'Bu dönemde hedeflerimizi yakalamak çok kritik'
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, dünyadaki sıkıntıların farkında olduklarını belirterek, ''O nedenle temkinliyiz. İlk yarının performansı devam edecek şekilde bakmıyoruz. Tam aksine makul bir performansın sağlanması için daha fazla adım atma konusunda çaba içindeyiz'' dedi.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, İstanbul Finans Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, dünya ekonomisinde yaşanan finans ve reel ekonomik krize işaret ederek, krizden çıkış trendine geçen yıl girildiğini, ancak toparlanmanın hala zayıf ve kırılgan olduğunu söyledi. Makro ekonomik temeller açısından gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasında bir ayrışmanın söz konusu olduğuna dikkati çeken Şimşek, büyümenin de esas itibarıyla gelişmekte olan ülkelerde yoğunlaştığını belirtti. Şimşek, ''Tabii ki dünyanın diğer bütün motorları güçlü bir şekilde çalışmıyorsa, hele eğer istihdam yaratamıyorsa, bu önümüzdeki döneme ilişkin beklentileri zayıflatıyor'' dedi. Orta vadede dünyada kriz öncesi yakalanan büyümenin tekrar yakalanmasının zaman alacağını ifade eden Şimşek, sonuçta nispeten yavaş bir büyüme süreciyle karşı karşıya kalındığını söyledi.
Türkiye'nin ise bu süreçte şanslı olduğunu, ülkedeki bankacılık sektörü, hane halkı bilançosu ve devletin bilançosunda çok önemli bir tahribat yaşanmadığı için ortalık toz dumanken etkilenme olduğunu, ancak ortalık yatışınca krizden hızlı bir çıkış dönemine girildiğini vurgulayan Şimşek, şöyle devam etti: ''Çok güçlü bir büyümeyle şu anda Türkiye yoluna devam ediyor. Bu büyümenin devam etmesi için bazı koşullar var. Orta vadeye baktığımız zaman Türkiye'nin diğer ülkelere oranla, en azından Avrupa'ya oranla çok güçlü şekilde büyüyeceğine dair çok güçlü sinyaller ve altyapı var. Bugün Türkiye'nin risk primlerine baktığımız zaman birçok avro bölgesi ülkelere göre çok daha iyi noktadayız. İyi bir performansımız var. Bu performans, garanti de değil, tesadüf de değil. Tesadüf değil. Çünkü son 8 yıldır yapılan iyi uygulamaları ve yapısal reformları yansıtıyor. Garanti değil. Çünkü dünya zayıfken biz bir ada değiliz. Tabii ki etkileneceğiz. Bundan sonra sürdürülebilir, güçlü büyümeyi devam ettirmek için bunun altyapısının reform anlamında güçlendirilmesi gerekiyor. Son yapılan anayasa değişikliğini, öyle inanıyorum ki Türkiye'nin bundan sonraki çıkışın kapısını aralayan çok önemli bir reform olarak görüyorum. Biz bundan sonraki dönemde de yine çok önemli biri çıkışın temellerini yakalama anlamında bir fırsat yakalamış oluyoruz. Kamu sektöründe çok daha köklü reformlar yapılabilir diye düşünüyorum.''
Kredibilite
Bütçe konusuna da işaret eden Şimşek, ''Yılın ilk 8 ayındaki performansımız iyi ama temkinliyiz. Bizim için bu dönemde hedeflerimizi yakalamak çok kritik, çok önemli. Etrafımıza baktığımız zaman çok ciddi sıkıntılar var. Türkiye iyi bir kredibilite kazandı. Biz bu kazanımları riske atamayız, atmamalıyız. Bu nedenle 2011 bütçesini daha önce açıklanan program çerçevesinde oturtmak için çaba gösteriyoruz. Aynı şekilde bu sene de daha önce ortaya koyduğumuz hedefleri tutturmak için bir çaba içindeyiz. Ben bunu önemsiyorum. Türkiye, hakikaten evini düzene koymaktan, yani mali disiplini oturtmaktan çok şey kazandı'' şeklinde konuştu.
Maliye Bakanı Şimşek, uzun vadede sürdürülebilir büyümeni öneminin altını çizerek, mali imkanların sürekli şekilde genişletilmesi, bunun Türkiye'nin verimliliğini, üretken kapasitesini, rekabet gücünü artırmakta kullanmak gerektiğini söyledi. 15-20 yıllık perspektifle baktığında, Türkiye'nin bunları başarabilmesi halinde tekrar yüzde 5'lerin üzerinde büyümeyi sürdürülebilir noktaya getireceğini vurgulayan Şimşek, bunun Türkiye'nin Avrupa ile arayı kapatmasına imkan sağlayacağını ifade etti.
Şimşek, şunları kaydetti: ''Türkiye'nin uzun vadeli görünümü konusunda son derece ümitliyim. Çok elverişli bir demografik yapımız var. Aynı zamanda güçlü bir hükümet var. Biz reformları yapmakta kararlıyız. Bunları birleştirdiğimiz zaman verimlilik, işgücünün kullanımı, beraberinde de uzun vadede daha hızlı kişi başı milli gelir demektir. Dünyada sıkıntılar var, farkındayız. O nedenle temkinliyiz. İlk yarının performansı devam edecek şekilde bakmıyoruz. Tam aksine makul bir performansın sağlanması için daha fazla adım atma konusunda çaba içindeyiz. Elde ettiğimiz kazanımları koruma konusunda önemli bir hassasiyet içindeyiz. Türkiye'nin orta uzun vadede geleceği, özellikle son anayasa paketinin geçişiyle birlikte, önümüzdeki seçim sonrasında yapılacak çok güçlü reformlarla birlikte Türkiye'nin bu kazanımlarının çok daha ötesine gidebileceğini ve tekrar yüzde 6-7 büyümeleri uzun süre sürdürebilecek kapasiteye ulaşacağına inanıyorum.''
'Türkiye en çok konuşulan ülkelerden biri'
İstanbul Finans Zirvesi'nde konuşan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, İstanbul'da eskiden 2-3 ayda bir gerçekleştirilen organizasyonların artık aynı güne ve haftaya sıkışabildiğini, bu birçok büyük organizasyona ev sahipliği yaptığını, birçok önemli etkinliğe ev sahipliği yapabilecek altyapıya, kapasiteye ulaştığını anlattı. Babacan, Türkiye'nin dünyanın en çok konuşulan ülkelerinden biri olduğuna dikkati çekerek, ''10 önce uluslararası yayınlarda yayınlarda Türkiye ile ilgili bir haber çıkınca sevinirdik. O çıkan haberlerin çoğu da olumlu haberler olmazdı. Bugün geldiğimiz noktada belki dünyanın en büyük 16. ekonomisi olan bir Türkiye var. Öte yandan dünyada en çok konuşulan, en çok etki eden, en çok fark oluşturan ülkeler arasında artık Türkiye'yi de görüyoruz'' diye konuştu. Türkiye'nin kendi içinde yakaladığı başarıların çok önemli, pek çok ülke için bir ilham kaynağı olduğunu belirten Babacan, çok geniş bir coğrafyayı kuşatan etkin bir dış politika uygulamaları bulunduğunu, Türkiye'nin duruşuyla, yaptıklarıyla örnek olduğunu, Türkiye'de olan bitenin başka ülkeler için örnek teşkil ettiğini söyledi.
Babacan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''2002'nin Türkiyesi ile bugünün Türkiyesini ele alıp bir mukayese ettiğimiz zaman karşımızda neredeyse 2 farklı ülke dedirtebilecek kadar farklı bir tablo söz konusu. Milli gelir 3 bin dolardan 10 bin dolara ulaşmış durumda. Türkiye'deki enflasyon, faiz oranlarına, kalkınmışlık göstergelerine, gelir dağılımına baktığımız zaman çok farklı 2 tablo görüyoruz. 2002;de nüfusumuzun yüzde 31'i 4 doların altında bir gelirle geçimini sağlamaya çalışırken, bugün o oran yüzde 7'ye düşmüş durumda. Türkiye için 2015 yılı için konulan pek çok hedefi bugünden tutturmuş durumda. Yani bizim Binyıl Kalkınma Hedefleri ile ilgili hiçbir sorunumuz yok. 2 doların altında bir nüfusumuz dahi binde 5'e inmiş durumda, yani yüzde 1 dahi değil. 4 dolarda yine yüzde 7'lik bir oran söz konusu. Türkiye gelir dağılımının daha düzeldiği, her yıl biraz daha iyiye doğru gittiği bir ülke.''
Ali Babacan, ekonomi politikalarının temelinde halkın refahını artırmak olduğunu, Türkiye'de 8 yıl içinde bunun önemli ölçüde gerçekleştiğini kaydetti. Babacan, ''Burada durmamamız gerekiyor. '10 bin dolarlara kendimizi alıştırdık, rahatız, iyiyiz' demememiz gerekiyor. 20-30 bin dolar bir milli gelire sahip bir Türkiye'nin altyapısını da bugünden hazırlamamız gerekiyor. Türkiye'de ne kadar doğru ekonomi politikası uygularsak uygulayalım, maliye, para politikalarında ne yaparsak yapalım, Türkiye bazı kritik alanlarda reformlarda gerçekleştirmediği sürece o arzu edilen refah seviyesine ulaşamayacaktır'' şeklinde konuştu. Söz konusu alanların başında Türkiye'nin demokratikleşmesinin olduğunu vurgulayan Babacan, ''Türkiye'nin öngörülebilir bir demokrasiye sahip olması lazım. Halkın gerçek anlamda temsil edildiği, açık, şeffaf, demokratik düzen... Açık demokrasilerde öngörülebilirlik, vardır, keyfilik yoktur'' dedi.
'Tabu yok, yasak kelime yok'
Türkiye'nin artık herşeyi özgürce tartıştığını ifade eden Babacan, ''Tabu yok, yasak kelime yok. Bu bizi toplam olarak daha doğruya, iyiye ulaştıracak bir ortamı da sağlamış oluyor'' görüşünü dile getirdi. İyi işleyen bir hukuk sisteminin Türkiye için önemli olduğuna işaret eden Babacan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Türkiye'de pek çok alanda reform yaptık, yargıda fazla reform yapamadık. Yargı noktasında başladığımız noktalardan, 2002 yılından çok da farklı değiliz. Makul yargı sonuçları, öngörülebilir kararlar, mevzuatımızdaki gri alanların temizlenmesi... Bunlar son derece önemli... Eğer 'Türkiye bir hukuk devletidir' dedirtmek istiyorsak bunları yapmamız gerekiyor.'' Vergi noktasında Türkiye'de gri alanın kalmadığını belirten Babacan, keyfi değil, kural bazlı bir hukuk, yargı sisteminin Türkiye için önemli olduğunu vurguladı.
Babacan, ''Bu referandum Türkiye'de yargı reformunun önünü açan son derece önemli bir adım oldu. Bize soruyorlardı. 'Evet çıkarsa bu Türkiye'nin önünü açacaktır' diyorduk. Bunu da son birkaç haftadır pek çok ekonomik göstergede görüyorsunuz. Son birkaç haftadır Türkiye bir atak daha yaptı ve dünya piyasalarından bir miktar daha ayrıştı. Bunun temelinde güven unsuru yer alıyor'' diye konuştu.
'Gemi su alıyorsa o gemiyi kurtarmak mümkün değil'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, güvenin önemine işaret ederek, güvenin o ülkeye sınırı, limiti olmayan kaynakların gelmesini de beraberinde getirdiğini, Türkiye'nin bunu defalarca yaşadığını, her kaynak sıkıntısına düştüğünde IMF ile masaya oturduğunu, kendilerinden önceki dönemlerde 17 stand-by anlaşması yapıldığını ve bunlardan hiçbirinin tamamlanamadığını söyledi.
Babacan, ''Milyarlarca dolar kaynak geliyor Türkiye'ye... Bana mısın demiyor. Dipsiz kuyu... Güvenin olmadığı ekonomiler aynı dibinde delikler, çatlaklar olan gemilere benzer. İstediğimiz kadar kaynak getirin, mümkün değil. Gemi su alıyorsa o gemiyi kurtarmak mümkün değil. Güven noktasında siyasi istikrar, hukuk çerçevesi son derece önemli'' dedi. Sağlam zemin üzerine sağlam bina inşa etmek gerektiğini belirten Babacan, bugün risklilik ölçümlerine bakıldığında İrlanda, İspanya, İtalya ve Portekiz'den daha sağlam bir Türkiye gördüklerini, kamu maliye politikasının Türkiye'yi ayrıştıran önemli bir faktör olduğunu kaydetti.
'Fiyat istikrarı, Merkez Banka'mızın temel önceliği'
Ali Babacan, şöyle devam etti: ''Yine para politikaları... Bağımsız bir merkez bankası tarafından uygulanan ve fiyat istikrarını önceleyen bir para politikası... Fiyat istikrarı, merkez bankamızın temel önceliği. Deniyor ki 'Merkez Bankası, Türkiye'nin merkez bankası. Niye başka şeylere de bakmıyor?' Merkez Bankası'nın Kanununda bu çok açık yazılı. Bunu kendi parti programımıza da yazdık. Hala şüphesi olanlar varsa açıp okumalılar. İstikrar temel önceliktir, başka herşey ikincildir. Bugün istikrar sarsıldığında, Türkiye'nin istikrarı yara aldığında Türkiye'de bundan karlı çıkacak yoktur. O hesabı yapanlar varsa da kusura bakmasın. Şöyle bir istikrar sarsılsın ama o istikrar sarsıldığında şu ekonomik göstergede şöyle biraz değişme olur, ben de oradan kar ederim, para kazanırım. Öyle yok. İstikrar öncelik... Önce istikrar, geri kalan herşey ikincil. Dolayısıyla bu politikaların da devam edeceğini buradan açıkça vurgulamak istiyorum.''
Pek çok alandaki yapısal reformların Türkiye'yi ayrıştıran önemli faktörlerden olduğunu vurgulayan Babacan, ''Eğer X, Y, Z bankasının Türkiye'deki operasyonlarında hiçbir şey olmuyorsa bu yaptığımız reformların sonucudur. Bankaların yöneticileri, hissedarları aynı. Nasıl oluyor da kendi evlerinde bu kadar yıkıma uğruyorlar da Türkiye'de hiçbir şey olmuyor. Zamanında işler iyiyken atılan ihtiyatlı adımların sonucudur bu. 2003, 2004, 2005, 2006... Biz az uğraşmadık bankalarla... Bir yandan Merkez Bankamız, bir yandan BDDK... Eğer Türkiye'de bazı banka birleşmeleri meydana geldiyse, bazı banka satın almaları olduysa bunların sebebi, arkasında o bankaların biraz zorlanması vardır. 'Ya getir sermaye koy, ya git daha sağlam bir ortak bul ya da beceremiyorsan sat başkasına' denmiştir açık açık... Bunların sonucunda 2006 itibariyle artık sağlamlaşmıştır'' şeklinde konuştu. Ekonominin hızlı büyüdüğü, problem olmadığı günlerde en sert tedbirleri aldıklarını, bugün de öyle yaptıklarını belirten Babacan, ''Merkez Bankamızın son aldığı tedbirler, şöyle dendi, böyle dendi, çok yerinde atılmış adımlardır, doğru kararlardır. Herşeyin iyi gittiği dönemlerde eğer ufukta riskler görülüyorsa, eğer işinin ehli bir kaptan varsa işin başında, o riski uzaktan görürse geminin rotasını çevirir, rotasını yeniden ayarlar, bakar ki gemi hedefine ulaşsın'' dedi.
Küresel ekonomideki gelişmelere de değinen Babacan, 2010'un geçen yıla göre daha iyi bir yıl olduğunu, bir büyüme rakamı bulunduğunu anlatarak, ''Öte yandan pek çok riski de barındıran bir tablo var dünyada'' dedi. Babacan, şu anda pek çok gelişmiş büyük ekonomiye bakıldığında liderlerin çok zayıflamış durumda olduğunu, bugün seçime gidilse kaybedecek pek çok lider bulunduğunu ifade etti.
25 ülkelik liste
Babacan, IMF'nin kararındaki listenin dünyanın en büyük finans sistemine sahip, dünyanın en önemli ekonomilerinin yer aldığı bir liste olduğunu ifade etti. 25 ülkelik listenin küresel finans sistemi açısından kritik, büyük önem taşıyan, söz konusu ülkenin finans sisteminde problem olduğu zaman dünyayı etkileyebilecek kapasitede önemli olan ülkelerin listesi olduğunun altını çizen Babacan, bununla ilgili sadece IMF değil, kendilerinin de daha önce G-20 platformunda çalıştıklarını, konunun G-20'de olgunlaştığını bildirdi.
Bununla, ülkelerde finans sistemi açısından önem taşıyan kuruluşlar, batılmasına izin verilmeyecek büyük banka kavramı gibi bir çalışmanın ülkeler için yapıldığını belirten Babacan, şöyle devam etti: ''Hangi ülkeler çok büyük? O büyük ülkede problem olduğu zaman bütün dünyayı nasıl etkiler? Dolayısıyla bu listedeki ülkelerin de finans sisteminin sık sık gözden geçirilmesi, varsa problem erken uyarı sistemlerinin kurulması ve testi kırılmadan tedbir alınması... İşin özü budur. Türkiye haricindeki diğer ülkelere baktığınız zaman o ülkelerin hepsi tek tek büyük ekonomi... Bir problem var da izlemeye alma değil, işlerin iyi gittiği dönemde sürekli takip etme, problem çıkmadan önünü almayla ilgili çalışma.''
'Bilgimiz dahilinde liste oluşturuldu'
Ali Babacan, karar alınmadan önce Türkiye'ye görüşünün sorulduğunu kaydederek, ''Biz 'Türkiye, büyük ekonomi, önemli ekonomidir. Türkiye'de olabilecek problem, bütün dünyayı etkiler. Dolayısıyla bu çalışma buna göre yapılmalıdır' dedik. Ona göre bu liste oluşturuldu'' diye konuştu. Bunda bir endeks oluşturulduğunu ve ülke sıralaması yapıldığını anlatan Babacan, ''Bizim bilgimiz dahilinde, bizim de içinde olduğumuz bir çalışmayla bu liste oluşturuldu. Dün nihai karar açıklandı. Bu şunu ifade eder; Türkiye dünya için artık çok önemli ülkedir. Türkiye finans sistemi, dünya finans sistemi için vazgeçilmezdir'' değerlendirmesi yaptı.
Türkiye kendine güveniyorsa, dışardan bir değerlendirme ve raporlanma konusuna da açık olması gerektiğine dikkati çeken Babacan, bunu gelişmiş bütün ekonomilerin yaptığını, Türkiye'nin de 2006'da Finansal İstikrar Değerlendirme Programını gönüllü olarak gerçekleştirdiğini hatırlattı. Böyle bir çalışmayı yapmak istediklerini zaten uluslararası kuruluşlara bildirdiklerini ifade eden Babacan, bunun Türkiye'ye olan güveni artıracağını ve ülke kredibilitesini artıran uygulamalar olduğunu vurguladı.
'Bağımsız kurumların daha sık görüşmeleri faydalı olur'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, BDDK Başkanı Tevfik Bilgin'in dün kurumlar arasında koordinasyonun daha kuvvetli olması gerektiği yönündeki ifadelerinin hatırlatılması üzerine ise ekonomi yönetiminin önemli unsurlarını oluşturan bağımsız kurumların görev ve yetki alanlarının açık olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu: ''Ancak bazı konular diğer kurumları da ilgilendiren konular. Bizim baştan beri bağımsız kurumlara çağrımız şu; 'konuşun, kendi aranızda görüşün, irtibat kurun.' Yaklaşık 2-3 ay önce arkadaşlarımızı çağırdım. BDDK, Merkez Bankası, Hazine... 'Üçünüz sık sık buluşun, biraraya gelin, paylaşın. Herşeyi konuşun, ondan sonra herkes kendi bağımsız alandaki kararını kendisi alsın. Ama birbirinizle konuşun' dedik. Bu noktada da daha iyiye doğru gidiyorlar. Ancak bazı konularda, özellikle piyasa hassasiyeti olan konularda 'erken konuşursak basının diline düşer mi' diye endişe oluyor. Ama bunun daha sık biraraya gelerek, daha sık çay içerek, belki kahvaltılarda buluşarak yapılması lazım. Atılan adımlar, yapılacak işlerle ilgili zaten görüşülüyor. Bizleri en azından bilgilendiriyorlar. Ancak kendi aralarında daha sık görüşmelerinin faydalı olacağına inanıyorum.'' Ali Babacan, başka bir soru üzerine de orta vadeli mali plan, bütçe gibi konuları 17 Ekim'den önce bitirmeyi planladıklarını söyledi.
İran konusu...
İran'a yaptırım konusundaki sorular üzerine ise Babacan, bu konuda BM Güvenlik Konseyi kararları bulunduğuna, ancak bunun dışında ABD'nin, AB'nin ve başka ülkelerin aldıkları kararlar ile uyguladıkları yaptırımlar olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti: ''Bunlar, bizi bağlayıcı hükümler değil. Onlar, kendi iç hukukları, kendilerini bağlayıcı hükümler. Biz bu konuda şunu söylüyoruz; her şirketimiz, her bankamız Güvenlik Konseyi kararlarını zaten biliyorlar. Ama ABD olsun başka ülkeler olsun tek taraflı kararlar varsa tek taraflı kararların sonuçları, etkileri ne olur? O şirketlerimizin, bankaların diğer ülkelerdeki çalışmalarını nasıl etkiler? Bu konuda biz kendi şirketlerimizi tamamen serbest bırakıyoruz. Herhangi bir ülkenin aldığı tek taraflı karara bizim şirketlerimiz uymak zorunda değil. Ama kendi işleri, uluslararası bağlantıları gereği eğer bir çekincesi, korkusu varsa kendi bileceği birşey. Ancak bir paranoya, gereksiz korkular, çekinceler olmaması lazım. Çünkü kurallar açık, herşey açık. Dolayısıyla bankalarımızı ve diğer şirketlerimizi İran ile iş yapma konusunda serbest bırakıyoruz. 'Kendiniz bilirsiniz, siz bakın, kendiniz karar verin' diyoruz.''
'Merkez Bankası'nın adımları, normalleşmenin ifadesidir'
Merkez Bankasının munzam karşılıklara dair kararına ilişkin de Babacan, ''Merkez Bankası bunu çok önceden açıkladı. Çıkış stratejisi açıkladı. Adım adım ne yapacağını da söyledi. Bir tek zamanlamasını söylemedi. Dolayısıyla Merkez Bankasının açıkladığı karar, daha önce atacağını söylediği adımlardan bir tanesidir. Yeni birşey değildir'' şeklinde konuştu. Babacan, Merkez Bankasının kriz sebebiyle aldığı olağanüstü tedbirlerden yavaş yavaş çıktığını, bunun da normale dönüş olduğunu ifade ederek, ''Başka birşey aramamak lazım. Merkez Bankasının atmış olduğu adımlar, normalleşmenin bir ifadesidir. Munzam karşılıklara faiz ödenmemesi... Bu, 'acaba biraz ısınma olur mu, ilerde ufukta kara bulutlar olur mu' diye Merkez Bankamızın ihtiyatlı bir kararıdır. Bu, Merkez Bankasının yetki alanındaki çalışmalardır'' dedi. Mali kurala ilişkin sorulara da Babacan, ''Biz bu konuyu kenara koyduk. Önümüze bakıyoruz, yolumuza devam ediyoruz'' karşılığını verdi.
Maliye Bakanı Şimşek
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise şu anda sadece kamu alacaklarının tahsilinin kolaylaştırılması, hızlandırılması açısından mükelleflere kolaylık anlamında bir çalışma yaptıklarını anımsatarak, ''Daha çok Maliye Bakanlığı, Gümrük ve Sosyal Güvenlik Kurumunun alacaklarının taksitlere belki daha makul bir faiz yüküyle yayılması çerçevesinde bir çalışma söz konusu. Bu çalışmanın kapsamı henüz tam olarak belirlenmedi. Üzerinde çalışıyoruz. Bir matrah artışı söz konusu olacak mı, kapsama hangi aşamadaki alacaklar alınacak hususunda henüz çalışıyoruz. Bu, daha sonra Ekonomi Koordinasyon Kurulunda konuşulup karara bağlanacak'' şeklinde konuştu. Yapılandırmanın zaten esas itibarıyla kriz nedeniyle yükümlülüklerini yerine getirmekte zorlanan esnaf ve sanatkarların en azından işini kolaylaştırmasına yönelik yardım olduğunun altını çizen Şimşek, ''Ama bir af değildir. Daha çok bir yapılandırma, taksit ve faiz yükü anlamında bir kolaylık'' dedi.
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!