Kurallarla değil, bağ kurarak ebeveynlik

Kurallarla değil, bağ kurarak ebeveynlik

17.08.2025 11:54:00
Güncellenme:
Kurallarla değil, bağ kurarak ebeveynlik

Prof. Dr. Zeynep Cihangir Çankaya, günümüz koşullarında ebeveynliğin inceliklerini Cumhuriyet’e anlattı. Esneklik ile tutarlılık arasındaki denge, kuşaklar arası aktarılan travmaların önlenmesi, çocukla güvenli bağ kurmanın yolları, aile içi iletişimde duyguların rolü ve çocuklara sorumluluk vermenin önemi...

Çocuk yetiştirmek bir bakıma ebeveynin kendi gelişim sürecinin de parçası. Sırf çocuğa öğretmek, kural koymak değil, aynı zamanda onunla birlikte öğrenmek belki de...

Bu oldukça zor olan ve günümüz koşullarında giderek zorlaşan uğraşın püf noktaları hakkında Prof. Dr. Zeynep Cihangir Çankaya ile konuştuk. Kısa süre önce Serdar Çankaya ile birlikte yazdığı “Bir Aile Meselesi” isimli kitabı Doğan Kitap etiketiyle yayımlanan Çankaya, hem ebeveynlik hem de aile ilişkileri üzerine önemli ipuçları verdi.

Ebeveynler çocuk yetiştirirken esneklikle tutarlılık arasındaki dengeyi nasıl kurmalı?

Çocukların temel fiziksel ve duygusal ihtiyaçları karşılandığında, değişen koşullar ebeveynleri fazla zorlamaz. Eğlenme, anlaşılma, desteklenme, özerk seçim yapma, sosyal ve duygusal beceriler geliştirme gibi ihtiyaçlar ebeveynin pusulası olmalı. İlişki bağ odaklı olduğunda esneklik mümkün olur. Aksi halde kurallara dayalı katı bir ebeveynlik gelişir. Bu da nezaket ve saygıyı zedeleyebilir. Kuralları sağlık ve güvenlik gibi temel konularla sınırlamak hem aile atmosferini hem de ilişkiyi rahatlatır. Tutarlılık, çocuğun ihtiyaçlarının düzenli karşılanması, esneklik ise ebeveynin kendi duygularını yönetebilmesi ve farklı bakış açılarına açık olmasıdır. Çocuklar değişen koşullara uyum sağlamayı, duygularını fark etmeyi ve ifade etmeyi ebeveynleriyle kurdukları bu dengeli ilişkide öğrenir.

Ebeveynler, kendi çocukluk deneyimlerini çocuklarına ne ölçüde yansıtır?

Çocukluk deneyimlerimiz, kendimize, insanlara ve hayata dair inançlarımızı şekillendirir. Olumlu deneyimler ve rehber ebeveynler, güven, iyimserlik ve duygusal esneklik kazandırır, bu da çocukla sağlıklı sınırları olan esnek bir ilişki kurmayı kolaylaştırır. Rehbersiz büyüyenler ise çocuklarını yetiştirirken kendilerini de şefkatle “yeniden büyütmelidir.” Geçmişte karşılanmamış ihtiyaçlarımızı fark edip hem kendimize hem çocuğumuza sunmak, döngüyü kırmanın en sağlıklı yoludur. Bu süreç, ebeveynliğin bize verdiği ikinci bir şanstır.

İyi bir ebeveyn olmak çocuklukla bağ kurmakla mı mümkündür? Çocuklukla yüzleşmeden yapılan ebeveynlik, travmaların kuşaklar arası aktarımına yol açabilir mi?

Çocukların fiziksel ve duygusal ihtiyaçları güvenli bir bağ içinde karşılanır. Bu bağda şefkat, nezaket, empati, kabul ve neşe vardır. Ancak ebeveyn, geçmişinin duygusal izlerini yoğun yaşıyor ve bunları yönetemiyorsa gergin, sabırsız, öfkeli ya da kaygılı olabilir. Böyle durumlarda çocuk, ihtiyacı olan desteği alamaz ve zor durumlarla başa çıkmada ebeveynine benzer zorluklar yaşayabilir. Çocuk yetiştirmek, ebeveynin de değişmesi ve iyileşmesi için bir fırsattır. Zor bir çocukluk geçirmiş ebeveyn, bu farkındalıkla hem kendi yaralarını sarabilir hem de güvenli, sağlıklı bir aile ortamı kurabilir.

İNSAN SAĞLIK BAĞ İSTER

Ebeveyn ile çocuk arasındaki iletişimde, zamandan ve koşullardan bağımsız olarak geçerliliğini koruyan evrensel ilkeler var mıdır?

İnsan doğası, sağlıklı bağlar içinde var olmayı gerektirir. Dayanışma, amaç sahibi olma, ilişkilerde yakınlık ve güven hem yetişkinler hem çocuklar için temel ihtiyaçtır. Çocuklar, gelişimleri tamamlanmadığı için yetişkinlerin rehberliğine ihtiyaç duyar. Bu rehberlik, onların kendini yeterli hissetmesini, özerklik kazanmasını, duygularını ifade edebilmesini ve özgüvenini desteklemelidir. Ebeveynin duygu durumu çocuğu doğrudan etkiler; utanç, suçluluk veya başarısızlık gibi zor duyguları yönetmeleri için onlara şefkatli, esnek ve destekleyici bir ilişki sunmak gerekir. Böyle büyüyen çocuklar, yaşamın diğer alanlarındaki zorluklarla daha güçlü baş eder.

AKRAN ZORBALIĞI

Çocuklar ve ergenler için günümüzde en büyük tehlikelerden biri, özellikle okul ortamında karşılaşılan akran zorbalığı. Sosyal medyanın da etkisiyle bu durum daha karmaşık bir hâl alıyor.

Akran zorbalığında güç, kıyas, farklılığa tahammülsüzlük ve hırs gibi kavramlar öne çıkar. Çocuklar bunları, yetişkinlerin tutum ve sözlerinden öğrenir. Evde ve okulda nezaket, yardımlaşma ve kabul kültürü öncelik haline geldiğinde zorbalıkla mücadelede kalıcı bir değişim sağlanabilir. Bireysel düzeyde, zorbalığa maruz kalan çocukların incinmiş duyguları üzerinde çalışmak ve tüm çocuklara kendini ifade etme, sınır koyma, haklarını savunma becerilerini öğretmek önemlidir. Aşırı korunan, itiraz hakkı tanınmayan veya eleştirel, öfkeli ebeveynlerle büyüyen çocuklar bu becerileri geliştiremedikleri için okulda zorbalığa daha açık hale gelir.

Sanırım ebeveynler açısından en temel sorunlardan biri hem kendi aralarındaki ilişkilerde hem de çocuklarına yaklaşımlarında iletişim eksikliği. Çiftler sağlıklı bir diyalog kurmaya, yaşam hakkında açıkça konuşmaya ve birlikte karar almaya nasıl başlayabilir?

Annebabanın konuşmadığı, ortak hareket etmediği, evde sohbet ve neşenin olmadığı ortamda çocuklar kendilerini güvende hissetmez. Eşlerin arkadaşlık bağı, ailedeki huzuru güçlendirir. Çoğu zaman sadece olayları konuşuruz. Oysa duygularımızı, ihtiyaçlarımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı paylaşmak yakınlığı artırır. İlk adım, bu iç dünyamızı fark etmek ve ifade etmektir. Çocuklarla bağ kurmak içinse düzenli, dikkatimizin onlarda olduğu, ekranın kapalı olduğu zamanlar yaratmak gerekir. Günde 15 dakika bile bu bağı güçlendirmeye başlar. Sohbetlerde yargılamadan, öneri vermeden, kabul ve anlayışla dinlemek esastır.

SORUMLULUK NE ZAMAN VERİLMELİ?

Çocuklara sorumluluk vermekte geç kalmak veya sürekli eksik yapacaklarından endişe duymak, uzun vadede nasıl sonuçlar doğurur?

Çocuklar kendi bakımını, alışveriş yapmayı, çanta hazırlamayı, sağlıklı beslenmeyi deneyerek öğrenir. Ancak ebeveynin kaygısı, tahammülsüzlüğü ya da mükemmeliyetçiliği bu deneyim fırsatlarını engelleyebilir. Gelişim döneminde öğrenilmeyen beceriler, duygusal olgunlaşmayı da yavaşlatır. Uzun vadede “yapamam” hissi, aşırı bağımlılık, düşük özgüven ve yetersizlik duygusu ortaya çıkabilir.

KALP TEMİZLİĞİ

“Kalp Temizliği” adlı bir uygulamanız olduğunu biliyoruz. İçeriğini ve amacını paylaşır mısınız?

“Kalp temizliği”, çocuklarla zor duygular üzerine çalışırken ortaya çıktı. Özellikle hassas çocuklar, kaygı, üzüntü, utanç, suçluluk gibi duyguları anlamakta ve ifade etmekte zorlanıyor. Gün içinde fark etmedikleri bu duygular kalplerinde birikiyor; “İçim sıkışıyor, baskı hissediyorum” diye tarif ediyorlar.
Uygulamada, çocuğun kalbine elini koyması ya da kâğıda çizilen bir kalbe, her duygusu için bir taş yerleştirmesi istenir. Taşlar üzerinden duygular konuşulur, her konuşulan taş kalpten alınır. Kalp boşaldıkça çocuk rahatlama hissini deneyimler. Böylece duygular somutlaşıp ifade edilmesi kolaylaşır.