Patlamaya hazır bir müzik

Yakında İstanbul’u sallamaya hazırlanan The Editors’un sesi Tom Smith Cumhuriyet Pazar’da...

Yayınlanma: 18.12.2022 - 14:09
Patlamaya hazır bir müzik
Abone Ol google-news

Post-punk ve brit-rock türlerinin önderlerinden, 2000’li yılların başında çıkardıkları efsanevi albümleri “The Back Room” ile dünyaca ünlü bir gruba dönüşen Editors, enerjik, karizmatik ve kendilerine özgü müzikleriyle 5 Şubat 2023’te %100 Müzik’in katkılarıyla Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde olacak. Konser öncesi gruptan Tom Smith ile Editors’un son albümü, turneleri ve müzik üzerine konuştuk.  

Selam Tom.  Nasıl hissediyorsun son zamanlarda? Nasıl gidiyor?

Teşekkürler, iyi hissediyorum. Bir aylık Avrupa turumuzu yeni bitirdik ve belki son iki buçuk yıldır böyle bir tur yapmamıştık. Bu yüzden fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak iyileşmem biraz zaman aldı. Çok eğlenceliydi ama şu an evdeyim, dinleniyorum. Yakında İngiltere turnemiz var ve sonra büyük bir heyecanla Türkiye'ye geliyoruz. Yeni konserleri ve yeni şarkılarımızı insanlara çalabilmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.

- Yeni albümünüz EBM eylülde yayımlandı ama hâlâ yeni diyebiliriz değil mi? Bu albümle kariyerinize yedinci albümünüzü eklemiş oldunuz. Sizin de içinize sinen bir albüm olduğunu varsayıyorum. Çünkü dinlerken bir bütünlük, rahatlık ve güven duygusu hissediliyor. Şimdiye kadar aldığınız yorumlar nasıl?

Bazı iyi eleştiriler oldu, bazı kötü eleştiriler oldu, beğenenler oldu, beğenmeyenler oldu. Bu kesinlikle iyi bir durum. Kariyerimizin geldiği noktada, yedinci albümümüzde, elimizden gelenin en iyisini yaptık. Uzun süren bir kariyeriniz olunca çeşitli değişikliklerden geçiyorsunuz, zaman içinde bir şeyler oluyor mecburen. EBM bence oldukça agresif, patlamaya hazır bir albüm oldu. Bu kayıtla, gruba Ben (Blanck Mass) katıldı. Yeni birinin gelmesi yeni bir vizyon da getiriyor tabii ki. Diğer türlü, zaman içinde bazı şeylerin tekrara girmesi ve bir tekdüzelik içindeymişsin gibi hissetmek kaçınılmaz oluyor. Değişimi kucaklamak ve bu değişimden heyecan duymak da yaptığımız işin bir parçası. Yani evet, iyi hissettiriyor. İyi hissettiriyor. Hayat güzel!

Harika! Aslında ben de grubun yeni kadrosunu soracaktım çünkü EBM'in adı hem “Electronic Body Music” türüne hem de Editors ve Blanck Mass ortaklığına atıf içeriyor. Bize bu yeni ekip döneminde yaratıcı üretim süreçlerinizi bize anlatır mısın?

Tabii. Yaklaşık üç yıl önce “Best of” albümümüzü yayınladık ve bu toplama albümün turnesinin sonunda, bir festival bize daha önce hiç yapmadığımız türden bir performans sergilememiz için ulaştı. Festivaldeki bir dans çadırının kapanışını yapmamızı istediler. Ben, ‘Violence’ albümü zamanı prodüktörümüzdü, zamanla da arkadaş olduk. Bu teklif gelince onu aradık ve bu özel konser için “Munich” ve “An End Has a Start” gibi insanların bildikleri ve konsere gelince duymayı bekledikleri eski şarkılarımızın tekno, rave versiyonlarını tasarlamak için bize yardım etmek ister mi diye sorduk. Böyle bir şeyler deniyorduk ama bu festival pandemi nedeniyle iptal oldu. Hatta önce bir sene ertelendi, sonra tekrar iptal edildi. Ancak Ben ile sürekli konuşup fikir alışverişinde bulunuyorduk. Yeni şarkılar yapmak onun fikriydi sanırım. Böylece karantina sırasında, ne yapacağımızı, nerede kullanacağımızı hiç bilmeden yeni şarkılar üzerinde çalışmaya başladık. Yeni besteler çok hızlı bir şekilde bir araya geldi ve farkına bile varmadan bir albümümüz oluverdi. Bence Ben’in gruba katılması ve bu kayıtların Editors’un yedinci albümü haline gelmesi “Hala karantinadayız. Dünyanın bir gün normale dönüp dönmeyeceğinden emin değiliz. Konser de olmayacak gibi.. Bu şarkılarla ne yapacağız?” gibi düşünceler etrafındaki konuşmalarımız sonucu gerçekleşti. Aslında bir konser için hazırlayacağımız şarkılar bir albüm halini aldı. Sonunda bir odaya girip fiziksel olarak yan yana olabildiğimizde ve albümü bitirebildiğimizde, bu işi altı kişi olarak yaptık. Yani, karantina olmadan, COVID olmadan, böyle bir albüm muhtemelen olmazdı. Bu süreç herkes için çok karanlık ve zor geçmesine rağmen, bir yandan bu bize bu kaydı yapmak için bir neden verdi.

- Bu albüm için pandemiye teşekkür edelim o halde...

Bir bakıma, evet. Komik, değil mi? Yani, belli ki zaten Blanck Mass ile zaman zaman çalışacaktık ama onun gruba katılması ve Editors için şarkılar yazması fikri ortaya çıkmayacaktı. Hayat sürprizlerle dolu.

- Kendinizi türlerle alt türlerle sınırlamıyorsunuzdur diye düşünüyorum. Senin yorumuna göre Editors şu an hangi türlerle ilişkilendirilebilir? Hala rock grubu olduğunuzu söyleyebilir miyiz?

Kariyerimiz boyunca hep bir tarafta gitarlar, klavyeler ve bir tarafta elektronik yapılar vardı. Temelde iki ana ses arasında arasında gidip geliyorduk. Ama bu albümle, bu ikiliğin yeni bir versiyonuna geçtik gibi geliyor. Sanki biraz daha canlı, daha parlak bir versiyon. Daha agresif, patlamaya hazır bir his veriyor. Ama bence bu formülün çalışmasının nedeni, albümün oldukça elektronik olmasına rağmen, hala bir rock kaydı olması. Bence bu albümün üslubu, varlığı, ruhu, temelde bir dans çadırı için tasarlanmış olsa dahi bir rock kaydına ait. Aslında Editors kişilik bozukluğu olan bir grup. Kim olduğumuzdan pek emin değiliz. Bir ikilik arasında gidip geliyoruz ve bence bu gitgel bize yakışıyor.

- Şarkılarınızdaki dil kullanımı, kelime seçimleriniz çok etkileyici. Ne söylediğini ve verdiğiniz mesajları önemseyen bir grup musunuz?

Her zaman dinleyicide bir tür duygusal tepki uyandırabileceğini düşündüğüm şarkı sözleri yazmaya çalışıyorum. Genelde Editors’un karanlık bir grup olduğunu söylerler. Evet belki bazılarından daha karanlığızdır ama dediğim gibi, benim için her zaman bir duygusal örtüşme ve güçlü imgeler, duygular uyandıran ilginç sözcük derlemeleri veya ilginç ifadeler bulmaya çalışmak önemli. Bazı şarkılar diğerlerinden daha kişiseldir ve derdini daha doğrudan anlatır. Bu albümdeki Silence gibi şarkılar mesela. Silence, insanlardan uzak olmakla ilgili, hepimizin bağ kurabileceği, oldukça duygusal ve doğrudan bir şarkı. Bazen, hatta benim için çoğu zaman, şarkı sözleri daha soyut şeyler ve bu soyutlukta sözlerin dinleyicide yeni bir anlam kazanması fikrini çok seviyorum. İnsanlara ne düşüneceklerini söylemekten hoşlanmıyorum. Eğer dinleyenler bizim kelimelerimizden, şarkı sözlerimizden kendi anlamlarını çıkarabiliyorlarsa harika. Bence müziğin gücü bu. Bazen konu bir hayal kırıklığı olur, bazı şarkılar yaşadığımız dünyayı ele alır ve içinde hayal kırıklığı ve öfke vardır. Yazdığım ve hayranlarımızda karşılık bulan sözlerin daha çok kalbe hitap eden sözler olduğunu düşünüyorum. Bazen hayranlarla buluştuğumuzda bana şarkı sözlerimin dövmelerini gösteriyorlar. Çoğu zaman bu dövmeler, içinde bir tür sıcaklık, sevgi veya iyimserlik barındıran şarkı sözleri oluyor. Bana göre müziğin en güçlü hali, duygularını harekete geçirdiğini hissettirdiği hali.

- Birkaç ay önce Bursa'da Nilüfer Müzik Festivali’nde sizi izledik ve kesinlikle canlı izleyince insanın gözünde devleşen gruplardan biri olduğunuzu söyleyebilirim. Sahnede iyi hissediyor musunuz? Malum, turda olmak zaman zaman gerçekten zorlayıcı olabilir. Tur nasıl gidiyor şu an?

Bence Editors, çoğu insan için sahnede izlemenin kayıttan dinlemekten daha anlamlı olduğu bir grup. Şarkılarımızın performans sırasında ortaya çıkan heyecan verici bir özelliği var. Son albümün, ne olduğunu tam bilmediğim, sahnede çalarken sahip olduğumuz o tür bir büyüklüğe biraz daha yakın olduğunu hissediyorum. Dediğin gibi, insanlar kayıtlarımızı beğenmeyip, bir konserimize denk gelip canlı dinleyince anlamlı bulabiliyor müziğimizi. Konser vermeye başladığımız ilk zamanlar bunun oldukça göz korkutucu bir şey olduğunu düşünüyorum. Ancak yıllar geçtikçe ve biraz da yaşlandıkça; sahnede olmaktan gerçekten zevk almaya başladık. Yani evet, müziğimiz canlı izleyince daha mantıklı geliyordur. Sahne gibi bir ortamda kendini daha iyi tercüme eden, hacimli şarkılarımız var. Sahnede olmak eğlenceli. Daha önce de söylediğim gibi, yakınlarda bir aylık Avrupa turundaydık ve bunu birkaç yıldır yapmamıştık. Gerçekten harikaydı. Tabii ki zorlukları var. Bu günlerde kendimizi içinde bulduğumuz dünya, turda olmak için karmaşık bir dünya. Yine de turne yapabildiğimiz için kendimizi çok şanslı ve minnet dolu hissediyoruz. Böylece Türkiye gibi yerlere gelebiliyoruz. Sonuçta, bizi görmeye gelen insanlar için tur yapmaktan bahsediyoruz. Biz de her zaman kendimizi bir şekilde bu durumun içine atacağız ve iyi bir performans gösterebilmek için elimizde ne varsa yüzde yüzünü vereceğiz. 

- Türkiye’yi çok kez ziyaret ettiniz… Bu konserlerden hatırladığınız özel bir anınız var mı?

Back Room turnesinin en sonunda Türkiye’de bir festivale çıkmıştık.

- Rock’n Coke’tur muhtemelen.

Öyle miydi? Konserin sonunda gitarımı izleyicilere fırlattım. Daha önce hiç gitar fırlatmamıştım, o zamandan beri de hiç yapmadım. İki yıl boyunca, neredeyse tüm dünyayı kesintisiz turlamıştık. Çok yorgunduk ve harika bir zamandı. Şikayet etmek gibi değil ama biraz tuhaf bir durumdaydık, bu tuhaf hal beni seyircilerin arasına gitarımı fırlatmaya yöneltti. O gitar şimdi nerededir bilmiyorum. Hala Türkiye'de bir yerde olabilir (Gülüyor). Benim için çok yoğun geçen birkaç yılı bitirmenin iyi bir temsili yoluydu. İstanbul'da olmayı her zaman sevmişimdir. İnanılmaz bir şehir. Orada sadece vakit geçirirken bile pek çok güzel anımız var. Bizim gibi İngiliz çocuklar için kültürel olarak şok edici demeyeyim, çok heyecan verici ve değişik bir yer. Oradaki enerji alışık olduğumuzdan çok farklı. O yüzden İstanbul’u seviyoruz.

- Bunu çok fazla yabancı müzisyenden duydum. Ayrıca genelde Türkiye’deki seyirci sevgisini ve ilgisini çok yoğun bir şekilde gösterir. Alışık olduğundan çok farklı coğrafyalardaki sevginin dinamiklerini, başka başka ülkeden dinleyicilerin nasıl size bu kadar yakın hissedebildiğini anlamaya çalışmak sizin için de garip olabilir.

Yani garip, evet. Alışık olduğumuzdan farklı hissettiren bir yerde olmak ve müziğimizin insanlarda bir yankı uyandırdığını hissetmek çok güçlü bir his. Bazen seyircilerin iyi vakit geçirdiklerini, şarkılara eşlik ettiklerini, ağlayarak, gülerek kendilerini kaybettiklerini gördüğünde, bu insanlarda bir tür duygusal tepki uyandırmış olduğunuzu biliyorsun. İnsana hayatta olduğunu hatırlatan, nefes aldıran bir deneyim olduğunu söyleyebilirim.

- Editors’un kariyeri büyük plak şirketlerinden biriyle çalışmıyor olmaktan nasıl etkilendi?

Her zaman alternatif bir grup gibi hissettik. Müziğimizin ana akımla flört ettiği anlar oldu, en azından Birleşik Krallık'ta. Fakat daha yüzeyde olduğumuz bu anlarda çok rahat hissettiğimizi söyleyemem. Kariyerimizin büyük kısmında, iyi bir izleyici kitlesine sahip, işleri kendi bildiği yolla sürdüren kült bir grup olarak var olduk. Yaptığımız kayıtlar, kiminle çalıştığımız gibi kararlarda hep sadece biz ve menajerlerimiz söz sahibi oldu. Editors büyük bir şirket bünyesinde uzun süre var olmazdı. Çünkü kimyamız tutmazdı, elimizden gelenin en iyisini yapamamazdık sanki. Bence bizim için harika bir düzendeyiz. Türkiye'den, Yunanistan'dan, tüm bölgelerden, Avrupa'nın her yerinden şirket bağlantılı insanlarla iletişimimiz var. Bir majörle çalıştığımızda, belki de her bölge için böyle bağlantılar kurma şansımız olmayacaktı. Pek çok nedenden dolayı bulunduğumuz yerde olmak bize uygun, bu yüzden hala buradayız. 

 

- Bu soruyu sormamın bir nedeni de müzisyenlerin git gide işin “iş” kısmını daha çok bilmek zorunda kaldıklarını görmem. Sen bu tip konularda düşünmeyi sever misin yoksa “Ben müziğimi üreteyim, sahneye çıkayım, gerisini düşünmek istemiyorum” diyen biri misin?

 

Üniversitede tanışıp birlikte şarkı yazmaya başladığımızdan beri 20 yıl falan oldu. Müzik endüstrisi başladığımız zamandan bu zamana artık tanınmaz durumda. Dürüst olacağım, ben asla bu konuları iyi bilen biri değilim. Diğer grup üyeleri, ne bileyim, dinlenme sayılarından veya iş stratejilerinden bahsederken benim biraz canım sıkılır. İyi olduğum bir konu değil. Şarkı yazmakta iyiyim, arkadaşlarımla birlikte şarkı yazmaya çalışıyorum. Yani ama tabii ki, çevrenizde bu konular hakkında düşünebilen, neler olup bittiğini anlayabilen insanlara ihtiyacınız var.

 

- Gerçekten her açıdan tuhaf ve zor zamanlardan geçiyoruz. Hayatı senin için yaşanır kılan özel bir şeyler var mı? Zaman zaman depresifleşiyor musun? Depresifleştiğinde neler yapıyorsun?

 

Kendimin ve çocuklarımın günlük yaşamını düşününce dünyanın nispeten şanslı tarafında yaşıyoruz. Belki dünya çok yıkıcı bir değişim halinde, bilmiyorum, korkutucu. Ama çocuklarım her gün okula gidip geldikçe her şey normalmiş gibi geliyor. Haberlerde sürekli korkunç şeyler var, belki de her zaman vardı. Kendini çirkin gerçekler tarafından yavaş yavaş boğulmuş halde bulabilirsin her an. Böyle hissedince hemen çevrendekilere odaklanman ve yürümeye devam etmen gerekiyor. Tabii ki olan bitenden, gördüklerinden, duyduğun hikayelerden bunaldığın ve kafanı kapatman gereken kötü günler olabiliyor. Ben çocuklarımın yaşındayken 24 saat boyunca süren haber yayınları yoktu, günde bir kez oturup haberleri seyrederdin. Dünyada olup bitenleri deneyimleme kültürümüzün değişmiş olması, tüm bunları daha çok endişe uyandıran, ürkütücü bir şey haline getiriyor diye düşünüyorum. Ne bileyim, bazen her şeyi bir kenara bırakıp köpeğini yürüyüşe çıkarman gerekiyor işte. 

 

- Bu yıl en çok neler dinlemişsin? Bizimle ufak bir liste paylaşabilir misin?

 

Bu yıl en çok ne mi dinlemişim? Gerçekten bilmiyorum. Ne var biliyor musun? Dinlerken çok zevk aldığım, benim için de sürpriz bir isim… Yeni Ghost albümünü çok beğendim. Daha önce hiç farkında değildim. Sen biliyor musun Ghost’u?

 

- Yani Ghost’u biliyorum da senden duymak şaşırttı!

 

Evet. Banal bir şey söylüyor gibi hissettim ama bence şarkıları inanılmaz. Yeni, modern, başarılı sanatçıları düşününce yapmak istedikleri şeyin tamamen gerçekleştirilmiş versiyonlarını görmek çok hoşuma gidiyor. Görünüşleri, şarkıları, her şey tek bir bütün gibi hissettiriyor. Bu bahsettiğim bütünlük hissine örnek Billie Eilish olabilir, The Weeknd olabilir ya da bu Ghost albümü olabilir. Bu yıl Rammstein'ı izlemeye gittik, bu da başka bir örnek. Her şey dört dörtlük bir konsept gibi hep birlikte çalışıyor. Özellikle Ghost örneğinde olduğu gibi şarkılar çok iyi olduğunda.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler