ABD ile Türkiye uzlaştı mı?
Suriye’de oluşturulacak güvenli bölgeler sadece mülteci akımını engelleme amaçlıysa buraların büyük bir “toplama kampı”na dönüşme ihtimali de var ki bu da insani bir krize yol açar, sorumlusu da Türkiye olur.
Türkiye ve ABD’nin Suriye’de planlanan güvenli bir bölgeyi koordine etmek ve yönetmek için ortak bir operasyon merkezi kurma konusunda anlaştıkları her iki ülke yetkililerince açıklandı. Uluslararası hukukta olmayan bir tanımla “güvenli bölge” olarak adlandırılan söz konusu bölgenin bir “barış koridoru” olacağı, savaş nedeniyle ülkelerini terk eden Suriyelilerin de geri dönüşlerinin sağlanacağı belirtildi.
Belirsiz üç nokta
Uzlaşma gibi çok iddialı bir sözcükle açıklanan son durumda, her iki ülkenin kamuoyuna net ifade etmedikleri üç konu var; güvenli bölge ne kadar bir alanı kapsayacak, bölgede devriye kuvveti kim olacak? ABD, iki kilometrelik güvenli bir bölge önermiş, beş kilometrelik de silahtan arındırılmış bir şerit oluşturulacağını açıklamıştı. Bu, Türkiye’nin Suriye’de istediği alanın neredeyse yarısı. Son olarak Türkiye bölgede nihai bir otorite olması gerektiğini söylemişti, bu otorite kim olacak?
Bu soruların yanıtı şu açıdan önemli; hem ABD hem Türkiye birbirlerini Ortadoğu’da dengeleri bozan ülkeler olarak görüyor. İkisi de NATO üyesi olan ABD ve Türkiye, Ortadoğu’da kendi çıkarlarını kuşkusuz birbirlerininkinden daha önemli görüyor. Türkiye’nin PYD/YPG’ye karşı operasyon seçeneği hep gündemde. ABD için ise dinamikler farklı, PYD/YPG’ye yönelik bir operasyonda Trump iki tutum alabilir; ya daha önceden ilan ettiği gibi bölgeden kendi askeri gücünü tamamen çeker ya da Türkiye’ye karşı daha da sert bir tutum takınır. Suriye Demokratik Güçleri olarak adlandırdığı PYD/YPG, ABD’nin Suriye’deki operasyonlarını mümkün kılan bir güç. Varıldığı söylenen uzlaşmada bu konu ne oldu? ABD, SDG’yi desteklemekten (PYD/YPG) vaz mı geçti, yoksa Türkiye SDG’yi meşru bir aktör olarak kabul mü etti? Bunlar muğlak. Kamuoyuna her şeyin anlatılmadığı çok belli.
ABD’nin başından beri Suriye’de kurmak istediği güvenli bölge, Suriye ile müttefikleri olan İran ve Rusya’ya baskı uygulama amaçlı. ABD, oluşturacağı güvenli bölgede, Şam karşıtı, ABD yanlısı güçlerin konuşlandırmasını istiyor. Türkiye’nin ise “bölge”nin PYD/YPG’ye açılacağı gerekçesiyle buna itirazı var. Yani bu bölgelere ilişkin olarak hem Türkiye’nin, hem de ABD’nin endişeleri mevcut.
Türkiye koruyabilir mi?
Diyelim ki ABD ile varılan “uzlaşma” sonucu bölgenin nihai otoritesi Türkiye olacaksa, bu kolayca üstlenilebilecek bir sorumluluk mudur? Her şeyden önce oluşturulacak güvenli bölge konusunda Şam’la çatışan tüm tarafların uzlaşması gerekir. Ama Suriye’de bunun böyle olmadığı biliniyor. Bu başlı başına bir risk zaten. Eğer güvenli bölge yeterince savunulmazsa cihatçı İslamcı grupların hedefi haline gelebilir. Bu muhalif grupların bazılarına Türkiye’nin destek verdiği düşünülürse burada yer almalarına Rusya ve İran’ın göz yumması da beklenemez. Eğer oluşturulacak güvenli bölgeler sadece mülteci akımını engelleme amaçlıysa buraların büyük bir “toplama kampı”na dönüşme ihtimali de var ki bu da insani bir krize yol açar, sorumlusu da Türkiye olur.
İki tarafın da işi zor
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “Eğer ABD ile ortak bir noktada buluşamazsak güvenli bölgeyi tek başımıza oluşturmak zorunda kalacağız” açıklaması Suriye’de kurulması düşünülen güvenli bölgeler konusunda tarafların işinin çok zor olacağını gösteriyor.
4 Mayıs 2017’de Rusya’nın, Suriye’nin kuzeybatısındaki muhalif kesimlerde güvenli bölgelerin kurulmasını içeren önerisi Tahran ve Ankara tarafından kabul edilmişti. Öneriye göre Suriye’nin İdlib şehrinde, güneydeki Humus eyaletinin bazı bölgelerinde, Şam yakınında bulunan Doğu Guta’nın muhaliflerin bulunduğu kesiminde oluşturulacak güvenli bölgeler sayesinde çatışmaların durdurulması, savaş mağdurlarına yardım edilmesi sağlanacak.
ABD’nin ‘güvenli bölgesi’ başka
Ancak Suriye’deki şiddeti azaltma çabalarını desteklediğini belirten ABD, uzun zamandan bu yana anlaşmayla ilgili “endişeleri” olduğunu ifade ediyor. Önerinin ortaya atıldığı dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, IŞİD ve El Kaide gibi örgütlerle mücadeleye devam eden ülkesinin mültecilerin geri dönmesine yardım etmek için “geçici istikrar bölgeleri” kurmayı umduğunu söylemişti. Yani ABD’nin kurmayı düşündüğü güvenli bölge ile Rusya’nın önerdiği, Türkiye ve İran destekli bölgeler farklı anlamlar taşıyor. Uzlaşmada ABD bu endişelerinden vazgeçti mi? Geçmediyse taviz veren Türkiye mi oldu?
Çözüm: Suriye ile işbirliği
Tüm bu belirsizliklerin giderilmesinin yolu, Suriye yönetimi ile işbirliği yapmaktan geçiyor. ABD’nin, kendisine müttefik olarak belirlediği güçler eliyle güvenli bölgede varlığını kalıcılaştırması Türkiye için de Suriye için de sorunların kalıcılaşacağı anlamına geliyor. Türkiye duyduğu güvenlik endişelerini, aynı endişeleri duyan Şam ile işbirliği içinde giderebilir. Çünkü her ne kadar uzlaşıldı dense de ABD’nin de Türkiye’nin de “güvenli bölgelerden” aynı şeyi anlamadığı ortada.
En Çok Okunan Haberler
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!
- ABD basınından Esad iddiası