"Antigone'lere ihtiyacımız var"
Bizde de Antigone gibi kahramanlar var. Sırf düşüncesinden dolayı ömrünü cezaevinde geçirmiş, suikastlara uğramış sanatçılar, aydınlar var. Bu oyunun çevirmeni var mesela. Sabahattin Ali… Deniz Gezmiş ve arkadaşları var. Müslüman ve Türk kimliği ile ilk defa sahneye çıkmış ve bunun bedelini çok ağır bir biçimde ödemiş olan Afife Jale var."
2500 yıl önce yazılmış bir oyun. Kanlı bir iktidar savaşı... Bu savaşın sonunda iki kardeş birbirlerini öldürür ve Kreon fırsattan istifade iktidarı ele geçirir. İktidarını pekiştirmek için, iki kardeşi birbirine düşman ilan eder ve kardeşlerden birinin cesedinin törelere uygun bir biçimde, matemle, ağıtlarla toğrağa gömülmesine izin vermez. Keyfi bir yasadır bu… Antigone yasağa rağmen ve daha da önemlisi ölümü göze alarak kardeşini gömme teşebbüsünde bulunur. Özgürleşmek için ölümü göze alır. Oyunun temel çatışması da budur. Oyun için, inancı ve düşünceleri için sisteme başkaldıranların zaferi diyebiliriz...
Sophokles’in yazdığı, Sabahattin Ali’nin çevirdiği oyunda aralarında Ali Sürmeli, Attila Olgaç, Gözde Okur’un da olduğu pek çok oyuncu yer alıyor. İstanbul Devlet Tiyatroları yapımı oyunu uyarlayan ve yöneten ise Kenan Işık.
“Antigone’nin kaderi” der Sophokles, “ne ilkidir ne de sonu bu toprakta yaşayanların”… Kenan Işık da “Bu toprakta yaşayan kadınların kaderi ne hazindir ki hep aynıdır, değişmemiştir 2500 yıldan bu yana…” diyor.
Biz sorduk, Kenan Işık yanıtladı:
- Antigone’nin Anadolu uyarlamasıyla günümüze de yorumlanan yapısını anlatır mısınız?
Sophokles’in yazdığı oyunda Anadolu ile ilgili pek çok göndermeler, yer adları var. Karadeniz’i Ege denizine bağlayan Bosphorus’tan (Boğaziçi) ve iki kardeş denizden söz ediliyor. Boğazın kuzeyindeki Kyani kayalıklarından, Karadeniz sahilindeki Midye kasabasından, Trakya’dan, küçük Asya hükümdarı Tantalos2un kızı Danea’dan. Yani Manisa’daki Spil (Spylos) dağındaki Ağlayan Kaya’dan v.b.
Daha da önemlisi Antigone’nin babası Oidipus’un büyük dedesi Kadmos, Fenike’den yani Kenan eli dediğimiz bugünkü Filistin topraklarından gelmiş Thebai’ye. Mitolojik anlatıda Zeus, Fenike’li Europe’i kaçırır. Babaları oğullarına kız kardeşlerini bulmalarını emreder. Böylece oğul Kadmos bugünkü Yunanistan’a gelir ve orada Thebai şehrini kurar. Fenikeliler gemicidir. Akdeniz’de ticaret yaparken yazı dahil pek çok uygarlığı da taşırlar batıya… Neyse uzun bir hikaye bu. Thebai Kenti’nin Mısır’daki Thebai (Teb) kentiyle benzerliği, Farsça “Tebah” kelimesinin “yıkılmış”, “mahvolmuş” anlamlarına geldiğini, bir Sümer destanı olan Adapa’nın Oidipus’un öyküsüyle neredeyse bire bir benzerliği, Adapa sözcüğü ile Oidipus – Ödip – kelimelerinin sessel uyumu gibi yakınlıklar var.
Bu yüzden pek zorlanmadım oyunu uyarlarken ve Sophokles’in metninden hiç ayrılmadım. Oysa Brecht’in uyarlaması farklıdır. Aşağı yukarı metnin yarısına yakınını kendi yazmıştır. Anouilh’in uyarlaması ise moderndir. Brecht Hitler Almanya’sına, Anouilh Fransa’daki faşist Wichy hükümetine göndermeler yaparak uyarlamıştır Antigone’yi…
Bir başka gerekçe de ben daha önce sahneye koyduğum antik, klasik oyunları da içinde yaşadığımız coğrafyanın kültürüne, sosyal hayatına, siyasetine göndermeler yaparak yorumlamayı tercih ettim. Aksinin taklit, çeviri, bu nedenle de özgünlükten uzak, bugüne kadar yüzlerce kez sahnelenmiş Antigone’lere benzer bir oyun yapmanın gereksiz bir iş olacağına inanırım.
- Oyunun verdiği Antigone-Kreon çatışma düzlemiyle bugünkü sisteme nasıl bir gönderme yapıyorsunuz?
Bir yanda devletin – burada Kreon’un - keyfince koyduğu yasalar öte yandan daha dar daha spesifik bir alanı kapsayan oyunda olduğu gibi “aile yasası” ki Hegel buna aşiret yasası, diyor. 2500 yıldır tartışılan bir meseledir bu… Bu nedenle Antigone hep günceldir. Antigone yasağa rağmen ve daha da önemlisi ölümü göze alarak kardeşini gömme teşebbüsünde bulunur. Özgürleşmek için ölümü göze almak!... Bu nedenledir ki Antigone oyunun sonunda bir kahramana dönüşür. 2500 yıldır dünya tiyatro sahnelerinde hep var olan bir sivil eylemciye. Kreon ise 2500 yıldır iktidarda kalıp gücü elinde tutmak adına halkına zulmeden bir tirana… Örnekleri bugün de vardır. İşte Arap Baharı, Mübarek, Kaddafi ve benzerleri. Markos ve Pinochet, darbeler, derin devletin entrikaları vb.
- Bizim de Antigone gibi devletin baskısına karşı inandıklarının mücadelesini veren bireylere ihtiyacımız var, değil mi?
Elbette bizde de böyle kahramanlar var. Sırf düşüncesinden dolayı ömrünü cezaevinde geçirmiş, suikastlara uğramış sanatçılar, aydınlar var. Bu oyunun çevirmeni var mesala. Sabahattin Ali… Deniz Gezmiş ve arkadaşları var. Müslüman ve Türk kimliği ile ilk defa sahneye çıkmış ve bunun bedelini çok ağır bir biçimde ödemiş olan Afife Jale var.
Antigone ile çağdaş insanın genel karakterini ve Anadolu insanının genel karakterini harmanladınız kıyafetlerle, fiziksel duruşlarla… Ne dersiniz? Dekor Nemrut Dağı, müzik Kürtçe ağıt… Kreon’un ilk tahta geçişi ile ilgili yaptığı konuşmada kullandığı mikrofon, havai fişekler, kot pantolonlar, son sahnede muhafızların takım elbiseli olması… Dekordan bahseder misniz biraz?
Dekor geri planda bir arkeolojik kazı alanını andırmaktadır. Toprağa gömülmüş bir tarih vardır. Alttan ışıklandırarak bu tarih ele verir kendini. Yani, 2500 yıl önce yazılmış bir oyun , bir öykü ele verir kendini…
Dramaturgi dediğimiz, oyun metnini çözümleme de bir anlamda arkeolojik bir araştırma gibidir. Ön planda da bugün vardır. Dün ile bugün arasında bir yerde bir aralıkta oynanır oyun. Dünden söz ederken bugüne simgesel, alegorik göndermeler yapar. Koronun işlevi önemlidir Antik tragedyalarda. Genelde bugünün meclisini çağrıştıran bir danışma kuruludur koro. Kreon da Antigone de bu koroyu etkilemek, kendi yanlarına çekmek isterler. O günün korosu bugünün seçmenidir. Oy verip iktidarı belirleyen seçmen… Oyunda koronun iki temsilcisi seyircilerinin arasında oturur. Böylece Antigone ve Kreon sadece oyundaki koroyu değil seyircilerden oluşan koroyu da muhatap alırlar. Bu bağlamda Kreon ilk zafer konuşmasını havai fişekler eşliğinde oyunun dekoruna bir TV ekranı gibi yansıyan görüntüleri ile yapar. Dekor ve kostümler de hem dün vardır hem de bugün. Kreon’un kostümü yaldıza sıvanmıştır. Ağır altın sırmalı, madalyalı, bröveli militarizm’e ironik bir göndermedir. İki muhafız örneğin; dediğiniz gibi oyunun sonunda bugün çokça gördüğümüz korumalara dönüşür. Dün öyleydi, bugün böyle… Ölü gömme ritüeli neredeyse neolitik çağdan bu yana pek değişmemiştir Anadolu’da… Matem, yas ritüeli ve ağıtlar… Bugün TV ekranlarında gördüğümüz gibi yani…
Bir ölüyü dağa taşa bırakıp, kurda kuşa yem etmek, onu toprağın kucağından mahrum etmek bugün de bağışlanır bir şey değildir. Faili meçhulleri, ölen oğullarının, kardeşlerinin mezarlarını arayan Cumartesi Anneleri’ni düşünün. Antigone’nin isteğinden daha farklı bir şey istemiyor onlar da… Oğullarının, kardeşlerinin mezarlarını bilmek istiyorlar sadece. Arada bir gidip dua edecekleri tıpkı Antigone gibi kuruyan toprağına üzerinde ot bitsin diye iki tas su dökecekleri mezarlarını…
Bir ağıt var oyunda… Anonim bir Anadolu Türküsü… “Karşımda oturanlar / Derdimi artıranlar / Başına çelenk taksın / Bana bu derdi tattıranlar… Çelenk kelimesinin ne işi var Anadolu türküsünde diye düşünmeyin var işte. Biliyorsunuz ki çelenk bir Roma geleneği. Sezar takar, hükümdarlar yani… Kreon da başına takmıştır o çelengi, tacı… Derin Anadolu böyle bir yer. Pek çok uygarlığın, kültürün iç içe harmanlandığı, birbirinden ayrılması asla mümkün olmayan bir alaşıma dönüştüğü bir yer. Aynur’un ağıtı da öyle… Binlerce yılın derdinden, acısından süzülüp gelmiş duyanın içine işleyen bir ezgi. Ağıt’ın “Hey hey” leri bir yakınma, olan bitene bir hayıflanma gibi geliyor bana…
Sophokles adında bir ozan 2500 yıl önce bir oyun yazmış ve kardeşin kardeşi öldürmesinin hiçte hayırlı olmayacağını ve toplumun başına türlü dertler, sıkıntılar açacağını söylemiş ama dinleyen kim? Sanatı, sanatçıyı önemseyen, onların söylediklerini ciddiye alan bir toplum olmayı beceremedik. Dünyanın geleceğine sanat değil siyaset karar veriyor hala. Ve siyasetle kol kola girerek kendi hükümlerini yürütmek isteyen egemenler karar veriyor.
Bazıları Antigone’yi devrimci olarak niteliyor. Antigone, kardeşinin törelere uygun bir biçimde gömülmesi için verdiği mücadelede gücünü Tanrı yasalarından kutsallıktan alıyor. Dindar diyebiliriz…
Yasa koyarken toplumun tarihini, gelenek göreneklerini, örfünü adetini yok sayamazsızsınız. Bu birikim nesilden nesile aktarılarak binlerce yılın hayat deneyimlerinden süzülüp gelmiş, yazılı olmayan ama yazılı olandan daha önemli daha değerli yasalardır. Ve yasa yaparken bunu göz ardı etmemek gerekir. Bu nedenle Antigone’nin bu inancına salt din olarak bakmamak gerekir. Kaldı ki çok tanrılı, pagan dönemidir oyunun yazıldığı dönem ve o dönemde hakim olan anlayış budur. Koro en başta bunu sorar Kreon’a “ Sen mi yoksa tanrılar mı ölülerden sorumlu?”, diye…
Sadece Sophokles değil, aşağı yukarı ondan 2000 yıl sonra yaşamış olan Shakespeare’de değinmiştir aynı meseleye. Hamlet’in babası katili bulunmadıkça ruhunun rahat edemeyeceğini ve bu nedenle hep ıstırap çekeceğini söyler. Antigone de söyler benzer bir şeyi. “ Eğer kardeşim gömülmezse Hades’e (öteki dünya - cennet) gidemeyecek ve ruhu muazzep olacak”…
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi