BM Güvenlik Konseyi ABD basınında
BM Güvenlik Konseyi'nde İran'a yeni yaptırım kararının kabul edilmesinin, İran üzerinde hedeflenen etkiyi sağlamadaki başarısı ve ABD Başkanı Barack Obama için "zafer" niteliği taşıyıp taşımadığı Amerikan basınında sorgulanıyor.
Washington Post gazetesi, duruma farklı açılardan bakan uzman görüşlerine yer verdi.
Bilim ve Güvenlik Enstitüsü Başkanı David Albright, kararın kabulünün, "ABD için önemli bir zafer" olduğu ve Washington'ın müzakere pozisyonunu güçlendirdiği yorumunda bulundu.
Albright, "Karar ülkelere, hatta Çin'e bile, İran'ın hassas teçhizatı yasa dışı satın alması yeteneğinden mahrum edilmesi yönünde yeni baskılar yaratıyor" ifadesini kullandı.
Buna karşıt görüş olarak, Ulusal Güvenlik Konseyi'nin Orta Doğu konusundaki eski uzmanlarından Flynt Leverett ise, yaptırımların "önemli oranda zayıf" olduğunu ve kararda özellikle mali konularda bir dizi "isteğe bağlı yaptırımın" bulunduğunu savundu. Leverett, "ABD ve bazı müttefikleri dışında başka hiçkimse tarafından takip edilmeyecek olan, isteğe bağlı bu yaptırımların net etkisi, İran'da iş fırsatlarının batılı ülkelerden Çin ve diğer batılı olmayan güçlere dağıtılması olacak" dedi.
"Kararda neler yok?"
Gazete, kararda bulunmayan unsurları şöyle sıraladı:
"-İran'ın kazanç sağladığı petrol ticareti üzerinde kısıtlamalar yer almıyor ve bu ülkenin enerji sektörüne yeni yaptırımların durdurulmasına yönelik ABD destekli tekliften hiç bahsedilmiyor.
-Karar metni, ABD ve Fransa tarafından istenen kapsamlı silah ambargosunu içermiyor ayrıca İran'ın hafif silahlar satın almasına ve Rusya'dan, yerden havaya atılan 5 füzenin satın alımına imkan sağlıyor.
-İran Devrim Muhafızları ile mali ilişkilere yönelik kapsamlı bir yasak bulunmuyor.
-Ülkelerin yasaklı malzeme taşıdığından şüphelenilen İran gemilerine çıkmasına yönelik bir koşul yer almıyor."
Gazetede Glenn Kessler imzalı analizde de, "BM Güvenlik Konseyi'ndeki oylamada alınan 2'ye karşı 12 oyluk sonucun bir soru işaretini de beraberinde getirdiği" yorumu yapıldı.
Gazete "Önce İran'a açılımda bulunmaya çalışıp daha sonra müttefikleriyle aylarca beraber çalışan bir yönetim, nasıl oldu da George W. Bush'un ABD başkanı olduğu dönemden daha düşük bir uluslararası birliktelik yaratabildi?" ifadesi kullanıldı.
Bush'un İran ile teması reddettiği ve uluslararası meselelerde sıklıkla tek taraflı hareket etmekle eleştirildiği hatırlatılan yazıda, o dönemde bile İran'a yaptırımlar konusunda tek bir BM Güvenlik Konseyi kararında bile muhalif oy çıkmadığına dikkat çekildi.
Türkiye ve Brezilya neden 'hayır' dedi?
Türkiye ve Brezilya'nın "hayır" oyu kullanması, Lübnan'ın da "çekimser" kalmasının nedenleri sorgulanan yazıda, "Kısmen bunun cevabı, zamanın değişmesi. Türkiye ve Brezilya'nın, son aylarda İran ile kendi diplomatik girişimleri oldu. Buna ek olarak, ABD'nin desteklediği yaptırımlar rejimi, öncekilerden daha agresif" ifadelerine yer verildi.
Yazıya göre, Amerikalı yetkililer ise, Bush'un döneminde alınan kararların İran'ın nükleer silah arayışını durduramadığını ve bu son kararın en azından Tahran'a yeni baskılar getirilmesi potansiyelini taşıdığını belirtiyor. Yetkililer, yönetimin, Bush'un aksine, sorunun çözümü yolunda diyalog olasılığını açık tuttuğu, Rusya ve Çin'in desteğinin alınmasının ise çok önemli bir başarı olduğu yorumunda bulunuyor.
Karara dair karşıt görüşler
Yönetimi eleştiren kesimler, BM Güvenlik Konseyi'nde tam birliği yansıtmayan sonucun ABD'nin uluslararası diplomasideki zayıflığından kaynaklandığını ileri sürerken, yönetimin destekçileri ise, Obama'nın Bush'tan "eli zayıf bir miras" aldığını savunuyor.
Bush döneminde ulusal güvenlik danışman yardımcılığı yapan Elliott Abrams, Bush zamanında BM Güvenlik Konseyi'nde oy birliği olduğunu, Obama'da ise bunun sağlanamadığını belirterek bunu "ironik" olarak niteledi. Abrams, bunun nedeninin, "ABD'nin zayıflığının boşluk yaratması ve diğer ülkelerin bu boşluğu doldurmaya çalışması" olduğunu öne sürdü.
Brookings Enstitüsü Dış Politika Araştırmaları Başkan Yardımcısı Martin Indyk, "hayır" oylarının, "Amerikan etkisini en tepedeyken heba eden ve bölgesel güçlerin daha büyük arzular ve bağımsızlık duygusuyla ortaya çıkmasına imkan veren Bush politikalarının kısmi bir sonucu olarak, uluslararası meselelerdeki değişen şablonların bir ürünü" olduğu görüşünü dile getirdi.
Indyk, Rusya ve Çin'in, yeni yaptırım kararına katılmasını, "Obama yönetiminin, ABD'nin sonuçları artık dikte edemeyeceği bir dönemde BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesinin uzlaşısının sağlanması yolunda dikkate değer bir başarısı olduğu" şeklinde değerlendirdi.
Carnegie Endowment adlı düşünce kuruluşunun uzmanı Mark Hibbs de, yaptırım oylamasının, uluslararası toplum içinde İran'a karşı bir tavır oluşturulması sürecinin devam ettiğini belirtti.
Washington Post'taki analizde, Türkiye ve Brezilya'nın "hayır" oylarının, Tahran'ı, "teslim olmama" duruşu sergilemesi için cesaretlendirebileceği yorumunda bulunuldu.
Karar, Obama için bir zafer mi?
Gazetede Jackson Diehl imzalı, "İran bugünkü BM oylamasından ne kazandı?" başlıklı yazıda da, Obama yönetiminin dünkü kararın ardından "diplomatik zafer" iddiasında olmasına rağmen, İran yönetiminin de "memnun olmak" için nedenleri bulunduğu görüşü ifade edildi.
İran'ın, kararın "geç, zayıf ve ülkenin diplomatik izolasyonunu artırmak yerine hafifletmesinin daha olası olduğu" tezini işleyebileceğini savunan Diehl, onaylanan yaptırımların, İran'ın benzin ya da yerel enerji sektörüne değinmediğine işaret etti. Diehl, bu durumun Çin ve Rusya'nın bu ülkeye yatırımlarına devam edebileceği anlamına geldiğini öne sürdü.
Diehl, yaptırımların, ABD'nin istediğinden 6 ay daha geç bir zamanda kabul edildiği hususunun da İran yönetimi tarafından işlenebileceğini, bu sürede İran'ın uranyum zenginleştirmeye devam ettiğini belirtti.
İran'a yaptırımlar konusundaki bir BM Güvenlik Konseyi kararında ilk kez "hayır" oylarının çıktığını dile getiren Diehl, "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Brezilya Cumhurbaşkanı Lula da Silva'nın geçen ay Tahran'da İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile buluşmasının İran açısından ifade ettiği diplomatik başarının, dünkü kararın ABD açısından taşıdığı diplomatik başarıyla aynı büyüklükte olduğu" yorumunu yaptı.
Ahmedinejad'ın, kendi ülkesinde giderek güçlendiği görüşünü savunan Diehl, "Dolayısıyla Obama yönetimi bugün kutlama yapabilir. Ahmedinejad'ın çevresindekiler ise karşı çıkarak, (Kamuoyu önünde kızgın bir tepki vereceğiz ancak özelde, kutlamak için nedenlerimiz var. Yönetimimiz nükleer bomba üretmeye artık daha yakın ve bir yıl öncesine göre yurtiçi ve yurtdışında çok daha güvenliyiz) diyecek" ifadelerini kullandı.
İlgili haber için tıklayınız:
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Edirne'de korkunç kaza