35. Madde Darbe Yetkisi Vermez!

35. Madde Darbe Yetkisi Vermez!
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 14.08.2010 - 06:07

Ülkeyi darbelerden korumanın çıkış yolu 35. maddeyi kaldırmaktan geçmez. Bu yol, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın hükümleriyle sağlam temellere oturtulmuş olan Cumhuriyeti korumak ve kollamaktan geçer. 35. madde darbelere yetki veren bir norm değildir.

Bugün dillerde yine 35 sayısı dolaşmakta. Ancak bu 35, Cahit Sıtkı Tarancı’nın 35’i değil. Ne güzel söylemiş büyük şair:

Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.

Cahit Sıtkı Tarancı “Otuz Beş Yaş” şiir kitabını 1946 yılında yayımlamış. Bu şiir, kitaba da adını vermiş. Türk şiirine damgasını vurmuş bir başyapıt. “Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder” dizesini hemen herkes anımsar. Konu yaş etrafında döndüğünde, bu dize tekrarlanır. Keşke tartışma bu dizeler etrafında dönse, ne gezer...

Tartışılan, Silahlı Kuvvetler İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi. Madde şöyle der: “Silahlı Kuvvetler’in vazifesi; Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır.” Maddenin içi neler söylüyor?

- Türk Silahlı Kuvvetleri Türk yurdunu koruyacaktır.

- Türk Silahlı Kuvvetleri anayasa ile belirlenmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollayacaktır. Kollamak, gözetmek, korumaktır (TDK Sözlüğü).

- Türk Silahlı Kuvvetleri anayasa ile belirlenmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni ayrıca koruyacaktır. Korumak, tehlikelerden uzak tutmak, zararlı durumları önlemektir (TDK Sözlüğü).

- Bu iki terimin maddede birlikte kullanılmasının amacı, anlamı kuvvetlendirmektir, çünkü bunlar birbirine yakın terimlerdir.

Silahlı Kuvvetler İç Hizmet Kanunu’na bu hükümler konulurken önlenmek istenen tehlikeler nelerdir? Öncelikle Türk yurduna yapılacak saldırıları TSK göğüsleyecektir; onun temel görevi budur. Ayrıca TSK’ye, anayasaya ve temelleri anayasada belirlenmiş bulunan Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkmak ve korumak ödevi de verilmiştir.

Demek ki anayasaya yönelik ve hedefinde Türkiye Cumhuriyeti’ne zarar vermek, ortadan kaldırmak teşebbüslerine karşı koyacak güçler arasında TSK de yer almaktadır.

Demek ki hareketler TSK’nin dışından gelmelidir. Yoksa bu hüküm Silahlı Kuvvetler mensuplarına darbe yapma yetkisi veren, böyle bir teşebbüsü hukuka uygun kılacak bir norm değildir. Durum böyle olunca, TSK ülkenin anayasal düzenini ortadan kaldırmak için, İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesinden güç alabilir mi? Böyle bir düşüncenin anayasal sistemde ve hukuk düzeninde yeri olabilir mi? Elbette olamaz.

35. madde

O zaman, biraz da ülkenin gündemini değiştirmek için, neden bugünlerde 35. maddenin ilga edilmesinden söz ediliyor ki? Bazılarına göre 35. madde hukuk dünyasından çizilirse, TSK’nin anayasal düzeni ortadan kaldırma ve ülke yönetimine el koyma olanağı ortadan kaldırılır. Ne kadar yanlış bir yaklaşım!

Yeni Türk Ceza Yasası’nın (TCK) 309. maddesi, “Anayasayı ihlâl” başlığı altında, “Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar” hükmünü içermektedir. Bu madde yürürlükten kaldırılan TCK’nin 146. maddesini karşılayan maddedir. Bu madde ile Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal düzeni ceza koruması altına alınmıştır. Dikkat çekmem gerekir ki, maddede yalnızca bu suça teşebbüsten söz edilmektedir. Bu suçun tamamlanmış şeklinden söz etmemek bir rastlantı değildir. Bu tür suçları işleyip başarı gösteren failler hukuk düzenini kendileri yeniden kuracaklarına göre, onların cezalandırılmaları diye bir olanak elbette olmayacaktır.

Ayrıca böyle bir durumda önleyici hukuk zırhı da hazırlanacaktır; anayasanın, son değişiklikle kaldırılan geçici 15. maddesi gibi. Darbe başarısız olursa, yakın geçmişte (1963) Talat Aydemir örneğinde olduğu gibi, fail/failler cezalandırılır.

Şimdi şu soruyu sormanın zamanıdır: Neden 35. maddenin kaldırılması akla geliyor?

Bu sorunun cevabında ülkemizde yakın geçmişte yaşanan iki darbenin izleri vardır.

Gerek 27 Mayıs 1960, gerek 12 Eylül 1980 darbelerinde, darbeciler ilk açıklamalarında ve bildirilerinde güçlerini TSK’nin İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesinden aldıklarını ifade etmişlerdi. Bu doğru bir adres hiç değildi.

Doğru adres, onların elindeki silahlardı. Bu hareketlerin amacı, yapanlar açısından kendi içinde haklılık taşısa da, o zamanki TCK’nin 146. maddesi kapsamında suçtu. Ama bu suçlar “başarılı” darbecilere uygulanamaz. Ceza hukukunun eli oraya kadar uzanmaz. Ayrıca 35. madde böyle bir suçu hukuka uygun hale getirecek bir madde de değildir.

Son söz: Ülkeyi darbelerden korumanın çıkış yolu 35. maddeyi kaldırmaktan geçmez. Bu yol, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın hükümleriyle sağlam temellere oturtulmuş olan Cumhuriyeti korumak ve kollamaktan geçer. 35. madde darbelere yetki veren bir norm değildir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon