Brüksel'den Silivri'ye... Cumhuriyetçilerin ve eşlerinin mesajları okundu: Karanlığa teslim olmayacağız

Türkiye’deki tutuklu gazetecilere destek olmak için düzenlenen “Engellenen İfade” sergisi, Avrupa Parlamentosu’nun Brüksel’deki merkezinde açıldı. Açılış öncesi düzenlenen panele Musa Kart’ın eşi Sevinç Kart ve Turhan Günay’ın kızı Elif Günay konuşmacı olarak katıldı, tutuklu Cumhuriyetçilerin ve eşlerinin mesajları okundu.

Yayınlanma: 03.05.2017 - 20:10
Abone Ol google-news

Türkiye’yi basın ve ifade özgürlüğü konularında sürekli olarak uyaran Avrupa Parlamentosu’un (AP) Brüksel’deki merkezinde “Engellenen İfade” konulu serginin açılışı önceki gün yapıldı. Sergi, 155 tutuklu gazetecinin fotoğraflarından oluşuyor. Fotoğrafların altında, gazetecilerin hangi suçlamalarla karşı karşıya oldukları bilgisi yer alıyor. AP Sosyalist ve Demokratlar İlerici İttifakı tarafından düzenlenen ve 5 Mayıs’a dek ziyarete açık olacak serginin amacı, gazeteciler hakkındaki yasal soruşturmanın absürdlüğüne ve Türkiye’de gazetecilik yapmanın zorluklarına dikkat çekmek.

Aslı Erdoğan gidemedi

Açılış öncesi AP Sosyalist ve Demokrak İlerici İttifakı (S&D), Yeşiller, Liberal ve Demokrat grupları ortaklığıyla düzenlenen konferansta, tutuklu çizerimiz Musa Kart’ın eşi Sevinç Kart, tutuklu Kitap Eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay’ın kızı Elif Günay, AP Türkiye Raportörü Kati Piri ile uluslararası PEN yazarlar örgütü temsilcisi Sarah Clarke, birer konuşma yaptı. Özgür Gündem davası nedeniyle yurtdışı yasağı devam eden yazar Aslı Erdoğan ise konferansa skype üzerinden bağlanarak, katılımcıların sorularını yanıtladı.

Silivri’den mesajlar

Etkinlikte, tutuklu bulunan Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay, Kitap Eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay, yayın danışmanı ve yazarımız Kadri Gürsel, okur temsilcimiz Güray Öz, çizerimiz Musa Kart, yazarımız Hakan Kara, avukatlarımız Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör, yöneticimiz Önder Çelik, muhabirimiz Ahmet Şık’ın ve eşlerinin mesajları ise Günay’ın kızı Elif Günay tarafından okundu.

Bir arada yaşayacağız

Murat Sabuncu: Biliyorum, inanıyorum, memleketimde bir gün, çok da uzak olmayan bir tarihte her görüşten insan, omuz omuza barış içinde, kimseyi ötekileştirmeden bir arada yaşayacak. O zaman Silivri Cezaevi bir demokrasi müzesi olacak. Çekilen acıların, verilen mücadelenin yüksek duvarlara, dikenli tellere asılı olduğu bir müze... Ülkede fikir ve ifade özgürlüğünden tutuklananlar yalnızca biz değiliz. Bu durumda olan herkes için adil ve tutuksuz yargılama istiyorum. Silivri’den selamlar.”

Suçum gazetecilik

Kadri Gürsel: Terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme suçlamasıyla tutuklandım. Gerçek suçumun ise; gazetedeki köşemde ve konuşmalarımda iktidarın baskıcı politik ve pratik tutumunu eleştirmek olduğunu biliyorum. Gazetecilik suç olamaz. Tutukluluğum ağır bir insan hakları ihlalidir. Serbest bırakılmazsam, hâkim karşısında ilk kez kendimi savunma hakkı bulduğumda tutukluluğumun üzerinden dokuz ay geçmiş olacak. Maruz kaldığım ihlal çok daha ağırlaşacak.

Yasakta sınır yok

Güray Öz: Evrensel insan hakları konusunda uluslararası dayanışmanın önemi sınır tanımaz. Maalesef Türk hükümetinin yasaklar konusunda sınır tanımadığını görmekteyiz. Son örneği Wikipedia’nın yasaklanmasıdır. Yapılacak tek bir şey var. Basın özgürlüğü konusunda asla taviz vermemek.

Mücadeleye devam

Bülent Utku: İnsan hakları, demokrasi ve hukuk devleti için mücadelemiz sürecek. Karanlığa teslim olmayacağız.

Paha biçilemez karar

Mustafa Kemal Güngör: Dayanışma için çok teşekkür ederiz. AİHM’den öncelikli inceleme kararı verildi ve nihai verilecek kararın sadece bizim değil, evrensel basın özgürlüğü açısından paha biçilemez değerini biliyoruz.

Dünyadaki sesimiz

Turhan Günay: Dünyadaki sesimiz olduğunuz için teşekkür ederiz. Özgür günlerde görüşmek dileğiyle.

Demokrasiye sahip çıkın

Ahmet Şık: Hiçbir toplum bir ada değildir. Demokratik değerlere sahip çıkılmasına her zamankinden daha çok ihtiyaç var.

Türkiye’yi yalnız bırakmayın

Adalet Dinamit: Eşim avukat Akın Atalay, Avrupa Parlamentosu A5G3 salonunda 31 Ocak 2012 yılında yapılan toplantıya gelmiş ve konuşma yapmıştı. Ergenekon ve OdaTv davalarındaki hukuksuzlukları anlatmıştı. O gün o kişiler kendisine tehditler yağdırıyordu. Çelişkiye bakınız ki şimdi de o hukuksuzlukları yapanlara yardım ettiği iddiası ile yargılanıyor. Cumhuriyet Gazetesi tutuklu gazetecileri hayatları boyunca barışa, insan haklarına, basın özgürlüğüne, demokrasiye inanmış, bunlar için mücadele etmiş kişiler. Bu değerler söz konusu olduğunda artık dünyada ülkelerin siyasi sınırlarından bahsedilemez. Bu insanlar şiddetle, terörle bir arada anılamaz. Bu yüzden sizden isteğimiz, şimdi Türkiye’yi yalnız bırakmayın.

Sesimizi duyuramıyoruz

Semra Çelik: Sizlere birkaç cümleyle kendimizi anlatmak çok zor. Ben Önder Çelik’in eşi Semra Çelik’im; bizler suçları özgürlükleri ve demokrasiyi savunmaktan ibaret olan 12 Cumhuriyet gazetesi çalışanın eşleriyiz. Anayasasında bir hukuk devleti olduğu yazan Türkiye’de eşleri dokuz ay mahkeme önüne çıkarılmadan hapiste yatırılan bizlerin, çocuklarımızın yüreklerinde açılan yarayı, yaşadığımız acıları anlatmak çok zor. Ülkemizde sesimizi yükseltme, duyurma olanakları çok sınırlı, çok kısıtlı. Sizlerden bizim sesimiz olmanızı, bizim sesimizi dünyanın demokratlarına, vicdan sahibi insanlara duyurmanızı istiyoruz. Buna ekmek kadar, su kadar ihtiyacımız olduğunu bilmenizi istiyoruz... Hepinize teşekkürler...

Acilen tahliye edilmeliler

Sinem User Kara: Türkiye’de yaşanan ve muhalif basını susturma amacı taşıyan Cumhuriyet Gazetesi davasını Avrupa’nın da çok yakından izlediğini biliyoruz. Ben, 34 yıldır Cumhuriyet Gazetesi’nde çalışan yazar Hakan Kara’nın eşi Sinem User Kara’yım... 31 Ekim 2016’dan beri hem tutuklu yazarlarımızın hem de dolaylı olarak ailelerinin özgürlükleri ellerinden alındı. Söylenecek çok şey olmasına karşın asıl olan tek bir şey var: Bu haksız tutukluluk süreci Hakan Kara ve diğer 11 arkadaşı için bir an önce bitmeli ve acil olarak tahliye edilmeliler. Çünkü gazetecilik suç değildir, olamaz da.

Şimdi beni saklıyorlar Deniz

Sevinç Kart, Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin tutukluluklarının 184. gününü geride bıraktığını anımsatarak “Biz her gün aynı güne uyanıyoruz. Ömürlerini daha demokratik bir ülkede yaşamak için objektif ve bağımsız gazetecilik yapmaya adamış, her türlü teröre cesaretle karşı durmuş yakınlarımız en absürd ve akıldışı suçlamalarla cezaevinde esir ve tecrit altında tutuluyorlar” dedi. “Bir gazete düşünün ki her gün cezaevine farklı bir çalışanın görüş günü için servis kaldırıyor. Ve her gün sağ üst köşede yayımladığı bir sayaçla kaç gündür özgürlüklerinden, sevdiklerinden ve kalemlerinden yoksun olduklarını gösteriyor” diyen Kart, üzüntü ve öfkenin iç içe geçtiğini, bunu tarif etmenin kolay olmadığını söyledi. Kart, şöyle devam etti:

“Ve bu süreçte çocuklarımız bile hayatın acemiliğini üzerlerinden attılar. 12 sene önce dönemin başbakanı eşim Musa Kart’ın bir karikatüründe kedi olarak çizildiği için, onu mahkemeye vermişti. Bu dava bugün basın ve ifade özgürlüğünde geldiğimiz dehşet verici tablonun belki de ilk işaretiydi. Kim bilir. Gazetenin yazar, çizer ve yöneticileri tutuklandıktan tam 5 buçuk ay sonra çıkan iddianamedeki trajikomik suçlamalara baktığınızda, hukuki nitelikte hiçbir somut delil göremiyorsunuz. Gazetecilik faaliyetleri zorlama yorumlarla terör örgütleriyle ilişkilendirilip, objektif haberler de devleti ve cumhurbaşkanını kötüleme çabası olarak değerlendiriliyor. Bugün Türkiye’de benden olmayanlar teröristtir zihniyeti ifade özgürlüğünü yok etmiştir. Verilmek istenen mesaj şudur: ‘Benim istemediğim haberi yapamazsın. Muhalif, cesur ve dik duruşun başına dert olur.’ Derler ki durgun sularda usta denizci yetişmez. Bizim ülkemizde de sular hiç durulmuyor. Onlar da usta birer gazeteci olarak, güçlerini yaptıkları işe olan inançlarından alıyorlar.

‘Gurur duyuyoruz’

Bizler mesleğinin ve insanlık onurunun hakkını veren yakınlarımızla gurur duyuyoruz. Musa’nın hayatının en yakın tanığı olarak söyleyebilirim ki, o mesleğini büyük bir tutkuyla ve saygıyla yaptı. Gördüğü bütün antidemokratik uygulamaları, haksızlıkları, hukuksuzlukları her iktidar döneminde korkmadan, yılmadan çizdi. Yani bir mizah ustası ne yapmalıysa onu yaptı. Ama bu iktidar mizahı ve eleştiriyi affetmedi ve kendi yöntemleriyle Musa Kart gibi aydınları cezalandırmayı seçti. Muhalefet ve özgür basın hiçbir dönem bugünkü kadar yoğun bir baskı ve tehditle karşılaşmadı. 2 ayda bir olan açık görüş hakkımız geçen cuma günüydü. 2.5 yaşındaki torunum Deniz dedesini ziyaret etti. Silivri Cezaevi içindeki kontrol kapılarında, servis araçlarında, bekleme salonlarında saatlerce süren bekleyişleri Deniz için bir saklambaç oyununa çevirmeye çalıştık. Annesiyle sırayla yanından geçtiğimiz duvarların arkasında saklanıyormuş gibi yaparak güldürdük onu. Dedesine de bahsettik oyunumuzdan. 1 dakika gibi geçen 1 saatin sonunda dedesini almaya geldiler. Dedesi gülerek “Şimdi de beni saklıyorlar Deniz” dedi. Sertçe kapanan kapının ardından şaşkınlıkla bakan torunumun kulağına fısıldadım: Merak etme, onu bulacağız. Yerini sadece biz değil, bütün dünya biliyor.”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon