; Bolton, Pompeo, Hasbel, hatta korumacı ekonomik danışman Navarro’lu Trump yönetimi de bu kişileri seçip “sahneye” çıkaran zamanın ruhunun...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları