Özerkliğe vurulan zincir - Prof. Dr. Nur SERTER
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Özerkliğe vurulan zincir - Prof. Dr. Nur SERTER

01.01.2024 03:00
Güncellenme:
Takip Et:

1968’de öğrenciydim, 1980’lerde doçent... Türkiye en çalkantılı günlerini yaşıyordu. Sıkıyönetimler birbirini izliyor, İstanbul Üniversitesi merkez yerleşkesinde öğrenci işgallerinin biri bitip diğeri başlıyordu. İdeolojik ayrılıklar, her grubun kendi görüşlerini dillendirdiği duvar yazıları ve pankartlar, yaşamın bir parçası olmuştu. 

O günlerde bu kardeş kavgasının ardında yatan hain senaryoyu görenler pek azdı. Oysa kirli eller devreye girmişti. Türkiye’ye yeni bir rota çiziliyor, bir tasfiye operasyonu için ortam hazırlanıyordu. 12 Eylül’de bu proje yürürlüğe sokuldu. Türk solu tasfiye edilirken 1402 sayılı yasa ile aralarında çok önemli ve değerli öğretim üyelerinin de bulunduğu 4891 kamu çalışanı ihraç edildi. Artık “sahte Atatürkçülerin” korumasındaki muhafazakârların iktidarı başlıyordu.

DİK DURANLAR

Öğretim üyelerinin ihracını izleyen süreç yeni bir yükseköğretim modelini de beraberinde getirdi. Üniversite özerkliğine zincir vuruldu. Siyaset kurumunun üniversiteler üzerinde kurduğu baskılara boyun eğenler oldu. Ama dik duranlar, karşı koyanlar ve mücadeleden vazgeçmeyenler de her zaman varlıklarını korudu.

Üniversiteler hiçbir dönemde bugünlerde olduğu kadar suskun olmadı. Ülkenin geleceğinden kaygı duyan öğretim üyeleri ve öğrenciler her koşulda seslerini yükseltmeye ve demokratik değerlere sahip çıkmaya devam ettiler. Bunu yaparken de risk almaktan, bedel ödemekten kaçınmadılar. Niceleri suikastlara kurban edildiler. Ancak bilimsel ve düşünsel özgürlüklerin akademik yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğuna inanmaktan ve bu uğurda mücadeleden hiç vazgeçmediler.

ANAYASA İHLALLERİ

Akademi, 2007’den bu yana sustu. Bu suskunluk hukuk yok sayılırken, anayasa ihlalleri sürerken, laik ve bilimsel eğitim çağdışı bir anlayışa kurban edilirken de devam etti. O günlerde, CHP milletvekili olarak görüşlerine başvurmak için aradığım hukuk fakültesi dekanları konuşmaktan kaçındı. Ziyaret ettiğim eğitim fakülteleri, üzüntülerini ifade etmekle yetindi. Tehlikenin hep birlikte farkındaydık. Ancak Ergenekon davaları ile yaratılan korku iklimi etkisini göstermişti. Meydanlarda atılan şu ünlü “Korkma, korktukça sıra sana gelecek” sloganı havada asılı kalmıştı. AKP amacına hızla ulaşıyor; Cumhuriyetçi, demokrat aydınları, yarattığı korku ikliminde boğuyordu.

Eğitim fakültesi sayısı 97. Eğitimdeki gerici kuşatmaya tepki veren, ses çıkaranların sayısı ise ne yazık ki “sıfır”. Tarikatlar kutsanırken, imamlar dersleri camilere taşırken, gerici vakıflarla protokoller imzalanırken ve çocuklarımız karanlık ellere teslim edilirken eğitim fakülteleri neden suskun? Eğitim fakülteleri bu ülkenin çağdaş ve bilimsel eğitim sistemine neden sahip çıkmıyor? Bu fakültelerin yönetim kadroları, öğretim üyeleri bu teslimiyeti neden aşamıyor? Kurulan bu kirli tezgahı neden bozamıyor? Kişisel gelecek kaygılarına odaklı bir yönetim anlayışı Cumhuriyetin öğretmenlerini yetiştirebilir mi? 

Üniversitelerimizde 185 bine yakın öğretim elemanı görev yapıyor. AKP dönemindeki kadrolaşmaya rağmen hâlâ bilim insanı niteliğini taşıyan çok sayıda akademisyenimiz var. Onların varlığından onur duyuyoruz. Seslerini duyuramadıklarını ve büyük baskılarla boğuştuklarını elbette biliyoruz. Ancak Türk yükseköğretim tarihi incelendiğinde üniversitelerin her zaman gerçekleri halkla buluşturan bir yol göstericilik görevi üstlenmiş olduklarını görürüz. Türkiye’nin bu yol göstericiye gereksinim duyduğu bir süreçten geçiyoruz.

‘ÜNİVERSİTE REFORMU’

Darülfünun’un kapatılıp İstanbul Üniversitesi’nin açıldığı “Üniversite Reformu” sürecinde, milli eğitimimizin efsane bakanı Hasan Âli Yücel, “Bir kültür morgundan bir üniversite yaratmak için yola çıkıldığını” söylemişti. Üniversitelerimizin çağdaş ve bilimsel eğitimden soyutlanarak yeniden bir kültür morguna dönüştürülmesine karşı çıkmak zorundayız. Üniversitelerdeki cemaat yapılanmalarına ve bunların akademik kadrolara yönelik işgal girişimlerine alışmak, işgale teslim olmak demektir. 

Çağdaş değerlerin ve aydınlanmanın yol haritasını çizmek, çağdaş ve laik eğitime, Atatürkçü kuşaklar yetiştirilmesine sahip çıkmak tüm üniversitelerin öncelikli sorumluluğudur. Susmak değil, ses vermek zamanı çoktan gelmiştir.

PROF. DR. NUR SERTER

Yazarın Son Yazıları

Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025