Bir 'Tahrir' Ödevi...

Bir 'Tahrir' Ödevi...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.02.2011 - 07:57

Türkçe öğretmenlerimiz önemli günlerde, benim kuşağıma bir iki sayfalık “tahrir” (yazma, kompozisyon) ödevleri verirler, okurlar ve düzeltirlerdi. Şimdilerde, sınava hazırlayan dershane öğretiminden tahrir yazmaya pek vakit kalmadı sanıyorum. “Tahrir”deki gösteriler başladığından bu yana, kendime sorup duruyordum, meydanda büyüyen topluluk ne yazıyor? Bir TV kanalında “tahrir”in Arapçada “hürriyet” anlamına geldiğini öğrenince merakım büsbütün arttı. Kendime bir tahrir (yazma) ödevi verdim. Ödevimi geciktirmeden okuyuculara sunuyorum.

Önce “tahrir” (yazma) ile “hürriyet” ilişkisini araştırdım, Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Sözlüğü’nde. Meğer Türkçemizin “tahrir” sözcüğü, Osmanlıca “hür / azâd etme” (özgürlük) anlamına da geliyormuş. Haberdeki hürriyet anlamının “mecaz” olmadığını kavradım. Sözlük anlamıyla “Hizb-ül tahrir” Hürriyet Partisi olmalı. Tahrir Meydanı’ndaki göstericiler Başkan Mübarek’ten “hürriyet” istiyorlar. “Mübarek” adının tebrik edilen kişi olduğunu sanıyordum, çok fazla yanılmamışım. Bereket kökünden gelen “Mübarek” adının gerçekten hayırlı, uğurlu, mutlu, kutlu ve tebrike değer anlamları var. Mübareke, beğenilen, kızılan, şaşılan kişiler ve karşılıklı tebrikler için kullanılırmış. Sözlükteki tebrik türevlerini izlediğimde karşıma bizim Ferruh’lar ve “Mübarek”ler çıktı. Bereket (bolluk) ile tebrik (kutlama) sözcükleri tam eşanlamlı olmasa bile aynı kökten geliyor.

Tahrir Meydanı’nda toplanan gençler, yoksulluk ve yolsuzluktan yakınıyor; yakıp yıkmadan ve kan dökmeden Mübarek yönetiminden iş, bereket ve hürriyet istiyor; sezsizce ve inanç-la bekliyordu. Medyada sergilenen ve izlenen senaryo yeni ve medyatik bir devrimdi. İki hafta boyunca gitti geldi, salladı, sallandı, tükenir gibi oldu ama ayakta kaldı. Başkan Mübarek ve çevresini iktidardan indirdi. Ülke yönetimi, geçici olarak Silahlı Kuvvetler Şûrası’na devredildi. Ortadoğu’daki hassas dengeleri koruyacağı umulan çözüm, Batı’da göze çarpan bir ferahlık yarattı.

Mübarek’in yüzde 82 seçmen çoğunluğuna dayanan yönetimi 18 günlük bir meydan gösterisiyle, kabul edilir bir demokrasiye dönüşebilir mi? Gösterilerle uğraşan Türkiye’deki vesayet karşıtı demokratik açılımın Mısır’a örnek/model olamayacağı anlaşıldı. Geriye, içeride Silahlı Kuvvetler ile Müslüman Kardeşler; dışarda ise İran Devrimi ile devrim karşıtları; Türkiye’deki gelişmeleri dikkatle izleyen ABD ile İsrail kalıyor.

Bu satırları yazarken ekranda mübarek (inanç-lı) göstericilerin çadırlarını söküp toplayarak Tahrir Meydanı’nı boşalttığını izliyorum. Bir dönem sona ererken demokrasi tarihinde bir yenisi başlıyor. Bu dönemde Mısır’ın kaderini, geleceğini dış güçlerin değil, Mısır halkının belirleyeceği söylemi oldukça yaygın. Ne zaman, nasıl? Gerçekleşir mi bilemiyorum. Bilenlerin de bilgisinden emin değilim. Ekranda küresel güçlerin ortak önerilerini dinliyoruz: “Kurulu düzeni bozmayan, barış içinde dengeli geçiş” gibi... Kurulu düzene dokunmayan devrim, devrim olur mu? Soru, Aydınlanma filozofu Voltaire’in bir önerisini anımsatıyor: “Gemi batarken, cankurtaran sandalında şarkı söylemeyi ihmal etmeyin!” Ordu gözetiminde yapılacak erken seçimlerin sonuçları demokrasi için yeterli olacak mı? Seçimler, Tahrir taleplerini yerine getirebilecek mi? Küresel bir medya savaşımına giren “Tahrirci gençlere” hayırlı, uğurlu ve tebrike değer başarılar dileyelim. İslam cumhuriyetleri ile laik Türkiye dahil, küreselleşen dünyanın, Tahrir Meydanı’ndaki doğaçlama gösteriden alacağı bazı dersler bulunduğunu sanıyor; “Biz bu sorunları geçmişte bıraktık” demeden, okurlarımın bu “tahrir ödevi” üzerinde biraz durup düşüneceğini umuyorum.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler