Altın rezervlerinin gizi çözüldü
Altın, aslında gezegenimizde bu kadar bol miktarda bulunmaması gereken bir element grubuna dahildir.
Amerikalı bilim insanlarının New Scientist dergisindeki yazılarına göre, dünyamızdaki altın rezervlerini yoğun metal içerikli asteroitlere borçluyuz. Gezegenler, birbirleriyle çarpışan milyarca küçük gökcisimlerinin, daha büyük topaklara dönüşmeleriyle biçimlenmiştir.
Dünyamız oluştuktan sonra Mars büyüklüğünde bir gezegenle çarpışmıştır. Bu galaktik şok dev bir enkaz yığınına yol açmış ve bu yığından da Dünyamızın uydusu şekillenmiştir. Gezegenlerin çarpışmalarıyla açığa çıkan muazzam enerji, soğumuş yerkabuğunu yeniden eritince, örneğin demir gibi ağır metaller yerkabuğuna çökmüş. Yerkürenin içinde genelde demirle birlikte bulunan ve bu yüzden siderofil element olarak isimlendirilen altın, platin veya paladyum gibi değerli metaller, sıvı demirde çözündükleri için normalde yeryüzüne yakın yerlerde bulunmamaları gerekirdi.
Yerkabuğunda ve mantoda normalde siderofil elementler bulunmamalıydı ama buna rağmen sürpriz bir biçimde bol miktarda var diyor Boulder Güneydoğu Araştırma Enstitüsü’nden William Bottke. Bu elementler bu nedenle, Dünyamızın yeniden soğumasından sonra herhangi bir şekilde ulaşmış olmalıydı.
Bilim insanlarına göre bunun açıklaması Dünyamıza düşen büyük bir asteroit yağmuru. Bu tezden ortaya çıkan soru ise şu: Ay’da altın rezervleri niçin daha kıt? Dünyanın yerçekiminin yüzde yirmisine sahip olan Ay, Dünya’ya doğru yağan asteroit yağmurundan malzemenin yüzde yirmisini çekmiş olması gerekirdi. Ve buna göre de altın ve diğer siderofil elementlerin miktarı, Dünyamızınkinden sadece 20 misli daha az olmalıydı. Ne var ki Ay’dan alınan örneklere göre, altın ve diğer değerli elementlerin oranı Dünyamıza kıyasla 1200 misli daha az. Bottke ve ekibi bu soruna açıklık getirebilmek için, gezegenlerin oluştuğu zamanı bilgisayar modelleriyle tasarlamış.
Buna göre çapları en fazla 100 km. olan gökcisimleri, oluşumlarından sonraki 10 milyon yıl içinde çarpıştıkları gezegenlerin manyetik alanlarıyla tozlaşmışlar. Aralarında çapı 3000 km. olanların da bulunduğu daha büyük gökcisimleriyse milyonlarca yıl içinde dünya ve diğer gezegenlerle çarpışmışlar. Büyük kütleli gökcisimleri Ay’ın çekim kuvveti zayıf kaldığı için yoğun kütleleri nedeniyle çok daha büyük çekim kuvvetine sahip gökcisimlerine yönelmişler. Yani asteroitler Ay’ın kütle çekimine yakalanmayacak kadar büyüktü, bu nedenle Dünyamıza düşmüşlerdir diyor bilim insanları.
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!