10 Kasım'larda Laik Cumhuriyet...

10 Kasım'larda Laik Cumhuriyet...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.11.2010 - 07:25

Son yıllarda, Atatürkü Cumhuriyetile birlikte anıyoruz. Bu konuda söylenmemiş ne kaldı ki sorusu gündemde olsa da; süregelen sorunlar karşısında yeni bir şeyler söylemek, topluma umut veren yorumları paylaşmak gereksinimini duyuyoruz. İkinci Cumhuriyet söylemi, son yıllarda yerini sanki laiklik ve demokrasi tartışmasına bırakmış görünüyor. Yeni anayasada hangisine öncelik verelim? Laik Cumhuriyetmi? Demokratik laiklik mi? Bu kavramların izini Fransada buluyoruz.

Arap-İslam düşüncesindelaiklikkavramının tüzel ya da işlevsel karşılığı tam bulunamadığı için La dini(din dışı) dendiğini bilsek bile Cumhuriyetimize pek aktaramadık. Din dışı ne? Ya da neyin din dışı? Kavram, demokrasi hareketiyle geldi ve gündemde kaldı. Anglo-Saksonların Secularism(çağdaşlık) kavramını denedik ya tutmadı. Laklik, din ile devletin tüzel ya da yasal ayrılmasından daha köklü ve kapsamlı bir dünya görüşü, etik ve varlık felsefesidir.

İlk çağların Helen kentlerinde beş sınıf halk varmış: Aristos (soylular), Klerikos (rahipler), Demos (orta sınıf), Yorgos (tarımcı/köylüler) ve Laikos (yurttaş bile sayılmayan kadın, çocuk, yaşlı, köle ve yoksul çoğunluk). Kenti, aristos ile demos seçkinleri ile Shakespearein Atinalı Timonları yönetir, ötekiler seyredermiş. Atinalı Solon yasaları siyasal çatışmaları önlemeyi belki başarmış ama yorgoslarla laikosları yurttaş yapamamış. Ortaçağlar boyunca Roma ve Bizans imparatorlukları yönetiminde laikoslar varlığını sürdürmüş. Helenlerin demokrasi yönetimi yerine Romanın önerdiği Res-publica(halk egemenliği) ve ortaçağ devletleri -Avrupa tarihçisi Norman Daviese göre- kadınlara, esir ve kölelere bazı haklar tanımakla birlikte, kültürel ayrımcılığa son verememiş.

Soylu krallarla ve kilisenin kutsal ittifakına karşı büyük bir devrimi başlatan Fransız aydınları (demoslar) aradıkları toplumsal desteği hastane ve hapishanelerde yaşayan, sokakta giyotinle kesilen başları seyreden, yersiz-yurtsuz laïclerde bulmuşlar. Devrim başarılı olduğu takdirde laïclere yurttaşlık vaat ettikleri için, kilise tarafından din düşmanılaikçiilan edilmişler. Bir kültür devrimi yapan Türkiye Cumhuriyeti dinsiz ya da din karşıtı değildi. Türk Ceza Kanunu, serbestçe ibadeti sınırlayan, kısıtlayan her türlü girişimi yasaklamıştı. Laiklik dinsizliktirsöylemi, laiklik ilkesiyle birlikte Batıdan ithal edilmiştir.

Laiklik, çağdaşlık ve laikçilik

Fransızca laïc, laïcité (laïklik) ve laïcisme kavramları İngilizcede lay, laity oldu, rahip olmayan kişilerin lay yönetimiolarak anlaşıldı. Niyazi Berkesin Türkiyede Secularizm incelemesi dilimize Türkiyede çağdaşlıkolarak çevrildi.

CHPnin altı okundan beşi -çilik(izm) ekiyle biterken, Türk Devrimi,laikçilikyerine laikliğiseçti. Bu ilkeyi, din ile devleti ayırmak yerine, laiklerin (kadınların) yurttaşlığını ve erkeklerle eşitliğini sağlamak amacıyla kullandı. İdeolojik güçlük, devrimden değil, İslam tarihinden kaynaklanıyordu. İslamiyet bir din devleti olarak doğmuş ve gelişmişti. İslam dini, hukuken devletten ayrılınca geriye özerk bir kurum kalmıyordu.

Demokrasimiz İslamda var olmayan güçlü bir ruhban (klerikos) sınıfı yaratmakla kalmadı; bir cemaat hareketi olarak laik devleti içerden denetlemeye yöneldi. Diyanet İşleri Başkanı, yakınlarda kurumuna özerklik verilmesini önerdi.

Aydınlanmacı ve aydınlatıcı laiklik

Diderot ve dAlembert gibi aydınlatıcı ansiklopedistler, felsefi, siyasi ve hukuki olmak üzere laikliği ve çağdaşlığı üç boyutlu gördüler: Felsefi laiklik, akıl ve akılcılığın inançların yerini almasını önerirken; siyasi laiklik devletin dini kurumlardan üstünlüğünü savundu; hukuki laiklik ise din ile devletin birbirlerinin yetki ve hizmet alanlarına girmemesini öngördü. Sorun, anayasa hukuku ya da yasalarla çözümlenemeyecek düzeyde karmaşıktı. 19. ve 20. yüzyılda bilim ve akılcılık süratle yayılırken, din ve inançların çağdaşlığa direndiği görüldü.

21. yüzyılda işler iyice karıştı. Demokrasi ve çağdaşlığın beşiği İngilterede, Richard Dawkinsin Tanrı Yanılgısı uyarısını, Tanrı belki de yokturposterleri izledi. İki İngiliz gazeteci Tanrının geri döndüğünüsavundu. Dünyadaki küresel gelişmeler ülkemizi de etkiliyor. Fizikçi Hawkinsin ZamanMekân (Tanrı) yorumları medyada serbestçe tartışılıyor. Siyasal ve felsefi kutuplaşma bir bölünmeye ya da çatışmaya gider mi? İnsanbilimci Peter Kloosun şiddet ve çatışma incelemesi iç savaşa kadar uzanan süreci şöyle sıralıyor:

Kültür ve Çıkar kutuplaşmaları > Gerilim >

Çatışma > Sıradışı şiddet olayları > İç savaş!

Türkiye nereye? Bölündü mü, bölünüyor mu? Bölünecek mi? Bir dizi soru, bir sürü yanıt. Söylemler çelişik. Korku, umut ve kaygının biçimlendirdiği bir çevrende geleceği kestirmek zor olsa da, yukardaki yol haritası üzerinde topluca düşünme ve karar verme zamanı gelmiş gibi görünüyor.

Bozkurt Güvenç


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon