AKP'ye ihtar istemine ret
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, AKP'ye tüzüğündeki kanuna aykırılıklar nedeniyle ihtar verilmesi istemini reddetti.
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, AKP Tüzüğü'nün bazı maddelerinde Siyasi Partiler Kanunu ve Türk Medeni Kanunu'na aykırılıklar bulunduğu iddiasıyla partiye bu aykırılıkların giderilmesi için ihtar verilmesi istemini reddetti.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Parti Tüzüğü üzerinde yapılan incelemede, toplam sekiz maddede aykırılık tespit ederek, bunların giderilmesini talep etti. Geçen süreçte, Başsavcılık, parti tüzüğünün 57. ve 62. maddelerinin 11 Kasım 2006'da yapılan 2. Büyük Olağan Kongrede değiştirilerek ihtar isteminde belirtilen aykırılıkların giderildiği, bu nedenle bu maddelere ilişkin istemin konusuz kaldığını belirtti.
Başsavcılık, parti tüzüğünün Türk Medeni Kanunu ve Siyasi Partiler Kanununa aykırı olduğu değerlendirilen 39/son, 40, 50/son, 70/son ve 126. maddelerinin yasaya uygun hale getirilmesi için AKP'ye 2820 sayılı Kanun'un 104. maddesi uyarınca ihtarda bulunulması talebini yineledi.
Talebi inceleyen Anayasa Mahkemesi, AKP'ye ihtar verilmesi istemini oy çokluğuyla reddetti.
Anayasa Mahkemesi'nin ihtar isteminin reddine ilişkin kararı Resmi Gazetede yayımlandı.
Ret kararı
Tüzüğün yasalara aykırı olduğu belirtilen 39. maddesinin son fıkrasında, Merkez Yürütme Kurulu'na, delege seçimlerinde kanun ve tüzük hükümlerine aykırılık saptanmış olmasına münhasır olmak üzere ilçe, il ve büyük kongre delege seçimlerini, ilçe ve il ölçeğine göre kısmen veya tamamen iptal edip yeniden yapılmasına, üye tam sayısının en az 2/3 çoğunluğunun oyu ile karar verme yetkisi tanınıyor.
Başsavcılığın ihtar isteminin gerekçesinde, 2820 sayılı Kanun'un 21. maddesinin birinci ve on birinci fıkralarına göre, il ve büyük kongre delege seçimlerinin yargı gözetimi altında yapıldığı ve yasaya aykırılık durumunda seçim hakimine bu seçimleri iptal yetkisinin tanındığı, sadece seçim hakiminin görevinde olan bir konuda Merkez Yürütme Kuruluna yetki verilmesinin 2820 sayılı Kanun'un parti içi demokrasiyi öngören 93. maddesine aykırı olduğu iddia edildi.
AKP ise savunmasında, tüzüğün 39. maddesinde yetkili kılınan Merkez Yürütme Kurulu'nun, bir merkez karar, yönetim ve icra organı olduğunu, 2820 sayılı Kanun'un 21. maddesiyle hakime tanınmış yetkinin bu düzenlemeyle hiç bir şekilde ortadan kaldırılmadığını, bu hükmün, hakim gözetiminde yapılmayan belde kongreleri ile parti yan kuruluşlarının kongre ve delege seçimlerini de kapsayacak biçimde teşkilatların bütünlüğünü ve işlevselliğini sağlayan bir madde olduğunu iddia etti.
İlgili yasa maddeleri ile iddia ve savunmaları inceleyen Anayasa Mahkemesi heyeti oy çokluğuyla, belirlenen hükümler çerçevesinde, parti tüzüklerinin siyasi partilerin iç işleyişi bakımından önemi ve bu konuda partilere tanınan geniş takdir yetkisi dikkate alındığında, anılan tüzük hükmünün parti içi demokrasi ilkesine, dolayısıyla Kanun'un 93. maddesine aykırı bir yönü de görülmediği sonucuna vardı.
Tüzüğün 79. maddesi
Tüzüğün yasalara aykırı olduğu belirtilen il ve ilçe kongrelerine ilişkin ortak hükümler içeren 40. maddesinde, kongre gündemine ek gündem maddelerinin eklenebilmesi, hazır bulunan delegelerin en az yüzde 5'inin önerge vermesi şartına bağlanıyor.
İhtar gerekçesinde, 2820 sayılı Kanun'un 121. maddesi yollamasıyla uygulanması gerektiği iddia edilen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 79. maddesinin ikinci fıkrasında, gündeme ilave yapılabilmesi için hazır bulunan delegelerin yüzde 10'unun (onda birinin) önerge vermesinin yeterli görüldüğü, bu nedenle tüzük hükmünün yasadaki hakkı kısıtladığı ifade edildi.
Anayasa Mahkemesi ise azınlığın taleplerini dile getirebilmesine imkan tanıyan bu tür düzenlemelerde gündeme konu ekletebilmek için aranan oranın küçültülmesinin, parti veya dernek genel kurullarında farklı görüşlerin görüşülüp tartışılmasını kolaylaştıran bir unsur olduğunu vurguladı. Yüksek Mahkeme'nin oy çokluğuyla aldığı kararda, ''4721 sayılı Kanun, bu konudaki oranı yüzde 10 olarak belirlerken parti tüzüğü yüzde 5 olarak öngörmüştür. Buna göre parti tüzüğü azınlıkta kalan görüşler açısından genel kurul gündemine madde eklenmesini daha da kolaylaştırmıştır. Bu durum siyasi çoğulculuğu sağlayan parti içi demokrasi ilkesiyle daha uyumludur. Bu nedenle kanuna aykırılık bulunmamaktadır. İhtar isteminin reddi gerekir'' denildi.
Tüzüğün il ve ilçe kongrelerinin olağanüstü toplanmasını düzenleyen 50. maddesinin son fıkrasında, kademe başkan ve yönetim kurulu ile üst kademe delege seçimlerinin olağanüstü kongre ile yenilenebilmesi talebinin beldelerle ilgili olması durumunda il yönetim kurulunun, ilçe ve il yönetim kurulları ile ilgili olması halinde ise Merkez Karar ve Yönetim Kurulu'nun onayının aranacağı hükmü yer alıyor.
İhtar isteminin gerekçesinde, bu düzenlemeyle olağanüstü kongre konusunda yasada olmayan bir kısıtlamanın getirildiği ve bunun parti içi demokrasi ilkesine aykırı olduğu belirtildi.
Anayasa Mahkemesi ise üst kademe kurullarına tanınan bu onay yetkisinin, siyasi partilere özgü yapılanma doğrultusunda 2820 sayılı Kanun'un il ve ilçe kongreleri konusunda parti tüzüğüne bırakılan yetki kapsamında olduğu gerekçesiyle ihtar istemini oy çokluğuyla reddetti.
''Olağanüstü toplantıya çağrı''
Parti tüzüğünün düzeltilmesi istenen 70. maddesinin son fıkrasında, ''Genel Başkanlığın, Merkez Karar ve Yönetim Kurulunun veya Merkez Disiplin Kurulunun herhangi bir sebeple boşalması hali dışında seçimin olağan üstü toplantı sebebi olabilmesi için Genel Başkanın veya Büyük Kongre delege tam sayısının salt çoğunluğunun yazılı talebi gerekir'' deniliyor.
Başsavcılık, Tüzüğün 70. maddesinin son fıkrasında, genel başkanlığın, merkez karar ve yönetim kurulunun veya merkez disiplin kurulunun her hangi bir sebeple boşalması durumu dışında, seçimin olağanüstü toplantı gündeminde yer alabilmesi için genel başkanın veya büyük kongre delege tam sayısının salt çoğunluğunun yazılı isteminin arandığı; böylelikle olağanüstü kongre çağrı nisabı, Tüzüğün 70. maddesinin birinci fıkrasında açıklanan ''büyük kongre delegelerinin en az beşte biri'' yerine 70. maddenin son fıkrası ile ''büyük kongre delege tam sayısının salt çoğunluğu''na dönüştürüldüğünü savundu. İhtar gerekçesinde, ölüm, istifa gibi durumlar olmadığında yüzde 51 oranına çıkarıldığı, bu nedenle Tüzükte geçen oranın, 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda geçen beşte bir oranına indirilmesi gerektiği ifade edildi.
Anayasa Mahkemesi bu ihtar istemini de oy çokluğuyla reddetti.
Yüksek Mahkeme kararında, demokrasinin olmazsa olmaz kurumları olarak nitelenen, özgürlük, siyasal katılım ve çoğulculuğun araçları durumunda bulunan siyasi partilerin, devlet yönetimindeki etkinlikleri ve milli iradenin temsilindeki rolleri nedeniyle, anayasa koyucunun, partileri öteki tüzel kişilerden farklı değerlendirerek, kurulmalarından başlayıp çalışmalarında uyacakları esasları ve kapatılmalarında izlenecek yöntem ve kuralları özel olarak belirlediği kaydedildi.
Temel hak ve özgürlüklerin ve özellikle örgütlenme özgürlüğünün kullanılmasındaki kurumsal önem ve işlevleri çerçevesinde uluslararası sözleşmelerde de siyasi partiler hakkında düzenlemelere yer verildiği ifade edilen kararda, siyasal partilerin, uyacakları esasların Anayasa'da yer almasının, çalışmalarının anayasa ve yasalara uygunluğunun özel biçimde denetlenmesi, onların olağan bir dernek sayılmadıklarını, demokratik yaşamın vazgeçilmez ögesi olduklarını doğruladığı vurgulandı. Kararda, şöyle denildi:
''Bu nedenle siyasi partilerle ilgili mevzuatın konulmasında ve yorumlanmasında bu iki unsurun birlikte ele alınarak, tüzel kişilik olarak siyasi partinin bizzat kendisiyle üyelerinin hakları ve onların siyasi alandaki hayati işlevleri birlikte ele alınmalıdır. Buna göre, şeffaflık, ayrımcılık yasağı ve eşitlik, parti içi demokrasi gibi ilkelere saygı göstermek kaydıyla, siyasi partiler iç işleyişlerini üyelerinin katılımıyla hazırladıkları tüzüklerinde özgürce düzenleyebilirler. Örgütlenme ve ifade hürriyeti bunu gerektirir. Bu nedenle siyasi partilerle ilgili düzenlemelerin yorumlanmasında da siyasi partilerin önem ve özelliklerinin göz ardı edilmemesi gerekir.
İhtar istemine konu tüzük hükmü ile Genel Başkanlığın, Merkez Karar ve Yönetim Kurulu'nun veya Merkez Disiplin Kurulu'na yapılacak seçimler dışında yapılacak diğer seçimlerin olağanüstü toplantı sebebi sayılabilmesi açısından salt çoğunluk koşulu aranarak önemsiz seçim talepleriyle olağanüstü kongreler yapılmasının önlenmek istendiği anlaşılmaktadır.''
''Aday tespit ve sıralama işlemleri''
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, tüzüğün, siyasi partinin ön seçim ya da aday yoklaması yöntemleriyle aday belirlemeyi düşündüğü seçim çevresinde, toplam olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının yüzde 5'ini aşmamak üzere tespit edilecek merkez adaylarının Genel Başkan tarafından belirleneceğine ilişkin 126. maddesinin Kanun'a aykırı olduğunu iddia etti.
Bu istemin de reddine karar veren Anayasa Mahkemesi'nin kararında, genel başkanın görevlerinin Siyasi Partiler Kanunu'nun 15. maddesinde ayrıntılı sayılmadığı, sadece partiyi temsil yetkisi ile parti adına dava açma ve davada husumet yetkisinden bahsedildiği belirtildi.
Kararda, Siyasi Partiler Kanunu'nun konuyla ilgili 37. maddesinin, merkez adayı belirleme yetkisi bakımından siyasi parti genel başkanı yönünden bir engelleme getirmediği, Yasa'nın 15. maddesi gereğince partiyi temsil yetkisine sahip genel başkan tarafından bu yetkinin kullanılmasında yasaya aykırılık bulunmadığı vurgulandı.
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Sette kavga çıkmıştı: Siyah Kalp dizisinde flaş ayrılık