Dr. Ömür Tanyel: 'Ağrınız mı var?'

"Ağrıyı dindirmek ilahi bir sanattır" demiş Hipokrat, oysa Dopesick isimli dizi ağrının aynı zamanda nasıl suistimal edilebilen bir sağlık problemi olduğunu gösteriyor.

Dr. Ömür Tanyel: 'Ağrınız mı var?'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.01.2022 - 10:40

Hulu’nun 8 bölümden oluşan ve “Dopesick” adını taşıyan mini dizisinin başrollerinde Michael Keaton, Peter Sarsgaard ve Michael Stuhlbarg gibi usta isimler vardı. Yönetmenleri arasında Oscar ödüllü Berry Levinson’un bulunduğu dizinin senaryosu ise Beth Macy’nin kitabından esinleniyordu. Yapım her ne kadar kurgu olarak gözükse de kullanılan isimler, yerler ve olaylar incelendiğinde bunun gerçek olaylara dayandığı net bir şekilde karşımıza çıkıyor.

Ağrı tüm zamanların en popüler konularından biri olmuştur. Hipokrat M.Ö 5. Yüzyılda  “Ağrıyı dindirmek ilahi bir sanattır” diyerek konunun önemine değinmiştir. Ağrıya çözüm arayışları ise yüzyıllardır devam eden, bir ölçüde başarılı olunsa da asla kesin olarak bitirilemeyen ve belki de tam olarak bitirilmesi gerekmeyen bir problemdir. Zira ağrılı organlarımız ya da bölgemiz aslında bize orada bir harabiyetin olduğunu, buna önlem almamız gerektiğini anlamakta ve de o bölgeyi korumamız gerektiği konusunda beynimizi uyarmaktadır. Lakin hoşa gitmeyen bir hissiyat olan bu kavramında insanın yaşam kalitesini düşürdüğü ve kurtulmak istediği bir gerçektir.

'AĞRI KESİCİ BAĞIMLILIĞI'

Yüzyıllar içerisinde gelişen teknoloji ve bilimsel yenilikler sayesinde ağrıyı çözümlemeye olmasa da engellemeye yaklaşılmıştır. Ağrıyı oluşturan mekanizmayı doku ya da sinir sistemi düzeyinde oluşan kimyasal tepkimelere müdahale ederek engellemek artık mümkündür. İlaç endüstrisinin gelişimi ve bilimsel çalışmaların standartlarına kavuşması neticesinde artık hangi ağrı kesiciyi ne kadar almamız gerektiğini,  oluşabilecek yan etkilerini ve ilaç etkileşimlerini biliyoruz. Ancak günlük rutinde kullanılan ağrı kesicilerin yanı sıra kontrollü dağıtımı yapılan narkotik yani uyuşturucu yapıya sahip ağrı kesiciler halen problemleri beraberinde getirebilmektedir. Bunların başında da bağımlılık gelmektedir.

Dopestick dizisinde Amerika’da 90’lı yıllarda verilen narkotik bir ağrı kesicinin nasıl agresif bir şekilde “her ağrıya iyi gelir” mottosuyla pazarlandığını görüyoruz. Ancak çok da uzak olmayan geçmişteki bu olayda trajik olan sadece bağımlılık yapan bu ilacın yaygın pazarlanması ve satışı değil kontrolden sorumlu kurumların da buna seyirci kaldığının gözler önüne serilmesi. FDA yani Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi hali hazırda sadece Türkiye'de değil dünyada sözüne bakılan kurumdur. Ancak diziye dayanak olan ilacın ilk çıkışında da zayıf kanıtlar olmasına rağmen “bağımlılık riskinin yüzde 1’den az olduğunu” ifade ederek yaygın reçeteleme izni veren de bu kurumdur. Halbuki bu oranın çıkışının da geniş kapsamlı bilimsel çalışmalarla değil, ilacın çıkışından 10 yıl kadar önce bir üniversitede hekimin kendi gözlemlerine dayanarak yazdığı basit bir mektup olduğu, FDA’in de bu veriyi soruşturmadan kabul ettiği trajedinin ayrı noktası. Oksikodon denilen ve günümüzde bağımlılık yaptığı net olarak bilinen bu molekülün kullanımı sonrası başlayan bağımlılık ve buna bağlı eczane hırsızlığı başta olmak üzere şiddet ve ölüm olaylarında yine ülkenin Breaking Bad dizisinden de aşina olduğumuz DEA (Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi) bir başka seyirci kalan kurum oldu.



Olayları soruşturmakla görevli savcılık bürosu ise her adımda zorluklarla karşılaşmış, adeta görünmeyen eller firmanın sorgulanmasını ve ilaç reçetelenmesinin kısıtlanmasını istememiştir. Soruşturma izni aldıklarında firmanın pazarlama ve satışa ilişkin dosyalarını incelemek istemiş, firmanın buna yaklaşımı ise 5 kamyon dolusu dosyayı savcılık kapısına yığarak olayı evrak yoğunluğu ile sürüncemede bıraktırmak olmuştur. Ancak yine de başlayan süreç on yılları bulsa da arkasında birçok bağımlı bırakarak yerini bulmaya başladı. Başladı diyorum çünkü ilacın üreticisi Purdue Pharma ve şirket yöneticisi ve fikrin bulucusu Richard Sackler hakkında davalar ve anlaşmalar devam etmektedir. Firma halen faaliyettedir ve web sitesinde bahsi geçen ürüne artık kısıtlamalar gelmiş olsa da benzerleri ile beraber sergilenmektedir.

Diziye adını veren Dopesick kavramı ise bir bağımlının bir sonraki madde ya da ilaç ihtiyacını hissetmesi anını anlatmaktadır. Ülkemizde çok geniş araştırmalar yoktur ama Amerika Birleşik Devletleri kaynaklı araştırmalara bakıldığında opioid suistimalinden ölümlerin, 1999 da yüzde 30 iken 2010 da yüzde 60’ lara çıktığı görülüyor. Yine ABD’de opioidlerin reçetelendirilerek kullanımı sonucunda dahi her gün 44 kişinin öldüğü, özellikle ABD’nin Tennesse eyaletinde 2014 yılında yapılan bir araştırmada opioid suistimalinin en büyük sağlık problemlerinin başında geldiği bildirilmiştir. Ülkemizdeki opioid yapılı ağrı kesicilere ulaşım ise uzun yıllardır katı kurallara bağlıdır ve kontrol altındadır. Düzenlemelere ilaç endüstrisinin “mükemmel” denilecek tarzdaki uyumu da her isteyenin bu narkotik ağrı kesicilere ulaşmasını engelleyen diğer bir faktördür. Ancak bu ölçülerde kötü sonuçlarla karşılaşmasak da yaşı 40’ın üzerinde olanlar ülkemizde pembe şirin kutularda satılan ve yine bağımlılıklara yola açan Optalidon ilacını hatırlayacaklardır.

Nihayetinde insanların en zayıf olduğu “ağrı “ kavramının kullanılarak umarsızca yapılan ilaç pazarlama ve satış taktikleri, bağımlı insanların portreleri, ilgili kurumların üç maymunu oynamaları ya da çaresizlikleri ve bütün bunların çok da uzak olmayan bir geçmişte yaşanmış olması Dopesick dizisinin ayrı bir ilgi ve hayretler içerisinde izlenmesine yol açıyor. İşin daha acı kısmı ise; hepsi gerçek…

Kaynakça; FS Kılıc, Yıl 2017, Cilt 39, Sayı 3, 125 - 129, Osmangazi Tıp Dergisi.

Dr. Ömür Tanyel - Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler