Başbakan Erdoğan Meksika'da

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Meksika ziyareti çerçevesinde Osmanlı kolonisinin 1910 yılında başkent Mekxico City'e hediye ettiği saat kulesini ziyaret etti.

Yayınlanma: 10.12.2009 - 07:22
Abone Ol google-news

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kent merkezindeki Osmanlı saat kulesini ziyaret ederek, Türkiye'nin Mexico City Büyükelçisi Alev Tunç'tan bilgi aldı.

Kulenin tamiratının Meksika'nın kuruluşunun 200. yıldönümü olan 2010 yılına yetiştirilmesi talimatında bulunan Erdoğan, gerekli çalışmanın yapılmasını istedi.

Erdoğan, Meksika ziyaretinde kendisine eşlik eden Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Kürşad Tüzmen ile hatıra fotoğrafı da çektirdi.

Bölgede yaşayan bir Türk aileyle sohbet eden Erdoğan, ailenin 2 yaşındaki Bal isimli kız çocuğunu da sevdi.

Bu arada Erdoğan, gazetecilerin, Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Nabi Şensoy'un merkeze alınmasını istemesine ilişkin soruya üzerine, konuyla ilgili gerekli açıklamanın yapıldığı karşılığını verdi.


''Yeni Bin Yılda Türkiye'nin Küresel Barış Arayışı''

Recep Tayyip Erdoğan, Meksika ziyareti çerçevesinde Matias Romero Enstitüsü'nde ''Yeni Bin Yılda Türkiye'nin Küresel Barış Arayışı'' konulu bir konuşma yaptı.

Tarihin, barışa giden yolun uluslararası dayanışma ve bilginin paylaşımından geçtiğini bizlere gösterdiğini ifade eden Erdoğan, enstitünün de bu çabalara etkin bir katkı sağladığını söyledi.
Meksika ziyaretinin amacının ikili ilişkilere canlılık kazandırmak olduğunu belirten Erdoğan, ziyaretin her iki ülkenin yeni iş olanakları yakalamasına fırsat olacağını bildirdi.

Konuşmasında, Türkiye'nin yeni bin yılda dış politika vizyonu hakkında bilgilere de yer veren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Hepinizin malumu olduğu gibi uluslararası sistem henüz değişim sürecinden geçiyor. Bu süreç bir taraftan insanlığın refahına katkı sunacak gelişmelere kapı aralarken diğer taraftan üzerinde hassasiyetle düşünmemiz gereken karmaşık sorunları ve belirsizlikleri de beraberinde getiriyor. Demokratikleşme, siyasi çoğulculuk, insan hakları, kültürlerarası diyaloğun tesisi gibi günümüz küresel siyasetinde yer alan temel pozitif değerlere karşılık terörizm, kitle imha silahlarının yayılması tehlikesi, sınır ötesi ve yasadışı güç gibi sorunlar uluslararası toplumu daha fazla meşgul ediyor. Böyle bir bir dünya konjonktüründe uluslararası dayanışmaya diyaloğa ve işbirliğine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğu açıktır.

Türkiye olarak uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması amacıyla BM, NATO, AGİT gibi kuruluşlar çerçevesindeki çeşitli komisyonlara aktif bir şekilde katılım sağlıyor, yine aynı şekilde Medeniyetler İttifakı gibi kültürlerarası anlayış, uyum ve hoşgörünün yerleştirilmesine yönelik projelerin hayata geçirilmesi gibi daha aktif bir şekilde çaba harcıyoruz.

Soğuk savaş dönemi sonrasında Türkiye'nin yakın çoğrafyası içinde yer alan Ortadoğu ve Balkanlar'da küresel istikrarı tehdit eden çok sayıda çözümlenmemiş ve donmuş çatışma odakları ortaya çıktı. Bu tablo, bölgesel barış ve istikrarı hedefleyen etkin, sonuç odaklı, çok boyutlu, çok katmanlı ve devletlerarası politikaların yanısıra bölgelerarası bir dış politika anlayışını kaçınılmaz hale getirdi.''

Erdoğan, Türkiye'nin, demokrasisiyle, dinamik ekonomisiyle, evrensel değerleri birbiriyle bağdaştıran kimliğiyle kendi bölgesinde hatta kendi bölgesinin ötesinde güvenlik ve istikrar üreten bir dış politika benimsediğini ve bu yönde bir dış politika yürüttüğü kaydetti.


AB ve Kıbrıs

AB'ye tam üyelik müzakereleri sürecinde Türkiye'nin AB müktesebatına uyumuna yönelik gerekli raporları hızla gerçekleştirdiği anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Diğer taraftan Avrupa'nın, siyasi ve ekonomik açılardan belirli bir stratejik vizyon sürdürmesi ve bu stratejik hedefe doğru bizimle birlikte yürümeye devam etmesi gerekir.

Şu bir gerçek ki Türkiye'nin AB'ye katılmasından iki taraf da kazançlı çıkacaktır. Türkiye'nin üyeliği birliğin küresel konumunu güçlendirmekle kalmayacak, birliğin temsil gücünü de yükseltecektir. AB müzakere sürecimizin önüne engel olarak konan Kıbrıs meselesi halen bekliyor.

Türkiye ve Kıbrıslı Türkler, adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözüme ulaşma yönündeki iradelerini açık ve net olarak gösterdiler. Bu irade halen güçlü bir şekilde geçerliğini koruyor.

Kıbrıs sorunuyla doğrudan veya dolaylı biçimde ilgili olan diğer tarafların da aynı iradeyi sergilemesini arzu ediyor ve bu yöndeki teşviklerimizi sürdürüyoruz.
Bu başarılabilirse Doğu Akdeniz'in bir istikrar, işbirliği ve ortak refah alanına dönüştürülmesi yönünde çok önemli bir mesafe alınmış olacak.''

Türk dış politikasındaki diğer bir temel hedefin de Balkanlar'dan Ortadoğu ve Orta Asya'ya uzanan geniş bir coğrafyada barış ve istikrarın sağlanması olduğunu belirten Erdoğan, Türkiye'nin, yakın coğrafyasında yer alan kriz bölgelerinde barış, istikrar ve refahın sağlanması için kararlılıkla mücadele ettiğini dile getirdi.

Erdoğan, Türkiye'yi çevreleyen bölgelerin uzun yıllardan bu yana dünya siyaset sahnesinin odağında yer aldığını belirterek, ''Bölgemizde aktif bir şekilde sürdürdüğümüz yapıcı ve barışçı politika sadece bölgesel amaçlara değil aynı zamanda küresel barışa da hizmet ediyor'' diye konuştu.

 

Türk ekonomisi

Türkiye'nin ekonomik gelişimiyle ilgili bilgi vererek küresel ekonomik krize de değinen Erdoğan, ''Yaşanan son küresel kriz birçok ülkeye ciddi hasarlar vermiş olsa da Türkiye, sağlam finans yapısı, sağlam bankacılık yapısı ve aldığı erken tedbirlerle sayesinde bu krizi ABD ve Avrupa ülkelerine nazaran çok daha az hasarla geçiriyor. Son yıllarda ihracatımızdan uluslararası doğrudan yatırımlara kadar her alanda tarihi rekorlar elde ettik. Türkiye'yi yatırımlar için bir cazibe merkezine dönüştürdük ve bu gayretlerimiz sürüyor'' diye konuştu.

Türk dış politikasına ve ekonominin bu genel görünümü çerçevesinde Türkiye-Meksika ikili ilişkilerine de değinen Erdoğan, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin 81 yıl öncesine gittiğini hatırlattı.

Ancak iki ülke arasındaki karşılıklı etkileşim ve dostluğun çok daha eskiye dayandığını gözden kaçırmamak gerektiğini vurgulayan Erdoğan, ''Meksika ve Osmanlı İmparatorluğu arasında ilk diplomatik ilişkilerin tarihi 1865 yılına uzanıyor. Tanınmış tarihçi Fernand Braude, Akdeniz'in tarihini anlatırken Veracruz'da uçan kelebeğin kanat esintisinin Topkapı'daki Yeniçeri ayaklanmasını etkilediğini vurgular. Bu vurgu, küreselleşmenin aslında yeni bir olgu olmadığına işaret ediyor'' dedi.

 

Erdoğan, onuruna verilen resepsiyona katıldı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin Mexico City Büyükelçiliği'nde onuruna verilen resepsiyona katıldı.

Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin Mexico City Büyükelçisi Alev Kılıç'ın verdiği resepsiyonda, Meksika Metropoliti Athena Gores ve zamanında İstanbul'dan göç etmiş Yahudiler ile de sohbet etti. Erdoğan, davetlilerle hatıra fotoğrafı da çektirdi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler