Arınç'tan rakamlar abartılmasın çağrısı

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''DTP, terör örgütü PKK, İmralı yüz binlerce insanı bir araya getirdi diye kitlelerin motivasyonunu olumsuz etkileyebilecek bir rakamı telaffuz etmenin doğru olmadığını'' iddia etti.

Arınç'tan rakamlar abartılmasın çağrısı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.10.2009 - 09:15

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç,  televizyonların Ankara temsilcileriyle TRT Genel Müdürlüğü'nde düzenlediği sohbet toplantısında, Habur'dan Türkiye'ye giriş yapan terör örgütü mensuplarının karşılanmasıyla ilgili bir soru üzerine, kendisinin de geçtiğimiz günlerde Şırnak'ta incelemelerde bulunduğunu ve burada yetkililerle görüştüğünü kaydetti.

Arınç, ''Habur'da toplanan kalabalık için verilen rakam 15-17 bin arasıdır. Yani 20 bini aşan bir kalabalığı hiç kimse söylemedi. En fazla 17 bin denildi'' dedi.

Türkiye'nin bazı gerçeklerinin bulunduğunu ifade eden Arınç, şöyle konuştu:
''Ama Türkiye'nin bir gerçeği var. DTP istediği zaman belli bir hassasiyet sebebiyle birkaç bin insanı toplayabiliyor ama 'Bir milyonluk miting yapacağız' dedikleri zaman da 15 bini geçmeyen insanları ancak toplayabiliyor. Bir milyonluk miting lafını söylemek kolay ama 100 bin kişiyi bir araya getirmek çok kolay değil. '25 bin bile fazla' diyebilirsiniz ama 25 bin, Türkiye'nin bir gerçeğidir. 25 bini Diyarbakır'da toplayabilenler bir de gözlerini Karadeniz'e diksinler. Bir zatın cenazesine de 70 bin kişi katılabiliyor. Orada da en küçük rakam 25 bindi. Bir zat vefat etmiş, müftü müymüş, vaiz miymiş bilemiyorum. İstanbul'dan da Mahmut Efendi katılmış. Fotoğraflar gösteriyor ki 70 bine yakın insan da Rize'de bir cenaze dolayısıyla bir araya gelmiş. İşte Türkiye bu. Onun için yani 'DTP, terör örgütü PKK, İmralı, yüz binlerce insanı bir araya getirdi' diye kitlelerin motivasyonunu olumsuz etkileyebilecek bir rakamı telaffuz etmek bence doğru değildir.''

Hükümet olarak önlerine bir hedef çizdiklerini ve terör sorunu devam ettiği sürece de bu hedef doğrultusunda çalışmayı sürdüreceklerini belirten Arınç, ''Yapmak istediğimiz şeyin iki ana temeli var: Biri terörün mutlaka sona erdirilmesi, bu konuda ne yapılıyorsa onları yapmaya mutlaka devam edeceğiz ama bu tedbirleri destekleyecek başka tedbirlere de ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bunları da mutlaka alacağız'' diye konuştu.

Bu işe giriştiklerinde ''her ağızlarını açtığında kendilerini düşman gibi hedef haline getiren bir muhalefetin'' bu noktaya gelebileceğini düşünmediklerini belirten Arınç, bunun da Türkiye'nin bir gerçeği olduğunu, bir yandan da halkın yaşanmış acılar dolayısıyla olaylara bakış tarzını bir anda değiştirmenin mümkün olmadığını söyledi.

 

"DTP'nin içinde de rahatsız olanlar var"

Diyarbakır'dan dönerken uçakta DTP'li milletvekillerinin de bulunduğunu anlatan Arınç, bu milletvekillerinin ikisiyle yol boyunca sohbet ettiklerini belirtti.

Yapılanların Türkiye'yi, halkı ne kadar rahatsız ettiğini milletvekillerine ifade ettiğini aktaran Arınç, şunları kaydetti:
''Yeminle söylüyorum, isimlerini söyleyemeyeceğim, 'Biz de bundan rahatsızız' dediler.
'Peki neden mani olmuyorsunuz' dedim. Onlar da 'mani olamıyoruz' dediler. Yani 'Sayın Genel Başkanlarının da bu konuda çok çaba sarf ettiğini, aklı başında insanların (yapmayın etmeyin) demelerine rağmen ancak bu kadarını yapabildiklerini' söylediler. Girerken tek tip kıyafetlerini çıkartmalarını istediklerini, sonra Diyarbakır'a gelirken yol üzerinde bazı şeylere engel olmak istediklerini şimdi de dedikodu olarak 'Meclise geleceklerini, toplantılara katılacaklarını, bunu bir haber olarak uçurduklarını, oysa böyle bir şeye izin vermeyeceklerini' söylediler. Ben de oradan, bir kere samimi olduklarına bir ölçüde inandım. DTP'nin içinde de bu gelişmelerden rahatsız olanlar var. Onların tabiriyle 'bu barış sürecini' engellemeye yönelik çabalar var.
Birileri Apo'yu bir kahraman haline getirmek, onun emri ve talimatıyla bu işlerin başladığını söyleyerek, Öcalan'ın gücünü ispat etmeye çalışıyor. Birileri onunla birlikte örgütün ne kadar canlı ve diri olduğunu göstermek istiyor.''

Arınç, TRT'de yayımlanan Ayrılık dizisine İsrail'in tepkileriyle ilgili soru üzerine de İsrail'in Ankara Büyükelçisi'yle bugün saat 14.30'da makamında görüşeceğini bildirdi.

 

"Bu insanı olaya bir siyasi kılıf geçirmeye çalışan yaramaz tipler var"

Başbakan Yardımcısı Arınç, Türkiye'ye gelen terör örgütü mensuplarının karşılama töreniyle ilgili soru üzerine, grubun kalabalıklar tarafından karşılanması, burada aşırılığa giden, örgüt propagandasına yol açan gayretlerin olmasının dikkat çekici ve üzüntü verici olduğunu söyledi.

Terörle mücadelede en kısa yol veya tarifin, ''dağa çıkışların sona ermesi ve dağdan inişlerin de teşvik edilmesi'' olduğunu vurgulayan Arınç, geçmişte görev yapan komutan ve siyasetçilerin de dağa çıkışların önlenmesinin önemini ifade ettiklerini belirtti. Dağa çıkışlar sürdüğü sürece örgütün hayatiyetini sürdüreceğini anlatan Arınç, bunun önünün siyasi, sosyal, ekonomik tedbirlerle kesilmesi gerektiğini söyledi.

Geçtiğimiz günlerde Şırnak'ta incelemelerde bulunduğunu anımsatan Arınç, burada idareciler, asker ve emniyet güçleriyle görüşmelerde bulunduğunu belirtti. Habur'da toplananların televizyonlara yansıyan görüntülerinin orada çok büyük bir kalabalığın bulunduğu izlenimi verdiğini dile getiren Arınç, ''Bu televizyon ekranlarını ben siyasetçilerin mitinglerinden bilirim. Gerekirse birkaç yüz kişilik bir topluluğu, Erbakan Hoca'nın tabiriyle 'muhteşem topluluklar' haline getirmek mümkün'' diye konuştu.

Kendisine verilen bilgiler doğrultusunda orada 20 bini aşan bir kalabalığın bulunduğunu kimsenin söylemediğini anlatan Arınç, Diyarbakır'da da vali, emniyet müdürü, jandarma alay komutanı ile görüştüğünü, meydanda toplanan kalabalığın da 25-30 bin arası olduğunu söylediklerini kaydetti.

Arınç, ''Tabii bu kalabalıklar bir meydanı tıka basa doldurduğu zaman göze çok fazla da görünebilir ama rakamlar budur. Ertesi gün haberlere baktığımız zaman 'on binlerce, yüz binlerce' diye bir rakamdan bahsediliyor. Bu, basın açısından bu süreçte dikkate alınacak bir örnek. Çünkü televizyon ekranlarından bunları izleyen insanların bu tür kalabalıklar her zaman bir araya gelmiyor diye düşündüğünü tahmin ediyorum'' diye konuştu.

Televizyonlar ve yazılı basının bu konuda Türkiye'nin şartlarını dikkate alarak sürecin başarılı olmasını arzu eden bir tavır içinde olduğuna inandığını dile getiren Arınç, sürece ilişkin de bilgi verdi.

Yasama yılının başladığı Ekim ayında süreçle ilgili Başbakan, İçişleri Bakanı ya da görevlendireceği bir bakanın TBMM'ye bilgi sunacağı yönünde önlerine bir takvim koyduklarını aktaran Arınç, bu sırada ''yol haritası'' nitelendirmesini kullandıktan sonra, aslında bunu söylediğinde de yanlış anlaşıldığını, ''terör örgütünün ağzıyla konuştuğu'' yönünde bazı basın organlarında eleştiri getirildiğini kaydetti. Arınç, ''takvim'' denilmesinin daha uygun olacağını belirterek, ''Peki takvim diyelim, belki takvim daha yumuşak, daha light oldu'' diye espri yaptı.

Bu takvimin resmi ağızdan açıklanmasının ardından basının da bilgilenmiş olacağını, kısa, orta, uzun vadede yapılacaklar konusunda kamuoyunun bir başlama noktasını tespit etmiş olacağını ifade eden Arınç, ''Doğrusu biz buna hazırdık ama bildiğiniz gibi bir görüşme söz konusu, Bahçeli ya da Baykal'la... Bahçeli kapıyı kapattığı için oradan bir beklenti yoktu ama Baykal ile bir görüşmenin hem Baykal, hem de Başbakan tarafından arzu edildiğini biz hissettik'' dedi.


"Kırıcı bir muhalefet"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Deniz Baykal arasında yaşanan mektuplaşma sürecini de anımsatan Arınç, bazı yasama faaliyetleri nedeniyle Ekim ayı içinde TBMM'de konuyla ilgili bir bilgilendirmenin gerçekleştirilemediğini söyledi.

''İtiraf etmeliyim ki en zor, en riskli işi yapmaya talip olduk'' diyen Arınç, ''Yine ne olacaksa olsun, bombalar patlasın, çatışmalar olsun, cenazeler gelsin, ağlayanlar, sızlayanlar olacak, biz bunlara üzüntümüzü beyan edeceğiz, her evden feryatlar yükselecek, dağdakilerin sayısı artacak ama ben bir iktidarım, iktidarım devam etsin diyebilirdik. Zoru tercih ettik'' dedi. Arınç, seçimleri de riske atabilecek bir girişime kalkıştıklarını, bu işi de başarmak zorunda olduklarını kaydetti.

Arınç, şunları söyledi:
''Başarmamız için iç ve dış şartların da uygun olduğunu düşünüyoruz ama böylesine sert, olumsuz, kırıcı bir muhalefeti ben şahsen tahayyül etmemiştim. Her ağızlarını açışlarında hıyanetten bahseden, her ağızlarını açtığında bizi düşman gibi hedef haline getiren bir muhalefetin bu kadar bu noktaya geleceğini doğrusu düşünmemiştim. Demek ki bu Türkiye'nin bir gerçeği. Bir yandan da tabii halkımızın yaşanmış acılar dolayısıyla olaylara bakış tarzını bir anda değiştirmek mümkün değil.
Şimdi bu gelişler bir sevinçle karşılanıyor. Herkesin bir öyküsü var. 1 yaşındaki çocuğunu bırakıp dağa çıkmış bir kadının 18 yıl sonra dönüşünü düşünün. Bu o çocuk için, annesi için, babası için, akrabaları için ve o dağdan inen kadın için nasıl bir haletiruhiye. Biz bunu yaşamadık ama yaşayanlar var. Dolayısıyla onu karşılayanların da dağdan ve Mahmur'dan gelenlerin de -ki Mahmur'da 11 binden fazla insan var- annesi, babası yurt dışına kaçtıktan sonra orada hayata gözlerini yeni açmış çocuklar var, bunların sevinçlerini tabii görmek lazım.

Bu insani olaya bir siyasi kılıf geçirmeye çalışan yaramaz tipler var. İtiraf edelim ki orada da var, bu tarafta da var. Terörün bu şekilde devam edip gitmesini, Türkiye'nin bu sorunla her an baş başa kalmasını, kırılmasını, üzülmesini, yolunun kesilmesini, yatırımların durmasını, Türkiye'nin ayağa kalkmasını hazmedemeyen, istemeyen, terörden beslenen, onu sektör haline getirmiş, kazanç sağlayan iç ve dış mihraklar var. Bunlar için kitaplar yazıldı, televizyon dizileri, bunları anlatan öyküler var. Bunları hepimiz biliyoruz. Bütün bunların bir anda bu süreci tersine çevirebilecek, olayı bir kahramanlığa dönüştürme, Türkiye'deki hassasiyetleri kaşıma, sinir uçlarına dokunma gibi gayretler var.''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon