'Bu susmuş hâlim işte, o kadar kırgınım!'
Feridun Düzağaç'tan 4 yıl sonra özel bir albüm
Usta sanatçı Feridun Düzağaç, 4 yıllık kırgınlığın ardından 10. Stüdyo albümü olan "10'a Özel"i sevenleriyle buluşturdu. Uzunca süren kırgınlığını anlatan Düzağaç, şunları söylüyor: "O, bu, şu sebeple üzerime nefret kusan insanlarımızın da olduğunu biliyorum artık. Kendimi karşıma oturtup soruyorum "Ne yaptım ki?" diye; cevabı bulamıyorum." Düzağaç, "Bir dayanışma albümü" dediği albümünde Bedük, İrfan Alış (Peyk), Burhan Bilgin, Arıkan Sırakaya, Can Alper, Volkan Konya, Ata Akdağ (Yaya), Cihan Güçlü, Sinan Kaynakçı (Pinhani) ve Sertaç Özgümüş'le birlite çalışmış. Feridun Düzağaç'la "10'Özel"i, 4 yıl süren suskunluğunu, toplumda ve müzikte yaşanan dönüşümleri, Hrant'ı ve aklındaki yeni projeleri konuştuğumuz sohbeti buradan okuyabilir; Doğan Müzik Yapım etiketiyle raflarda sizi bekleyen albümü de, hâlâ CD'lere temas edebiliyorken arşivinize ekleyebilirsiniz.
ÖLÜ TAKLİDİ YAPIYORUM
- Verdiğiniz 4 yıllık aranın ardından, çalıştığınız değerli müzisyen ve gruplarla birlikte 'kırgınlık' hissinin üzerinden geldiniz. Sanatçının ideolojisini ve seçim dönemleri gibi süreçlerde durduğu yeri dile getirmesi, artan toplumsal kutuplaşmayla beraber büyük tepkilere sebep olabiliyor. Sizdeki kırgınlığın sebebi de benzer tepkilerdi, bu 'linç' yaklaşımının sizde yarattığı etki neydi?
Sokak röportajları yapan internet kanalları var yanlı yansız yandaş yada bağımsız hiç fark etmiyor; orada konuşmayan, konuşmaktan çok korkan sade yurttaşlarımızı görüyoruz. “Aman oğlum aman kızım “diye gülerek kaçışıyorlar. Onlar bizim insanımız, bu güzel ülkede yaşıyorlar. Ve bugünün Türkiye’sini en çıplak ve sahici hâliyle özetliyorlar. Bizler üzerinden; yani halkta iyi-kötü karşılığı olan ‘ünlü’ler üzerinden magazin boyutunda haberleştirilen, ve hepsi eserleriyle çok sevilen bir ünlümüzün linçi ile sonuçlanan yandaş muhalif eğlencemiz var şimdi de. Ben bu eğlenceyi lanetliyorum. Koca seçim süreci hep kaybeden tarafı bir masala inandırıp seçim sonucunu gazeteci arkadaşına ‘adam kazandı’ mesajı ile anons etmeyi yeterli bulan bir siyasetçi arz-ı endama devam edecek ama benim ve bu ülkenin güzel ağabeyi Bülent Ortaçgil fazlasını değil aynısını söyledi diye linç edilip küstürülecek öyle mi, lanetliyor ve susuyorum. Kırgınım. Şimdi türlü olaylardan lince doymuş bir ölümlü olarak uzun süredir sahne dışında ölü taklidi yapıyorum. Ne kadar onurlu ne kadar doğru tartışılır elbette ama mümkün olduğu kadar huzurlu. Çünkü o bu şu sebeple üzerime nefret kusan insanlarımızın da olduğunu biliyorum artık, kendimi karşıma oturtup soruyorum ‘ne yaptım ki’ diye; cevabı bulamıyorum. Seçimlerle ilgili söyleyeceğim ilk ve en önemli şey uzun bir süre seçim olmayacağı, ve galiba medya ile sosyal medyadaki bu iftira, yalan, korku senaryolarından hiç değilse uzunca bir süre kurtulacağımız umudu. Herkes yeterince geriliyor siyaseten ve bunun günün sonunda kimseye bir yararı olmuyor. Siyaseten gerilimin insani duygularımızı yok ettiğini görmek üzüyor beni bir yurttaş olarak. Bahsettiğiniz kırgınlığın hikayesi budur. Üst üste gelen ve bu karşı mahallelerin kavgasında üzerimize boşaltılan nefretle kalakaldık. Geçti gitti. Susuyorum zira konuşmamın hiç bir manası yok. Bu susmuş hâlim işte, o kadar kırgınım.
KİMSENİN EFAKARA YERİ KALMADI
- Mehmet Esen'in size verdiği birkaç satırlık şiirden doğan "Sanatoryum"u çıkış eseri olarak belirlediniz. Toplumun hafızasızlaştırıldığı, toplumsal yaraların hemen kapatılmaya çalışıldığı bir dönemde Hrant Dink'i sürekli hatırlatacak bir şarkı bu. Şarkının hikâyesinden ve sizdeki Hrant'tan bahseder misiniz?
Ekonomi sohbet yada tartışmalarında hep kamu, kamunun borcu, borçlandırılması vs lafları geçer. iktisat mezunu yarı zamanlı bir şarkı yazarı olarak benim aklıma hep kamu vicdanının alacakları gelir nedense. Bendeki Hrant, kamu vicdanındaki Hrant’tan az ya da çok yada daha ağır ya da hafif olamaz. Acılar atlası güzel ülkemin saymakla bitmez öznelerinden bir tanesi Hrant. Mehmet Esen bana bu şiiri verip “ belki seni yeniden yazmaya inandırır” dediğinde kendimi ve yakınımdaki müzisyen dostlarımı çoktan inandırmıştım oysa ‘bıraktığım’a. Neyse geçti gitti. Şimdi elimizde bu albümü nihayet tutuyor olmak aslolan. Dinleyicilerimle kurduğum şahane ve büyülü bir dünyam var ne mutlu. Bu bizim oksijen çadırımız. Yapımcı şirket "Dinle"nin daha doğru bir çıkış şarkısı olduğunu iletip seçimi bize bıraktığında biz albümün mutfak tayfası olarak tereddütsüz "Sanatoryum" ile yeniden merhaba demeyi daha yakışıklı bulduk. Küllerimizden doğmanın ve bu albümün miladı Mehmet ile o buluşmamızdı çünkü. Sadece Hrant’ı değil Sait Faik’i ve tüm şairlerimizi de yani ‘tatlı dili ve güzel sözü' selamlıyor olmak bize daha doğru geldi. Şarkıyı tamamlama sürecinde defalarca Heybeli’ye gittim. Gizli gizli Sanatoryum'u dolaştım. Arındım. Şarkı çok efkarlı diyorlar, orası kadar değil diyorum. ‘Daha ilk gününde şu kadar tıklandı’ yı paylaşan sevgili dostlarıma özeniyorum. Gerçekten çok düşük tıklanmış ve izlenmiş olması dışında hep güzel yorumlar alıyoruz albümle ilgili. Sanıyorum kimsenin efkara yeri kalmadı ki çok haklı olabilirler.
DAYANIŞMA ALBÜMÜ
- "Pişmanlık Sineması" ve "Gidin" şarkıları albümün sürpriz soundlarının olduğu iki çalışma olmuş, "Pişmanlık Sineması"na Bedük'le bir klip de çekmeyi planlıyorsunuz, bu iki şarkıyı ve "Bir vefa borcu" dediğiniz Erkin Koray'ın "Sen Yoksun Diye"sini anlatabilir misiniz?
"Pişmanlık Sineması"nı deyim yerindeyse sevgili Bedük kurtardı. Sözlerinden dolayı olmasını çok istediğim bir şarkıydı fakat "Çok fazla laf ediyor bunu bu devirde kim dinler?" Diye dostum Can ile kafa yorarken başka bir dünyada aranje etmeyi doğru bulduk. Bedük'e ilettik o da anında ve sevgiyle el attı "Ama tek bir şartım var, sözlerin yarısını atmak zorundayız çünkü bizim dünyada bu kadar referans olmaz" dedi gerçek anlamda sihirli bir dokunuş ile bize bu şarkıyı armağan etti. "Gidin" çıktıkları ilk günden beri hayranlıkla takip ettiğim dostlarım Peyk grubunun bir dolu güzel şarkısından bir tanesi. Bence sadece şarkı olarak değil video klip olarakta tüm zamanların en iyiler listesine girecek bir şarkıyı ‘cover’lamak elbette riskliydi. Onu da çok inandığımız elektronik soundda başka bir dünyada düzenlemek istedik, o noktada da sevgili Sertaç Özgümüş gerçekten harikulade bir iş çıkardı. Albüm işte bu yüzden "Ona Özel" bir albüm çünkü, gerçekten tam anlamıyla bir dayanışma albümü. Herkesin farklı iki favorisi var ve ben bunu çok kıymetli buluyorum; bu noktada en büyük teşekkürü de benim terminolojimle bana özel yazdığı şarkılarıyla sevgili Ata Akdağ'a borçluyum. Ve bir Pinhani şarkısı söylemekten de kıvanç duyuyorum. Var olsunlar. Çok yaşasınlar.
EMEK VERENLERİN İSMİ YAZILMALI
- Dijital müzik platformlarının yaşamımıza girmesiyle birlikte insanların müzikle olan bağı, müzisyenle bağ kurma şekli de farklılaştı. Müzisyenlerin çoğu da albüm yerine single tercih ederek ilerliyor, bu süreci nasıl gözlemliyor ve değerlendiriyorsunuz?
2000'li yılların başından itibaren hayatımızın çok büyük bir parçası haline gelen teknolojik ya da dijital devrim çağından müziğin ve müzik paylaşımının farklı etkileniyor olması kaçınılmazdı. Bu noktada yaşasın kitap demek geliyor içimden, çünkü hâlâ basılıyor ve hep basılacak. Dijital çağda müziğin paylaşımı ile ilgili benim kişisel efkarım yakında dokunulabilir bir kopya olmayacak olması, cd formatındandan da vazgeçilecek; albümler uzay boşluğuna yüklenecek Ve GB’lar dolusu tüketim hızında o albümler yüklendiği an itibariyle eskimeye başlayacak... Bu konuyla ilgili albümlerde emek sahibi isimlerin yazılmıyor olması da başka bir sorun, hiç değilse bu albümler dijital kataloglarda tıpkı kartonet döneminde olduğu gibi emek verenlerin isimlerinin de yazıldığı formatlara dönüşebilirler. Benim ilk üç albümümü Aşık Veysel’i de kaydetmiş olan nur içinde yatsın Sıtkı Acim ağabeyim kaydetmişti, ben o gelenekten geliyorum. Dinleyici olduğum dönemde de full albüm formuna haiz ve alışkındım. Single yapan dostları bir dolu emeği boşa gidiyor olduğu duygusu nedeniyle haklı bulsam da, tek single ile çıkış dinleyicimden bir şey esirgiyor gibi hissettiriyor bana. Bu albümde de böyle oldu ama günümüzde bir dolu genç müzisyen bir şarkıyı evlerinde üretip anında paylaşma şansına ve düne kadar çok önemli bulunan müzik yapımcısı zincirinden kurtulma imkana sahipler. Dokunulabilir fiziki kopya ile ilgili olumlu gelişme de çok büyük oranlarda olmasa da plak üretimi ve satışı ile ilgili rakamların günden güne artıyor olması.
ALTERNATİF SAHNENİN KADIN SESLERİYLE YENİ BİR ALBÜM
- Albüme 3 bestenizi ekleyebildiğinizi söylediniz. Üzerinde çalıştığınız diğer bestelerinizle yapmak istediğiniz yeni bir çalışma var mı?
Bu albümü tamamladıktan sonra, çok derin ve hızlı bir şekilde hissettim ki gerçekten benimde artık bundan sonraki paylaşımlarımda ilgili herhangi bir müzik yapımcısına ihtiyacım kalmamış... Bu noktada sağ olsun konserlerinde bana eşlik eden çok kıymetli müzisyen dostlarım var, aynı zamanda özellikle son dönemlerde dijital çağın getirdiği avantajlarla her biri birbiri kadar, birbirinden değerli kadın vokallerle arada kalmış şarkılarımı yeniden yapmayı planlıyorum. Bu albüm koşturmacasından sonra yavaş yavaş onları rahatsız edip projeyi şekillendirmeye başlayacağım. Eğer benim kadar heyecanlanıp sahiplenirlerse bir çeşit tribution allbümü gibi olsun istiyorum. Adını Feri-bution koyabiliriz yada ‘beni ‘cover’la cümleler içinde kullan da olabilir bağımsız kendi başımıza üretmemek için yeterince sebep ve imkanımız var artık.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Edirne'de korkunç kaza
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı