Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Özerkliğe vurulan zincir - Prof. Dr. Nur SERTER
1968’de öğrenciydim, 1980’lerde doçent... Türkiye en çalkantılı günlerini yaşıyordu. Sıkıyönetimler birbirini izliyor, İstanbul Üniversitesi merkez yerleşkesinde öğrenci işgallerinin biri bitip diğeri başlıyordu. İdeolojik ayrılıklar, her grubun kendi görüşlerini dillendirdiği duvar yazıları ve pankartlar, yaşamın bir parçası olmuştu.
O günlerde bu kardeş kavgasının ardında yatan hain senaryoyu görenler pek azdı. Oysa kirli eller devreye girmişti. Türkiye’ye yeni bir rota çiziliyor, bir tasfiye operasyonu için ortam hazırlanıyordu. 12 Eylül’de bu proje yürürlüğe sokuldu. Türk solu tasfiye edilirken 1402 sayılı yasa ile aralarında çok önemli ve değerli öğretim üyelerinin de bulunduğu 4891 kamu çalışanı ihraç edildi. Artık “sahte Atatürkçülerin” korumasındaki muhafazakârların iktidarı başlıyordu.
DİK DURANLAR
Öğretim üyelerinin ihracını izleyen süreç yeni bir yükseköğretim modelini de beraberinde getirdi. Üniversite özerkliğine zincir vuruldu. Siyaset kurumunun üniversiteler üzerinde kurduğu baskılara boyun eğenler oldu. Ama dik duranlar, karşı koyanlar ve mücadeleden vazgeçmeyenler de her zaman varlıklarını korudu.
Üniversiteler hiçbir dönemde bugünlerde olduğu kadar suskun olmadı. Ülkenin geleceğinden kaygı duyan öğretim üyeleri ve öğrenciler her koşulda seslerini yükseltmeye ve demokratik değerlere sahip çıkmaya devam ettiler. Bunu yaparken de risk almaktan, bedel ödemekten kaçınmadılar. Niceleri suikastlara kurban edildiler. Ancak bilimsel ve düşünsel özgürlüklerin akademik yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğuna inanmaktan ve bu uğurda mücadeleden hiç vazgeçmediler.
ANAYASA İHLALLERİ
Akademi, 2007’den bu yana sustu. Bu suskunluk hukuk yok sayılırken, anayasa ihlalleri sürerken, laik ve bilimsel eğitim çağdışı bir anlayışa kurban edilirken de devam etti. O günlerde, CHP milletvekili olarak görüşlerine başvurmak için aradığım hukuk fakültesi dekanları konuşmaktan kaçındı. Ziyaret ettiğim eğitim fakülteleri, üzüntülerini ifade etmekle yetindi. Tehlikenin hep birlikte farkındaydık. Ancak Ergenekon davaları ile yaratılan korku iklimi etkisini göstermişti. Meydanlarda atılan şu ünlü “Korkma, korktukça sıra sana gelecek” sloganı havada asılı kalmıştı. AKP amacına hızla ulaşıyor; Cumhuriyetçi, demokrat aydınları, yarattığı korku ikliminde boğuyordu.
Eğitim fakültesi sayısı 97. Eğitimdeki gerici kuşatmaya tepki veren, ses çıkaranların sayısı ise ne yazık ki “sıfır”. Tarikatlar kutsanırken, imamlar dersleri camilere taşırken, gerici vakıflarla protokoller imzalanırken ve çocuklarımız karanlık ellere teslim edilirken eğitim fakülteleri neden suskun? Eğitim fakülteleri bu ülkenin çağdaş ve bilimsel eğitim sistemine neden sahip çıkmıyor? Bu fakültelerin yönetim kadroları, öğretim üyeleri bu teslimiyeti neden aşamıyor? Kurulan bu kirli tezgahı neden bozamıyor? Kişisel gelecek kaygılarına odaklı bir yönetim anlayışı Cumhuriyetin öğretmenlerini yetiştirebilir mi?
Üniversitelerimizde 185 bine yakın öğretim elemanı görev yapıyor. AKP dönemindeki kadrolaşmaya rağmen hâlâ bilim insanı niteliğini taşıyan çok sayıda akademisyenimiz var. Onların varlığından onur duyuyoruz. Seslerini duyuramadıklarını ve büyük baskılarla boğuştuklarını elbette biliyoruz. Ancak Türk yükseköğretim tarihi incelendiğinde üniversitelerin her zaman gerçekleri halkla buluşturan bir yol göstericilik görevi üstlenmiş olduklarını görürüz. Türkiye’nin bu yol göstericiye gereksinim duyduğu bir süreçten geçiyoruz.
‘ÜNİVERSİTE REFORMU’
Darülfünun’un kapatılıp İstanbul Üniversitesi’nin açıldığı “Üniversite Reformu” sürecinde, milli eğitimimizin efsane bakanı Hasan Âli Yücel, “Bir kültür morgundan bir üniversite yaratmak için yola çıkıldığını” söylemişti. Üniversitelerimizin çağdaş ve bilimsel eğitimden soyutlanarak yeniden bir kültür morguna dönüştürülmesine karşı çıkmak zorundayız. Üniversitelerdeki cemaat yapılanmalarına ve bunların akademik kadrolara yönelik işgal girişimlerine alışmak, işgale teslim olmak demektir.
Çağdaş değerlerin ve aydınlanmanın yol haritasını çizmek, çağdaş ve laik eğitime, Atatürkçü kuşaklar yetiştirilmesine sahip çıkmak tüm üniversitelerin öncelikli sorumluluğudur. Susmak değil, ses vermek zamanı çoktan gelmiştir.
PROF. DR. NUR SERTER
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- İBB'de yeni uygulama: Ücretsiz HPV aşısı
- Milli Eğitim Bakanı Tekin'den 'mülakat' açıklaması
- Besin alerjisi nasıl tedavi ediliyor?
- 10-16 Mayıs Engelliler Haftası
- Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun konuşma
- Özgür Özel'den 'atama' çıkışı
- Özgür Özel kutlama programında
- CHP'li vekilden Soma için flaş çağrı...
- Mine Esen'den anlamlı konuşma...
- Serra Menekay yazdı, Aysim Dolgun Ildız besteledi
En Çok Okunan Haberler
- İşte ayrıntılar....
- Selahattin Demirtaş'ın cezası belli oldu!
- Kenan İmirzalıoğlu'nun yeni adresi belli oldu
- İyi kalpliliğiyle bilinen 4 burç
- AKP bürokrasisinde kavga
- MHP'den Selvi'ye...
- Erdoğan açıkladı: Bir gruba daha yeşil pasaport müjdesi
- 'Anayasa ihlalinin sembol ismini...'
- Yurttaş ne kadar beğeniyor?
- Binaya asılan dev pankartı gören dönüp bir daha baktı