İklim değişikliği, kirlilik, aşırı ve kaçak avcılık balık stoklarını düşürüyor

İklim değişikliği, denizlerdeki kirlilik, kaçak ve aşırı avlanma, denizler ve iç sulardaki balık stoklarının azalmasına neden olurken uzmanlar çözümün koruma alanlarının genişletilmesinde ve ekosistem yaklaşımlı balıkçılıkta olduğunu belirtiyor.

AA

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2000 yılında avcılık yoluyla deniz ve iç sularda balık üretimi 503 bin 289 ton olurken, 2020'de 364 bin 400 ton olarak gerçekleşti. 2011'de 514 bin 755 olan sayı, o yıldan sonra bir daha 500 binin üzerine çıkmadı.

Denizlerdeki balık stokunun azalmasına karşı alınan önlemler her yıl gözden geçirilirken bu yıl av sezonunun açılmasının ardından Tarım ve Orman Bakanlığı av araçları, avlanma bölgeleri ve bazı türlerin avlanmasında yeni düzenlemelere gitti.

Bakanlıkça hazırlanan "5/1 Numaralı Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ", 10 Eylül'de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Tebliğle, avlanması yasak olan türlere büyük beyaz köpek balığı, Akdeniz mercanı, beyaz çalı, deniz kulağı, sarı, beyaz ve mor deniz dalı eklenirken Antalya'nın Bucak Denizi, Hisarönü Körfezi, Muğla Güllük Körfezi'nde su ürünleri avcılığına ilişkin yasak alanlar yeniden düzenlendi.

Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Doktor Öğretim Üyesi ve Akdeniz Genel Balıkçılık Komisyonu (GFCM) Balıkçılık Bilimsel Tavsiye Komitesi (SAC) Başkan Yardımcısı Eyüp Mümtaz Tıraşın, sürdürülebilir avcılık konusunda en etkili yöntemlerin yer, zaman yasakları ve tamamen balıkçılığa kapalı koruma alanları olduğunu söyledi.

"YASAKLARA UYMUYORLAR"

Gırgır ve trol gibi endüstriyel avcılık yöntemlerini Ege, Karadeniz ve Marmara'da 15 Nisan ve 1 Eylül arasında kullanmanın yasak olduğuna dikkati çeken Tıraşın,"Akdeniz'de bu yasak 15 Eylül'e kadar sürüyor. Zaman yasakları genel olarak türlerin üreme dönemine denk getirilmeye çalışılıyor. Ne yazık ki bazı balıkçı kardeşlerimiz getirilen düzenlemelere, yasaklara uymuyorlar. Akdeniz'de, Ege'de gırgır ağı sığ sularda çekiliyor, troller yasak mevsimlerde kullanılıyor. Bu yasaklarla iyi niyetli bir şekilde balıkçılık düzenlenmeye çalışılıyor ama getirilen kurallar ihlal ediliyor" dedi.

"AŞIRI AVCILIK EĞİLİMİ VAR"

Ekosisteme ilişkin önlemler alınabileceğini, bu kapsamda bazı önemli türlerin ne zaman ürediklerinin tespit edilerek daha detaylı düzenlemeler getirilebileceğini belirten Tıraşın, "Şu anda avcılığımız kapasite olarak, yakalanan miktar olarak biraz fazla, aşırı avcılık eğilimi var. Balıkçı arkadaşlarımız yeterince kazanamıyorlarsa ayrılmaları için dış destek sağlanmalı, tekne sayısı azaltılmalı, kapasitemiz çok büyük" diye konuştu.

"ÇEŞİTLİ ÖNLEMLER ALINABİLİR"

Su ürünleri avcılığında yasa dışı bir şekilde, hiçbir kurala uymadan yasak araçlar kullanılarak yapılan avcılığı, en büyük sorunlardan biri olarak nitelendiren Tıraşın, "Sular ısınıyor, deniz suyunda bazı kimyasal değişiklikler oluyor. Bu önemli ölçüde balıkları, diğer deniz canlılarını etkiliyor. Uluslararası alanda giderek önem kazanan 'ekosistem yaklaşımlı balıkçılık yönetimi' eğilimi var. Bu yaklaşım doğrultusunda hem ekosistemi ve balıkçıların sosyoekonomik yapılarını koruyan hem de tüketicilerin balığa ulaşmasını güvence altına alan yönetim planları sayesinde bir çözüm bulabiliriz. Karadeniz'deki teknelerin sadece Karadeniz'de, Ege'deki teknelerin sadece Ege'de avlanması gibi çeşitli önlemler alınabilir" ifadelerini kullandı.

"MİKROPLASTİK TEHDİDİ VAR"

Denizel kirlilik konusuna da değinen Tıraşın, "İç sularda veya nehirlerin aktığı noktalarda kirlilik çok daha belirgin olabiliyor. Buralarda sulara karışan zehirli toksin maddeler nedeniyle balıklar telef olabiliyor. Daha büyük alanlarda ise mikroplastik tehdidi var. Pek çok canlı, plastik torbaları ve benzeri plastik atıkları yiyerek ölebiliyor" dedi.