Almanya'dan 'sanatçı göçü'

Goethe Enstitüleri Başkanı Lehmann, Almanya'nın en tanınan sanatçılarını Türkiye'ye davet ederek Türkiye'den sanatçılarla işbirliği yaratacaklarını söylüyor. Katılım şartı ise Türkiye'deki sanatçılara ilgi duymak.

Yayınlanma: 23.10.2011 - 17:59
Abone Ol google-news

Türkiye’den Almanya’ya göçün 50 yıllık serüveni, her iki ülkede de çeşitli etkinliklerle gündeme geliyor. Bu kapsamdaki oluşumlardan biri, belki de en önemlisi Almanya ve Türkiye’den sanatçıları bir araya getirmeyi amaçlayan Tarabya Sanat Akademisi. Alman Dışişleri Bakanlığı ile Goethe Enstitüsü tarafından kurulan akademinin açılışı nedeniyle Türkiye’ye gelen Prof. Dr. Klaus-Dieter Lehmann, sorularımızı yanıtladı.

- Goethe Enstitüleri Genel Müdürü olarak, bu 50 yıllık sürecin ardından Almanya’daki Türk-Alman ilişkilerinin geldiği boyutu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Almanya’ya 50 yıl önce ilk işçiler gittiğinde biz onlara “misafir işçi” dedik, çünkü gelip geçici olduklarını, geri döneceklerini düşündük. Sonra anladık ki bizim toplum olarak göçe ihtiyacımız var. Bunu kabul ettiğimizde dahi Türkiye’den gelen işçiler için bir şey yapmadık, onları kendi hallerine bıraktık. Kısacası biz Türklere karşı hoş bir karşılama kültürü göstermedik. Sonra da ortaya bir entegrasyon sorunu çıktı. Ardından Almanya bu konuda bilinçlendi ve ona göre davranmaya başladı. Bugünse şunu düşünüyorum: Entegrasyonun kişinin milliyetiyle ilgisi yok. Toplumda bazı kaybeden kişiler vardır ve onlar topluma entegre olamaz.

- Peki, Almanya ve Türkiye’den sanatçılar arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi amacıyla açılan Tarabya Sanat Akademisi nasıl bir işlev üstleniyor?

Tarabya Sanat Akademisi, 1880 yılında 2. Abdülhamid tarafından diplomatik amaçla kullanılması şartıyla Alman İmparatorluğu’na hediye edilen tarihi ahşap binalarda kuruldu. Akademi, Türk-Alman ilişkilerinin güçlenmesi açısından en önemli projelerden biri bizim için. Akademide edebiyat, film, müzik ve güzel sanatlar üzerine, jürinin her yıl seçeceği 14 sanatçı, Türkiye’den sanatçılarla birlikte 6 ay çalışacak. Alman sanatçıların katılımının en önemli şartı ise Türkiye ile Türkiye’den sanatçılara ilgi gösteriyor, onları tanımak istiyor olmak. Ayrıca davet edilecek sanatçılar, tamamen tanınmış isimlerden seçilecek.

- Bu projenin başka ülkelerde örnekleri var mı?

Dünyada, İstanbul gibi birçok etkinliğin bir araya gelebildiği ikinci bir şehir yok. Bu nedenle Almanya ile bir başka ülkenin sanat alanında bir kurum oluşturması şeklinde kendini gösterdiği bu akademinin ilk örneği Türkiye, İstanbul. Sonrasında Kyoto ve New York’ta da benzer bir yapılanmaya gideceğiz.

- Genel bir analiz yapmak gerekirse bugün Alman edebiyatı, kültürü ve sanatına en fazla ilgi gösteren ülkeler hangileri ve Türkiye bu sıralamada nerede?

Eğer yalnızca sayılardan yola çıkarsak, en çok Almanca öğrenen öğrencimiz 6 milyon ile Rusya’da. Ardından Polonya ve Fransa geliyor. Şu anda Almanca öğretmek için politika yaptığımız yerlerse Hindistan ve Çin. Türkiye ile ise bundan 10 yıl öncesine göre çok daha hızlı gelişen bir işbirliği söz konusu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler