Ömer Faruk'un annesi İngiliz miydi?
Son halife Abdülmecit'in oğlu Şehzade Ömer Faruk, Çamlıca İmamı'nın kızı Şehsüvar Hanım'ı annesi bilmişti, ama...
Şehzade Ömer Faruk’un annesi İngiliz miydi? Bu soruya II. Abdülhamit’in kızı Şadiye Osmanoğlu olumlu yanıt veriyor. Açıklama yaptığı kişi Şevket Rado. Tarih 31 Mayıs 1974. Rado, gazeteci. Peki Ömer Faruk’un annesinin İngiliz olup olmadığı neden önemli ya da önemli mi? Bu sorunun yanıtı Ömer Faruk’un ve babasının kimliğinde gizli. Abdülmecit son halifedir. Ömer Faruk da onun oğlu.
Şadiye Osmanoğlu’na göre Abdülmecit, henüz şehzade iken ilk evliliğini “asil” bir İngiliz kızı ile yapar. İngiliz kız Ömer Faruk’u doğururken ölür. İngiliz Elçiliği olayı soruşturmaya başlar. Tahtta Abdülmecit’in amca oğlu II. Abdülhamit oturmaktadır. Kızın ölümünün iki ülke arasında diplomatik bir sorun olmasını önler. Abdülmecit, Ömer Faruk henüz beşikte iken, ikinci evliliğini Çamlıca İmamı’nın 14-15 yaşlarındaki kızı ile yapar. Bu kız Şehsüvar Hanım’dır ve Ömer Faruk’u kendi çocuğu gibi benimser. Çocuk da annesi olarak onu bilir. Ne zamana değin. Şadiye Osmanoğlu’nun söylediğine göre hiç öğrenmemiştir. (Ömer Faruk Bey 1969’da yaşamdan ayrılmıştır)
1898 doğumlu olan Ömer Faruk, Vahideddin’e damat olur. 1894 doğumlu Sabiha Sultan ile nikahları 5 Aralık 1919’da kıyılır. Yani İngiliz ajanı Mollaların örgütlediği isyancılar Adapazarı ve İzmit çevresinde Ulusal Kuvvetleri boğazlarken. Aşıkların düğün törenleri ise 29 Nisan 1920’de yapılır. Yani TBMM’nin açılışından dört gün sonra, Vatana İhanet Yasası’nın kabul edildiği gün.
Baba Abdülmecit’in ulusal mücadeleye yakın durduğu iddia edilir. Yaveri Yümni (Güresin) Bey’e de Anadolu’ya geçmek istediğini söylememiş midir? Söylemiştir, çünkü Kurmay Yüzbaşı Yümni Bey Mustafa Kemal’den yanadır. Zaten 1920 yılının ilk aylarında Anadolu’ya kaçar. Paşa’ya Abdülmecit’in davet beklediğini söyler. Mustafa Kemal de 1920 yılı Temmuz ayında onun aracılığıyla çağrıyı yapar.
O günlerde Anadolu’nun üzerine Yunanlar kâbus gibi çökmüş, Bursa bile düşmüştür. İngilizler ve işbirlikçileri Halifenin ruhani gücünü kullanarak Anadolu’yu kana boğmaktadır. Mustafa Kemal Paşa için Abdülmecit, Hanedan içindeki çatlaktır. Ne kadar genişletilirse Anadolu’nun yararınadır. Amacı; halife vekili olarak getirilecek Abdülmecit aracılığı ile din sömürüsüne set çekmek, Anadolu’da, özkardeşlerin boğazlaşmasını önlemektir. Ama Abdülmecit korkar, gelmez. Koruduğu ve yakın durduğu Anadolu ve Türk ulusunun hakları değil, Hanedanının haklarıdır. Vahideddin’in tahtına göz koymuştur. Zaten bu nedenle hep ortalıkta görünmeye çalışmaktadır. Cuma namazı çıkışında gençlerle sohbet eder, üniversitede Türklüğü öven konferanslarda boy gösterir... Çağrıya verdiği yanıtta da zaten Hanedanın durumunu tehlikeye atmak istemiyorum vurgusunu yapar.
Abdülmecit’in oyunu geri teper. İngilizleri kuşkulandırmış, Padişah ve pek sevgili Damat Ferit’inin oklarını üzerine çekmiştir. Göz hapsine alınır. Mustafa Kemal yoluna devam eder. Düzenli Ordu’yu kurar, İnönü önlerinde Yunanlar durdurulur, onlarla anlaşan Ethem kovalanır. Ethem, Yunan’ın bağrına sığınır. Sırtı sıvazlanıp kabartılan Yunan bir kez daha şansını denediğinde yine İnönü kayasına çarpar. Yine yüz geri yapar. Anadolu’da coşku çiçekleri açar. Egemenliği millete veren Anayasa, İstiklal Marşı, Moskova Antlaşması oda, ocağa mis kokularını yayar.
26 Nisan 1921. İnebolu’da da görkemli şenlikler vardır. İnebolu Ömer Faruk’un gelişini kutlamaktadır. Özel öğretmeni olan Asım Gündüz’ü Anadolu’ya geçerken onu da götürmesi için ikna etmiştir. İstanbul’dan ayırılırken bıraktığı mektupta askerliğin gereği ve vatan için yola çıktığını, siyasi amacı olmadığını vurgulamıştır. Tıpkı İnebolu’dan kabulü için Mustafa Kemal’e çektiği telgrafta belirttiği gibi. Ama Mustafa Kemal, emrivaki gelişi benimsemez, ertesi gün çektiği telle onu nazikçe İstanbul’a geri gönderir. Gerekçesini TBMM’de Ömer Faruk’u yakından tanıdığını söyleyerek açıklar (24 Aralık 1921).
Yakından tanır, zira 1917 yılında Vahideddin’in Almanya gezisine katıldığı sırasında Berlin’de karşılaşmışlardır. Üstelik o güne değin birkaç kez Ankara’ya gelmek istemiş, ama Mustafa Kemal Paşa hep reddetmiştir. Neden?
İki temel nedeni vardır. İlki, Ömer Faruk’un hanedan diliyle konuşmasıdır: Ben oraya geliyorum, gelmeden koşullarımı belirleyelim, ben birtakım insanlar getireceğim ve benimle kalacaklar… Atatürk’e göre amacı halife padişah olmak. İkinci neden kendi isteğiyle mi yoksa birilerinin güdülemesi ile mi geldiğinin belli olmamasıdır. Atatürk diyor ki gelişi babasının ya da kayınpederinin oluru ile mi olmuştur, bilmiyorum. Bildiğim İstanbul’da bir Saltanat Cemiyeti oluşturulmuş ve kokuları Anadolu’ya kadar yayılmıştır.
İngilizlerin güdülemesi de olabilir, diyerek bir neden de biz ekleyelim. İşbirlikçi edinmekte urganı iğne deliğinden geçirebilecek kadar yetenekli olan İngilizlerin ünlü ajanı Mustafa Sagir de bugünlerde Ankara’dadır. İngilizler dört bir koldan Anadolu’yu karıştırma peşindedir.
Anadolu’yu karıştırıp “Ankara’ya yürüyelim” naraları atan Yunan’ın yolunu mu temizlemek için Ömer Faruk’u mu güdülemiştir?
Fotoğraf bilgisi: Ömer Faruk, kızı Neslişah ve kız kardeşi Hanzade hanımlarla İskenderiye limanında.
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı