Hâlâ Neden Vahşiyiz?

Sorunun yanıtlarından biri modernitenin henüz tam anlamıyla gerçekleşmemiş olmasında aranmalı.

Hâlâ Neden Vahşiyiz?
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.04.2023 - 13:30

Vahşi” sözcüğünü genelde doğada yaşayan bazı hayvanlar için kullanıyoruz. Söz konusu olan bir insansa onun “uyum sağlayamayan” ve bazen “saygısız” olunduğuna gönderme yapıyoruz. Kastımız doğrudan vahşilik değil. 

Bir zamanlar vahşi insanlar yeryüzünde gezindiler. Ama zamanla insan denilen varlık vahşiliği terk edip uygarlıkla tanışabildi. Kimse artık mağarada yaşamıyor. Eti ateşte pişirip sabahları birbirimize “günaydın” diyoruz. Aramızda antik düğme koleksiyonu olan arkadaşlar olduğu gibi Mars’a giden uzay aracının iniş kodlarını yazanlar da var. Her şey yerli yerinde. Huzurumuz da.

SCHİLLER'İN ŞİİRİ

Zeus bir gün seslendi insanlara göklerden;/ Dünyayı size verdim, alın mülkünüz olsun!/ Bu sonsuz armağanı bölüşüverin hemen,/ Ama kardeşçe yapın, herkes hakkını alsın!

Zeus’un insanlardan istediği şey olmadı. Ortada ne gerçek bir kardeşlik ne de hak edişe uygun bir yaşam var. Dizeler Alman filozof, şair, tiyatro yazarı Friedrich Schiller’in. “İnsan eylemlerinde kendini resmeder” diyor Schiller ve şimdiki zamanın dramında ortaya çıkan resme “vahşileşme” adını veriyor. Belli ki buradaki vahşileşme ilk insanların içinde bulunduğu koşullardan kaynaklı sergiledikleri davranışla ilgili değil. 

İnsan vahşileştiğip barbarlaştığında insan olmaktan uzaklaşır. Vahşilik, duyguların ilkelere egemen olması durumuyken barbarlık, ilkelerin duyguları yok saymasıdır. Schiller “vahşileştik” derken kendi yaşadığı dönemi yani 1700’leri kastediyor. Aradan 300 yıl geçmiş olmasına karşın bugün de geçerliliği olan analizlerini hatırlamakta fayda var. 

“Egoizm, en süzme dostluğun bağrında sistemini kurmuştur ve hepimiz bir tek dost, gönül kurtaramadan toplumun bütün hastalıklarını ve zorlamalarını deneyimliyoruz… Alayın asil duyguları ezdiği, yangında bir şehirden kaçıyormuşçasına herkesin yıkıntıdan yalnızca kendi servetini kurtarmaya çalıştığı zamanlardayız.” 

KENDİ HAYATININ KAHRAMANI OLMAK

Schiller’in sözünü ettiği deyim yerindeyse “uygar vahşilik” günümüzün takdir edilen ahlakına dönüştü. Schiller, ünlü “Beşinci Mektup”unda (*) bakın ne diyor: “Doğrudur, fikrin saygınlığı azaldı, keyfilik ortaya çıktı…” Sanki bugünü anlatıyor. En kolay şekilde ün ve para kazanmaya odaklanmış sosyal medya hesapları fikrin saygınlığını değil keyfiliği temsil ediyor. “Ben böyle istedim, ben böyle düşünüyorum...” ilkelliği içinde, demini almış fikirlerin neşesizlik addedildiği vahşi bir dünyadayız. 

Her geçen gün yayılan bir hastalık gibi gururlu bir kendine yeterliliğin aralıksız önerildiği bu dünyada dostluk, egonun onaylanmasının hizmetine sunulmuş durumda. İnsanlar tek kişilik dünyalarında evcilik oynar gibi kendileriyle kahramanlık oyunu oynuyorlar. “Kendi yaşamının kahramanı ol!” Oysa ötekinin yaşamına dokunulmayan bir dünyada kahraman olmak olanaklı değildir. 

HÂLÂ NEDEN VAHŞİYİZ?

Mağara çağındaki yaşam koşulları bütünüyle değiştiği halde neden hâlâ vahşiyiz? Üzerine disiplinlerarası sayısız konferans yapılması gereken bir konu bu. Nedenlerden biri modernitenin henüz gerçekleşmemiş olmasında aranmalı. Zeus’un bize önerdiği kardeşlik, adalet, eşitlik gibi ilkeler modern aydınlanmanın da ilkeleridir.

Modernite, insanın döngüsel zamanın yani doğanın çocuğu olmaktan çıkıp aklın zamanına geçiş yaptığı dönemlerdir. İki zaman arasında bir geçiş bu. İnsanlar ne tam doğaya ne de tam akla aittir. Aidiyet probleminden kaynaklı kimlik arayışı herkesin yıkıntıdan yalnızca kendi servetini kurtarmaya çalışmasına neden oluyor. Herkesin “kişisel gelişimci” olduğu bir dünyada kişiliğin büyük bir bunalım yaşadığı ortada. Ne barbar ne de vahşi… Ötekine duyarlı, toplum içinde özerk bir özne olmanın yolu hangi zamanda yaşadığımızın idrakiyle ilgili olsa gerek.

* Friedrich Schiller – İnsanın Estetik Eğitimi Üzerine – Fol Yayınları



Etiketler: #modernite

İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon