Arınç: Öcalan'dan yararlanmanın peşindeyiz

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, çözüm süreciyle ilgili, ''Akılcı siyaset yapıyoruz. Başarabilirsek, Türkiye 30-40 yıllık bir karabasandan kurtulmuş olacak. Başaramazsak Türkiye terörün acısını, yanığını içinde hissetmiş olacak'' dedi.

Yayınlanma: 27.02.2013 - 12:48
Abone Ol google-news

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu. 28 Şubat Soruşturması ve soruşturma kapsamında eski Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Erdal Ceylanoğlu ile emekli Orgeneral Aslan Güner'in ifadeye çağrılmasına ilişkin soru üzerine Arınç, 28 şubat sürecinin Türkiye'de başından bu yana hep tartışıldığını, sadece siyasi değil, ekonomik ve toplumsal barış anlamında da olumsuz etkileri olduğunu anlattı. Aldığı bigiye göre soruşturma kapsamında şu ana kadar 57 kişinin tutuklu olduğunu belirten Arınç, bu sabahki gözaltıların nasıl sonuçlanacağını bilmediğini söyledi.

Arınç, ''Bence önemli bir soruşturma, aynen 12 Eylül 1980 darbesini yapanlarla ilgili olarak, 12 Eylül 2010'da yapılan referandumun arkasından başlatılan yargı süreci gibi. Önemli buluyorum ama soruşturma evresinde olan bir konu, takip etmemiz gerekiyor. Umarım arkasından açılacak davayla kısa süren bir yargılama süreciyle bu kişiler hakkında da olay hakkında da bir yargı kararına ulaşmış oluruz'' dedi.

Konuya ilişkin ''28 Şubat'ta tek suçlu askeri kanat mıydı, dönemin siyasetçilerin hiç mi suçu yoktu?'' şeklindeki söylemler olduğu, bazı çevrelerce de soruşturmanın siyasetçi, gazeteci ve sivil toplum örgütlerini kapsayacak şekilde genişlemesinin savunulduğu ifade edilerek, değerlendirmesi sorulan Arınç, kişisel ve farklı değerlendirmeler yapılabileceğini belirterek, ''Ben bir bakan sıfatıyla, hükümet sözcüsü sıfatıyla bu tartışmalara girmek istemem'' karşılığını verdi.

''Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türk Silahlı Kuvvetleri'nde komuta kademesiyle en azından 28 Şubat sürecinin asli faili olduğuna inananlardan birisiyim'' diye konuşan Arınç, şöyle devam etti: ''Çünkü o zamanki Genel Başkan Deniz Baykal'ın 28 Şubat'ta olanları meşru ve haklı gösterme çabası içerisinde söylediği çoğu cümleler şu anda hafızamda yer ediyor. Mesela bir tanesi, Sayın Saykal demişti ki '28 Şubat sürecinde Türk Silahlı Kuvvetleri adeta bir sivil toplum örgütü gibi çalıştı'. Bu saçma sapan bir tarif. Bir sivil toplum örgütü gibi silahlı kuvvetlerin hükümeti devirmekle sonuçlanan bir eylemde görev aldığını söylemek bir siyasetçiye yakışan tavır değildi. Bu siyasetçidir, destek vermiştir, sorgulanması gerekir anlamında söylemedim ama eğer kapsamını genişletecek olursanız o zamanki medyanın tavrına da bakmamız lazım. O zaman beşli çete tabir edilen birtakım meslek kuruluşlarının da süreç içerisindeki rollerine bakmak lazım. Mesela ben bir savcı olsaydım bu söylediğiniz konuyu çok ilginç bulurdum ve genişletme açısından o zamanki süreçte dahli olan her kişi, kurum ve kuruluşa bu işin içerisine koymak ve ortaya daha haklı, daha doyurucu, daha insanları tatmin edici bir sonuç koymak isterdim. Ama savcının görüşünü ve ne yapmak istediğini doğrusu bilmiyorum.''

 

'Zor bir sürecin içindeyiz'

''Haziran ayına kadar eylemsizlikten ve 2-3 hafta içinde somut sonuçların görülebileceğinden söz ediliyor. 2-3 hafta içinde somut sonuç görülebilir mi? BDP, Kandil, Avrupa tüm kesimler Öcalan'a destek verecek mi? Ne düşünüyorsunuz'' şeklindeki soru üzerine Arınç, ''İkinci BDP heyetinin gitmesinden sonraki gelişmeleri takip eden birisi olarak söylemeliyim, zor bir sürecin içindeyiz ama umduğumuz gibi sonuçlanırsa Türkiye için fevkalade olumlu neticeler verecek. Dolayısıyla bütün siyasi partilerin de sürecin olumlu sonuçlanmasına yine olumlu katkılarının bulunmasını isteriz'' dedi.

İmralı'dan olumlu bir telkinde bulunulduğunu belirten Arınç, sürece başlanırken, öncelikle silahların bırakılması, Türkiye'nin terk edilmesi, ondan sonraki süreç içerisinde de artık silahlı eylem devrinin bitmesi, örgütün eylem yapmak noktasından uzaklaşması ve buna ilişkin bazı konuların da çözümlenebileceğini öngördüklerini söyledi.

Arınç, ''Daha işin başındayız, zor bir süreçteyiz. Çok kırılgan noktalar olabilir, hayalperest olmamak lazım ama ümitli olmalıyız ve sürecin olumlu geçmesi için biz şüphesiz AK Parti olarak, diğer partiler de kendilerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli'' değerlendirmesinde bulundu.

BDP'den ikinci heyetin İmralı gidişinden sonraki süreci değerlendiren Arınç, ''Öcalan, hem telkinleri hem Kandil'e, BDP heyetine veya bir başka noktaya gönderdiği mektuplarıyla, artık 'Nevruz'dan itibaren en azından bir eylemsizlik içine gireceksiniz, eylem yapmayacaksınız, Temmuz-Ağustos itibarıyla da silahlar tamamen bırakılacak ve yurt dışına çıkış süreci konuşulacak'. Bunlar önemli konular ve başta ümit ettiğimiz gelişmeleri destekleyen durumlar. Ama buralarda hangi işler, hangi eller karışır, nasıl bir olumsuzluk ortaya çıkabilir. Örgütle bağlantısı olan Kandil, Avrupa kanadı veya BDP noktasında hangi olumsuz gelişmeler yaşanabilir bilmiyorum'' diye konuştu.

Sürecin başından bu yana ümitli olduğunu ifade eden Arınç, Türkiye'de terörün bitmesi, silahların susması, gözyaşlarının dinmesi noktasında toplumda büyük bir beklenti olduğunu, medyadan önemli bir destek geldiğini anlattı.

MHP'nin farklı bir noktada durduğunu, CHP'nin ''kafasının karışık olduğunu'' dile getiren Arınç, şunları söyledi: ''Tüm anketlere baktığımızda halka sürecin olumlu bitmesi noktasında bir beklenti ve umut olduğunu görebiliyoruz. Bence şu anda yaşanan kısmen eylemsizliğin tamamen silahların susması noktasına gelmesi önümüzdeki aylarda gerçekleşebilir. Ancak bu Öcalan'ın sözlerine ve telkinlerine karşı Kandil'in ne yapacağına bakmamız lazım. Avrupa kanadının ne söyleyeceğine bakmamız lazım ve bütün bu telkinlerin BDP'de bir parti tabanı olarak nasıl karşılanacağını görmemiz lazım. Şu anda hepsinin Öcalan ne derse beraberiz şeklinde sözleri var ancak Fransa'da yaşana olay, Türkiye içerisindeki bazı lokal saldırılar, olaylar veya bazı yıl dönümlerini bahane ederek yapılan sokak eylemleri lokal eylemler olarak görülüyor ama şiddetli ve yoğunluklu değil. Bu bize Öcalan'ın 'artık silah devri bitti' sözünün samimi olabileceğini gösteriyor. Şimdi belli noktalardan buna verilecek tepkileri gözlememiz lazım. Hükümet işin içerisinde bir noktada kesinlikle değil halen sürecin önemli aktörü olduğunu söyleyebiliriz. Ama hükümet olarak da Sayın Başbakan olarak da Ak Parti grubu olarak da eğer bu merhaleler başarıyla katedilebilir ve sonucunda kesin olarak çözüm noktasına gelecek olursak, şüphesiz siyasi iktidarın da 'biz şöyle bir yol haritasıyla bu sorunu çözmeye kararlıyız' şeklinde biri açıklaması kesinlikle olacak.''

 

'Ne gerekiyorsa onu yapar'

MİT'in Kandil ve Avrupa kanadıyla da görüşüp görüşmediğine ilişkin soru üzerine Arınç, bu soruya kesinlikle ''evet veya hayır'' diyemeyeceğini belirterek, ''Önüne koyduğumuz görev belli. Başarıya ulaşmak için bir istihbarat örgütü ne gerekiyorsa yapar'' dedi. Çözüm süreciyle ilgili devletin zirvesinde de bir ortak nokta olup olmadığı sorusuna Arınç, süreçle ilgili herhangi bir aleyhte tutum gösteren olmadığını, herkesin umutlu bir beklenti içinde bulunduğunu söyledi.

PKK'nin elindeki devlet görevlilerinin bırakılmasının söz konusu olduğu söylemlerinin hatırlatılması üzerine Arınç, bu kişilerin ailelerine kavuşturulması noktasında her gün teyakkuz halinde olduklarını bildirdi. Arınç, ''Karşı taraf 'biz size teslim ediyoruz' derse buna ancak seviniriz. Çünkü geçmişte de birtakım kişiler, gruplar, STK'lar irtibat kurarak bazı kişilerin Türkiye'ye kazandırılması noktasında rol oynamışlardır. Biz bunlara engel olmadık. CHP'den milletvekillerinin gidip Esed'in elinden bir gazeteciyi alması konusuna sıcak baktığımız gibi'' diye konuştu.

Arınç, Öcalan'ın sözlerinin dinlenmesi durumunda bu kişilerin sağlığına dikkat edileceğine, ailelerine teslim edilmesi konusunun gündeme gelebileceğine inandığını, ancak bunun bir pazarlık konusu olmadığını söyledi. Öcalan'ın şartlarının iyileştirileceği iddiasının hatırlatılması ve popülaritesinin artabileceğine yönelik rahatsızlığın dile getirilmesi üzerine Arınç, bu konuda MHP'nin söylemlerini eleştirdi.

''Toplum içerisinde gerginliklere yol açabilecek, geçmişte söylenmiş ama beş kuruşluk faydası olmamış laflarla bugün ortamı germe gayretlerini yanlış buluyorum'' diyen Arınç, Öcalan'ın ağırlaştırılmış müebbete mahkum olarak, hükmün ne şekilde infaz edileceğinin belli olduğunu vurguladı. Bugünkü uygulamanın insan hakları bakımından da ceza infazı bakımından da uluslararası ölçekte kabul gördüğünü ifade eden Arınç, ''Bu sürecin daha da iyileştirilmesi veya şu şekle dönüşmesi konusunda hiç bir planımız yok'' dedi.

Öcalan'ın süreç içinde önemli bir aktör olduğuna işaret eden Arınç, şunları kaydetti: ''Geçmişte Türkiye'ye yaşattıkları, işledikleri suçlar, bunların hepsini bir tarafa koyalım. Bunları günde bin defa konuşmakla neticeye varamayız. O bir tarafta hüküm haline getirilmiş Türk milletinin gönlündeki, hafızasındaki bir kayıt. Ama bugün terörün bitirilmesini, silah bırakılmasını, Türkiye'nin terörden arındırılmasını şu veya bu şekilde gündemimize almışsak, bu sürecin içinde Öcalan'ın önemli bir aktör olduğunu kabul etmemiz lazım. Biz gerçeklerle yola çıkıyoruz. Esasen onun aleyhinde her gün bin defa konuşan insanlar da bu gerçeği biliyorlar. Bu gerçeği bilmemiz onu yüceltmemiz anlamına gelmez. Bu aktörden Türkiye adına nasıl daha çok istifade edebiliriz. Nasıl daha olumlu bir rol oynayabilir. Etkisini örgüt üzerinde nasıl daha çok gösterebilir biz bunun peşindeyiz. Akılcı siyaset yapıyoruz. Başarabilirsek, Türkiye 30-40 yıllık bir karabasandan kurtulmuş olacak. Başaramazsak Türkiye terörün acısını, yanığını içinde hissetmiş olacak. Daha popüler olacakmış, şöhret kazanacakmış bunları bir kenara bırakacağız. Bu aktörden nasıl yararlanacağız bence akılcı olan bunu takip etmek''

 

Yeni anayasa yapım süreci

Yeni anayasa yapım sürecine ilişkin soru üzerine anayasa çalışmalarının bir seneyi geçtiğini belirten Arınç, ''Mart sonu veya nisan sonunda da bu işin bitmesi lazım. Çünkü bu 4, 5 yıl boyunca tartışılacak konu değil. İsterlerse bir ayda yeni bir anayasayı yazabilecek noktadayız. Bu konuda Başbakanımızın tavrı çok nettir ve çok olumludur. Mart sonuna kadar bitirin yoksa biz kendi anayasa taslağımızla, bu anayasa taslağına yardımcı olabilecek siyasi partilerle görüşürüz. 330'un üzerinde oy alabileceğini düşündüğümüz anda Meclis'e getiririz, 330'un üzerinde oyla da halka referanduma götürürüz'' diye konuştu.

Hazırladıkları anayasa taslağıyla önce CHP'ye, daha sonra MHP ve BDP'ye gideceklerini anlatan Arınç, CHP, MHP ve BDP'nin kapıları kapatması durumunda millete dönüp ''Ey millet, ben senin için yeni bir anayasa yapmak istedim, Uzlaşma Komisyonu'na 3 kişi verdim, netice alamadım. Kendi taslağımı götürdüm, bana 'hayır' dediler. Sen bilirsin. Ben senin için yeni bir anayasa istedim ama bu partiler bana yardımcı olmadılar. 2015'te seçim var. Sen beni öyle yüksek milletvekili sayısıyla iktidar yap ki şu anayasayı ben kendi başıma yapayım'' diyeceklerini söyledi. Arınç, ''Veya boynumuzu bükeriz. 'Muvaffak olamadık. Yeni bir anayasa konusunda bu siyasi partilerin hiçbirisi istekli değil ey millet, o zaman sen kararını ver' deme noktasında oluruz'' dedi.

Yeni anayasa yapma çalışmalarının hızlandığını, bazı konularda anlayış birliği içerisinde olunabileceğini ifade eden Arınç, devam etti: ''Şüphesiz yeni anayasada vatandaşlık kavramının etnisiteye vurgu yapmadan, yeniden yazılması konusunda CHP'nin de bir yumuşak tavır içerisinde olduğunu, BDP'nin de bir yumuşak tavır içerisinde olduğunu biliyorum. Biz de etnisiteye güçlü bir vurgu yapmayan yeni bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kavramının daha kuşatıcı olduğunu düşünüyoruz. MHP zannediyorum bu konuda eski anayasanın, yani darbe anayasasındaki tarifin yerinde kalmasını istiyor.''

Son günlerdeki milliyetçilik tartışmalarının, kavramın yanlış anlaşılmasından kaynaklandığını dile getiren Arınç, milli olan şeyi reddetmenin mümkün olmadığını bildirdi. Milliyetçilik derken birbirini reddetmeyen bir anlayışın düşünülmesi gerektiğine işaret eden Arınç, etnisite vurgusu olmazsa milliyetçilik kavramının daha kuşatıcı olacağını vurguladı.

Irkçılığın reddedilmesi gereken bir tabir olduğunu belirten Arınç, şunları kaydetti: ''Türkçülükle Kürtçülükle bir yere varmak mümkün değil. Faşizm denen şey, ırk esasına dayalı bir inanç grubuysa bunu reddetmemiz lazım. Dünyanın geldiği nokta da budur. Farklılıkların bir arada yaşaması, bir özgürlüktür, bunu temin etmemiz lazım. Eğer Türkiye'de Türk kelimesi herkesi kapsayan bir nokta olmaktan çıkmışsa buna rağmen Türkçülüğe devam edemeyiz. Cumhuriyet'in kuruluşuyla başlayan Cumhuriyetçi Türk kavramının bugün Türkiye'nin sorunlarını çözmediği konusunda ben şahsen bir inanç sahibiyim. Başbakanımızın 'Benim önüme Türkçülükle Kürtçülükle gelmeyin' demek istediğini ama konuşma süreci içerisinde bunu farklı bir şekilde ifade ettiğini düşünüyorum. Konuşma bütünü itibarıyla doğrudur ama kimse kendi milliyetinden etnik kökeninden dolayı bir utanç duyamaz, aksine iftihar duyar. Ama herkesin Türk olması gerektiğini, 'Ben Türküm' demesi gerektiğini, Türkçülük yapması gerektiğini herhalde kabul edemeyiz. Buna uygun bir anayasa yapmalıyız.''

 

Şivan Perver ile görüşme

Arınç, ''Başbakan Erdoğan'ın ya da MİT Müsteşarı'nın bu süreçte siyasi partileri bilgilendirmesi söz konusu olabilir mi'' sorusuna ''Henüz değil ama olabilir'' yanıtını verdi. Bilgilendirmeyi kimin yapacağına ilişkin soruyu Arınç, ''Başbakan ne takdir ederse onu yapar. İsterse kendisi yapabilir, isterse MİT Müsteşarı'na görev verir, kabul ederlerse onlarla görüşür'' diye yanıtladı.

''Siz de Şivan Perver'e gideceksiniz bu süreçte...'' sözleri üzerine Arınç, Şivan Perver için Almanya'ya gitmediğini, Almanya seyahati sırasında Şivan Perver ile görüşeceğini söyledi. Daha önceki bir Almanya seyahati sırasında Perver'in kendisiyle görüşmek isteğini anlatan Arınç, o zaman çok samimi bir görüşme yaptıklarını, bunun olumlu etkileri görüldüğünü belirtti. Arınç, ''Yine bu seyahatim sırasında böyle bir görüşmenin mümkün olabileceği söylendi. Belki o, belki yanındaki arkadaşlarıyla bir akşam çay içebileceğimizi söyleyebilirim'' dedi.

 

'Legal bir yapılanmadır ancak...'

Arınç, ''Evinizin yakınında 2 özel kuvvet mensubunun yakalanmasının ardından bitmeyen bir tartışma başladı. O olayla ilgili neden dava açılmadı? Bugünlerde savcının Seferberlik Tetkik Kurulu ve Özel Kuvvetler Komutanlığı ile ilgili bir soruşturma başlatacağı yolunda haberler yansıdı. Size gelen bir bilgi var mı'' sorusunu üzerine kendisine doğrudan gelen bilgi olmadığını, savcıyla direkt temas kurarak ''Benimle ilgili olduğu söylenen bu konu ne zaman açıklığa kavuşacak veya dava açacak mısınız'' diye sormadığını söyledi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in ise konuyla ilgili kendisine yöneltilen sorulara ''Sorgu aşamasındadır, henüz netice bağlanmamıştır'' diye cevap verdiğini aktardı.

Gazetelerde, kozmik odada yapılan araştırma neticesinde bilgi ve belgelere ulaşıldığı, bunların tetkik ve incelemelerinin zaman aldığı, bu aylarda bu işle görevli savcının dava açabileceği yönünde haberler yer aldığını belirten Arınç, yazılanlardan fazla bir bilgiye sahip olmadığını söyledi.

Özel Kuvvetler Komutanlığı özel amaçları dışında faaliyet göstermişse veya amacından farklı, bazı sivil kişilerle temas ve ilişki kurularak kanun dışı illegal yapılanmalara yol açılmışsa bunların savcılığın inceleyebileceği ve sorgulayabileceği konular olduğunu kaydeden Arınç, Özel Kuvvetler Komutanlığı'nı, Milli Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı'nın illegal bir yapılanması şeklinde görmenin doğru olmadığını söyledi.

Arınç, ''Legal bir yapılanmadır ancak bazı olaylara karıştığı iddia edilen kişiler varsa bazı olaylar onların eliyle yapılmışsa, ki yapılmamıştır diyememem Türkiye'nin şartlarına baktığımızda, bu konuların soruşturulması ve hangi olaylarda yetki ve sorumluluklarını aşarak bu işe girdiklerinin tespit edilmesi bence geçmişimize, yakınımıza ışık tutacak bir soruşturma olur'' diye konuştu.

 

'Hiçbir hakikat gizli kalmamalı'

Arınç, ''Tezkerenin tutanaklarının açıklanmasından yana mısınız? Böyle bir talep olacak mı?'' sorusu üzerine, şunları söyledi: ''Hiçbir hakikat gizli kalmamalı. Tutanakların yayınlanmasından da hiçbir endişe duymamak lazım. Bu konuda AK Parti grubu ne düşünüyor, test etmedim. Danışma Kurulu kararıyla götürüldüğü zaman bunun oy çokluğuyla çıkmış olması lazım. Hem 1 Mart 2003'ün tutanakları hem de ondan önceki kapalı oturumlara ait şu ana kadar açıklanmamış tutanak varsa hepsinin yayınlanmasını isterim. Mesela 1996'da ilk Hükümet ortağı olduğumuz dönemde çekiç güçle ilgili bir kapalı oturum yapılmıştı. Ben o zaman Refah Partisi'nin görüşlerini Meclis'te söylemiştim. Onlar da yayınlansa çok memnun kalacağım.''

Tarihe ışık tutması bakımından tutanaklar açıklanırsa herkesin bilgi sahibi olacağını anlatan Arınç, şunları kaydetti: ''Sonuçları nasıl oldu derseniz... Bu konu tartışmalıdır. Ben yine kendi düşüncemde 'İyi ki olmadı. Biz ABD'nin şu kadar asker, şu kadar uçak, şu kadar helikopterine Irak'a kuzeyden bir kapı açacak şekilde iyi ki yol vermedik' diye düşünüyorum. Kendime göre bazı sebepler var. 'Terör biterdi, PKK yuvalanması olmazdı. Kuzey Irak bir şekilde bölünmezdi...' Bunların hepsi tartışılabilir. Ama büyük portreye baktığım zaman, Türkiye'nin, TBMM'nin, o saygın kurumun, o anda verdiği kararın çok doğru, çok hayırlı olduğunu düşünüyorum. Bunun sonuçlarını belki herkes yazacaktır. Doktora konuları olacaktır. Ama TBMM'nin saygınlığı ve itibarı bence o karardan sonra daha da çok artmıştır. Ben, Türkiye için hayırlı olduğunu düşünüyorum.''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler