Bu hikâyeler gerçeküstü değil...
Evvelki hafta telefonlarımızın ekranlarına gelen bir haberle neye uğradığımızı şaşırdık. Cumhuriyet dışında kalan Türk gazetelerinin dilimize tecavüz ederek “şokhaber” başlıklarıyla verdiği türden bir haberdi. Burada “flash” anonsuyla verildi. Başkentin banliyölerinden Haninge semtinde 41 yaşında birinin, annesi tarafından 29 yıldır eve kapatılmış olduğu bildiriliyordu. Olay, bir akrabanın annenin evde olmadığı bir saatte eve gitmesiyle ortaya çıkmış. İdrar ve dışkı kokusunun sindiği evde, köşeye büzülmüş bir deri bir kemik kalmış, birazı dökülmüş, birazı çürümüş dişleriyle, bacaklarındaki yaralarıyla adamı görünce, akraba vurulmuşa dönmüş. Sonrası rutin; polis olaya el koydu.
Denizden sofraya balığın macerası...
Kar yağmadı ama kış kendini hissettirmeye başladı. Yağar mı, yağmaz mı, ne zaman yağar, kestirmek zor. Şimdilik ılıman kış dönemindeyiz. Geceleri sıfırın altına düşse de idare ediyoruz. Havalar soğuyunca sofraya konulan yemekler de değişmeye başladı.
Yine hapı yuttuk iyi mi!
Sürpriz değil aslında. Her yıl aynı süreçlerden geçiyoruz. Önce maaşlara zam gelecek diye sevindiriyorlar sonra yeni vergilerle zammın fazlasını geri alıyorlar. Piyasadaki zamlar ayrı. Sinemaya, tiyatroya, kahveye, ekmeğe, peynire, süte, sözün kısası yiyecek içecek ne varsa her şeye zam. Ne hikmetse enflasyon da hep düşük. Öyle diyorlar. Bana soran yok tabii.