'Bu AP Kör müdür?'

'Bu AP Kör müdür?'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.02.2010 - 06:53

Avrupa Parlamentosu (AP) 10 Şubat günü ABnin 2009 Türkiye İlerleme Raporu hakkında bir karar kabul etti. Kararda, Türkiyeden, Kıbrısta kapsamlı bir çözüm çerçevesinde halledilmesi esas olan konularda peşin adımlar atması talep edildi.

Başbakan Sayın Erdoğan AB büyükelçileri için 11 Şubat 2010 günü düzenlenen yemekte yaptığı konuşmada, APnin kararını, özellikle, Kıbrıs konusuna ilişkin içeriği sebebiyle eleştirmiş; Türkiyenin ve KKTCnin çözüm çabalarındaki olumlu tutum ve davranışlarını göremediği için de Bu AP kör müdür Allah aşkına diyerek tepkisini dile getirmiş.

Daha önce de Sayın Başbakanın 3 Şubat günü bir düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmada, Kıbrıs Rum tarafının olumsuz tutumlarından söz ettiği; Hristofyasın Kıbrıs konusundaki görüşleri ve davranışları bakımından Papadopoulostan farklı olmadığını belirttiği ve hepsi aynı değirmenden çıktıkları için mamul olarak fark etmiyor şeklinde konuştuğu basında yer almıştı.

Hepsi Elen milliyetçisi...

Başbakan APnin kararına tepki göstermekte haklıdır. Bu tepkisiyle halkımızın hissiyatına da tercüman olduğu görüşündeyiz.

Başbakanın Hristofyasın Kıbrıs konusunda Papadopulostan farklı olmadığına dair tespiti de doğrudur. Gerçekten de, Kıbrıs Rum liderleri, Makariostan başlayarak, sırasıyla, Kipriyanu, Vassiliou, Klerides, Papadopoulos ve Hristofyas, hepsi Kıbrıs konusunda söylemleri ve eylemleri bakımından birer Elen milliyetçisidirler. Aynı değirmenden çıktıkları için 2003 yılında Hristofyasın partisi AKEL, Papadopulosun seçilmesi için destek vermiştir. 2004te de AKEL, Annan Planının reddedilmesi için Papadopoulosun partisi DİKO ile beraber hareket etmiştir.

Çözümsüzlükten rahatsız olmuyorlar

Belirtmemiz gerekir ki, sadece APnin değil, başta BM Güvenlik Konseyi olmak üzere, uluslararası siyasetin başoyuncularının Kıbrısla ilgili gerçekleri görme; Türk tarafının dile getirdiği gerçekleri duyma; Kıbrıslı Türklerin ve Türkiyenin çözüm arayışlarındaki olumlu davranışlarını hafızalarında saklama yeteneklerinden yoksun bulundukları, Kıbrıslı Rumların Yunanistanın desteğiyle 21 Aralık 1963te adada Kıbrıslı Türklere karşı başlattıkları etnik temizlik hareketinden bu yana bilinmektedir. Mensubu olduğumuz kuşak bunları, olayları yaşayarak ve olaylardan dersler alarak öğrenmiştir. Olayların listesini zikretmeye yerimiz yeterli değildir. Yine de şu kadarını söyleyelim ki, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Rumlar tarafından 1963 Aralık sonunda yıkılmış olmasına rağmen, BM, çözüm arayışlarında Kıbrıs Cumhuriyeti Devletinin varlığını sürdürdüğü anlayışıyla hareket etmek ve 1960 antlaşmalarına aykırı olarak sadece Rumlardan oluşan bir yönetime de meşru hükümet muamelesi yapmak suretiyle, Kıbrıslı Rumları adada çözüme ihtiyaç duymaz ve çözümsüzlükten rahatsız olmaz duruma getirmiştir. AB de sözde Kıbrıs Cumhuriyetini üye kabul ederek çözümsüzlüğe ek bir katkıda bulunmuştur.

Hükümetimiz, 2003ten itibaren, Kıbrıstaki çözümsüzlüğün önceki hükümetlerin ve Sayın R. Denktaşın tutumlarından ileri geldiğini varsayan bir yaklaşım ortaya koymuştur. Kıbrıs sorununa çözüm aranması ve bulunması sanki sadece Türk tarafına ait bir sorumlulukmuş gibi hareket etmiştir. Çözüm arayışlarında bir adım önde yürünürse ve masaya çözmek istiyorum diye oturulursa Kıbrıs sorununun çözüleceğine inanıldığını gösteren söylemler kullanmıştır. O dönemde ABden üyelik müzakerelerine başlama tarihi alınması karşılığında Kıbrıs konusunda taviz verilebileceği dahi ifade edilmiştir. Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün gerçek sebepleri araştırılmadan başlatılan girişimler istenen sonuçları vermemiştir. Kıbrıs sorunu çözülmemiştir.

‘Fırsat penceresi’

Rumlar reddederken Kıbrıslı Türklerin çözüme evet demeleri, üzerlerindeki tecrit tedbirlerinin kaldırılmasını sağlamamıştır. AB üyeliği sürecinde Türkiyenin önü açılmamıştır. Bu durum Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğündeki gerçek sebepleri bilenler için şaşırtıcı olmamıştır.

Hristofyasın Rum kesiminde başkan seçilmesi, önce Sayın Talat, sonra da Ankarada Türkiye ve Yunanistan dışişleri bakanları tarafından çözüm için fırsat penceresi olarak değerlendirilmiştir. 21 Mart 2008 günü, yani Kıbrısta iki liderin müzakere sürecini başlatmak için buluştukları gün, bu sütunlarda yayımlanan Kıbrısta Fırsat Penceresi mi? başlıklı yazımızda şunları ifade etmiştik: Hristofyasın yemin törenindeki konuşmasının içeriğinin,çözümsüzlük yanlısıPapadopulosun 5 yıl önce kendi yemin töreninde (28 Şubat 2003) yaptığı konuşmanın içeriğiyle karşılaştırılması, iki liderin Kıbrıs sorununun mahiyetine ve ulaşmak istedikleri çözüm şekline dair görüşlerinin birbirininkinden farklı olmadığını çarpıcı biçimde ortaya koymaktadır. İki lider de, görevlerinin başlangıcında, Kıbrıs sorununun Türkiyenin adayıistila ve işgal etmesininsonucu olarak ortaya çıktığı iddiasını dile getirmişlerdir. Onlara göre, sorunun çözümünün hedefi, Türkistila ve işgalininsona erdirilmesi;Kıbrıs Cumhuriyetininülkesiyle, halkıyla, kurumlarıyla ve ekonomisiyle yeniden birleştirilmesi; yabancı devletlerin garanti hak ve yetkilerinin kaldırılması suretiyle güvenliğin tesis edilmesi ve Türkiyeden gelip yerleşmiş olanların adadan ayrılmalarının sağlanmasıdır. Her ikisinin de çözüm şekli için ortaya koyduğu vizyonKıbrıs Cumhuriyetinintemelinde ve çatısı altındabirleşik Kıbrısdevletidir. Çözüm Kıbrıs Cumhuriyetininegemenliğini, bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve birliğini yeniden tesis etmelidir.Kıbrıs Cumhuriyetindetek halk vardır. Devletin egemenliği ve uluslararası kişiliği de tektir. Birleştikleri bir nokta da çözüm şeklininişleyebilir(fonksiyonel) olmasıdır.

Sayın Başbakanın Bu AP kör müdür? şeklindeki haklı tepkisini ve Papadopoulos ile Hristofyası aynı değirmenden çıkan mamul olarak nitelemesini hükümetimizin Kıbrıs sorunuyla ilgili gerçekleri görmeye başladığının kanıtı olarak görüyoruz. Kıbrıs konusundaki 2004 tecrübesinden ve ABnin Türkiyenin tam üyeliğine ilişkin niyetlerinin ve politikalarının son 6 yıl içinde daha da açıklık ve belirginlik kazanmasından sonra KKTCnin ve Türkiyenin Kıbrıstaki gerçeklerle bağdaşmayan çözüm dayatmaları karşısında diklenmeden dimdik duracaklarına inanmak istiyoruz.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler