Birilerinin adamı olmamıza gerek yok
Yaz sezonunun biraz sönük geçen televizyon ekranının ilgi çeken isimlerinden biri Şükrü Özyıldız. Benim Hâlâ Umudum Var'da fakir oğlan olarak karşımızda. Oysa hikâyesi canlandırdığı karakterin tam tersi. Oyunculuk için aile şirketini terk etmiş.
Şükrü Özyıldız, Uçurum’da bir fahişe için karısını terk eden avukat olarak dikkat çektikten sonra, şimdi Star’da Benim Hâlâ Umudum Var dizisiyle bir anlamda jönlük deneyimi yaşıyor. Lafını esirgemeyen bir isim Özyıldız, bunu bitmek bilmeyen özgüvenine, özgüvenini de İzmirliliğine veriyor. Hikayesini kendisinden dinleyelim.
\n\n-Siz de İzmir’den İstanbul’a gelen genç ve başarılı oyunculardan birisiniz sanırım. Buna bir furya diyebilir miyiz? Sizi diğerlerinden farklı kılan nedir? Farklıyım, çünkü benden bir tane daha yok, yanlış mıyım? Senden de bir tane daha yok. Yerleşmiş bi algı vardır ya, “bu duygunun reaksiyonu budur” diye, ben ondan sıyrılıp tamamen kendi özgün yorumumu katıyorum. Zaten mesele de bu. Tabii dizide bunu mümkün olduğunca seyirci algısına ters köşe yaratmayacak şekilde yapıyorum. O yüzden belki“benden bi tane daha yok” derken biraz daha ciddi olmaya hakkım var. İzmir’e gelirsek, orası sanatsal aktivitelerin az olduğu bir şehir, İstanbul’la kıyaslayarak söylüyorum bunu, ama aynı zamanda en çok sanatçı çıkaran şehir. Sanırım buna karşı açlığımızı kusacak özgüvene sahip olduğumuz, daha doğrusu bu şekilde yetiştirildiğimiz için kendimizi sanatımıza daha özgür adayabiliyoruz. biraz karışık mı oldu? Şöyle diyeyim, biz İzmirliler özgürlüğün biraz daha fazla farkındayız. bir çok İzmirli hayatının bir dönemimde özgürlüğünü kanıtlamak ister. Ayrıca biraz daha az utanıyoruz galiba. Oyunculuk çalışmalarında da bu sizi bir adım öne geçiriyor.
\n\n-Oyuncu olmak için aile şirketinden ayrılmışsınız. Bu kararı alırken ailenizin tepkisi ne oldu? Tersi bir karar verseydiniz sizi nasıl bir gelecek bekliyor olurdu?
\n\nBabam başta karşı çıktı. Ancak dediğim gibi ben özgürüm ve karşı çıkmalar beni biraz daha yüreklendirdi, ki o da zamanla kırıldı ve bana destek olmaya başladı. Ters bir karar vermedim. Çünkü çok yoğun hissediyordum içimdeki oyunculuk aşkını. Fakat işler yolunda gitmeyebilirdi tabii ki. O zaman yolunda gidene kadar zorlardım. Benim de süper bir keşfedilme hikâyem yok. Bayağı “audition” üstüne “audition”la aldım rolümü. uçurumdaki Tolga rolünü de.
\n\n-Uçurum’da hayat kadını için ailesini terk eden bir karakterdiniz: Böylesi aykırı bir kararı kendi hayatınızda da verebilir miydiniz?
\n\nOrada başka parametreler de vardı, ama Tolga karısıyla mutlu değildi. Kayınpederinin şirketinde eziliyor ve kimseden bir destek bulamıyordu en başta kendi karısından. O kadar basit değil yani. Tolga, anı ve kendi hislerini es geçip ona yüklenmiş sıfatları bir görev bellemişti.Ben bu noktaya kadar gelmezdim. O yüzden aynı şey değil. Ben anı yaşamanın önemini farkettim. Benim için önemli olan o anda nehissettiğim ve neye ihtiyacım olduğudur. Başka da bişey umrumda değil aslında.
\n\n-Benim Hâlâ Umudum Var’dan biraz bahsedebilir misiniz? Sizce klasik yaz dizileri çöplüğüne gitmeme şansı ne kadar?
\n\nArtık sezon diye bişey kalmadı. Sürekli diziler başlıyor ve bitiyor. Yaz dizisi bana biraz “çerez” imajı veriyor ki “Benim Hâlâ Umudum Var” projesi öyle bi proje değil. Biz devam ediyoruz. çok sağolsunlar seyirciler de bunu istiyor, onları gözardı edemeyiz. Evet hikâye klasik bir hikaye gibi görünse de biz onu çok zenginleştiriyoruz. Kurgu olarak fakir kız-zengin çocuk hikâyesi ama benim karakter yorumumda bunun hiç bir önemi yok. Bu da çift katmanlı bir durum yaratıyor. İşin güzelliği de tam olarak burada başlıyor. Oyuncu hikâye anlatan insandır aslında. Hepimiz karşılaşmışızdır bir fıkrayı biri anlatır çok gülersiniz, ama biri anlatır tebessüm bile edemezsiniz. Ben öyle diyorum: Siz bu hikâyeyi bir de benden dinleyin bakalım
\n\n-Kamera önünde kimi oynarsanız oynayın özgüveni yüksek bir haliniz var. Acaba gerçek hayatta özgüveniniz yüksek mi? Yoksa ekraana yasıyan haliniz mi bu?
\n\nÖzgüvenim yüksek. Özgüven bu işin temellerinden biri bence. Özgüvenini yitirirsen enerjin düşer. Enerjin düşerse oynayamazsın.
\n\n-Gezi Parkı olayları sonrası yandaş oyuncular ve yandaş olmayanlar gibi bir algı oluştu. Siz, oyuncular ve sanat dünyası hakkında yaratılan bu ortam hakkında bir şey söylemek ister misiniz?
\n\nGezi parkı olaylarıyla ilgili o kadar çok şey söylemek isterim ki... “Saygı istiyoruz” dedik sadece bu. Bu kadar kutuplaşma ve nefret niyedir? “Siz-biz”, “onlar-bunlar” gibi laflar duyuyorum. İşimizi iyi yapmak için birileriyle iyi geçinmek zorunda değiliz. Sadece işimizi yapsak yeter. Bunu bir farkedelim önce, ve bize bunu mecbur kılana, zorbalıkla almaya çalıştığı gücü vermeyelim yeter.
\nEn Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Edirne'de korkunç kaza