Burdur Gölü yok olmasın

Burdur Gölü, her geçen yıl kan kaybediyor. Sınırları gittikçe küçülen göl, bu hızla devam ederse 2040'tan sonra göl değil, çöl olacak. Doğa Derneği, Vailant'ın da desteğiyle bu bölgede bir proje yürütüyor ve sesleniyor: “Göl yoksa Burdur da yok!” Bu çağrıya sessiz kalmayın.

Burdur Gölü yok olmasın
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 24.08.2014 - 14:50

Burdur Gölü, son 35 yılda üçte birini kaybetti. Yağışların artmasına rağmen, göl kurumaya devam ediyor. İnsan eliyle doğaya verilen zarara dur demenin zamanı çoktan geldi. O yüzden Doğa Derneği hatırlatıyor: “Göl yoksa Burdur da yok!” Geç kalmadan harekete geçin.

Göl yoksa Burdur da yok!

“Hatırlıyorum. Şimdi kurak olan alanlar bizim çocukluğumuzda hep suydu. Beşik Taşı denilen yerden suya atlanıldığını biliyorum” diyerek anlatmaya başladı Burdur Gölü'nü. Ama sonradan bir anda yüzü düştü anlatırken. Gözleri donuklaştı. “Çocuklarımız hiçbir şey göremeyecek” dedi, “Görüp görecekleri bir büyük boşluk!” İnsan, doğadan bağımsız bir varlık değil. Onunla bağı çok sıkı, çünkü bir parçası. Bir göl kurumaya başladığında, onunla ilişki kuran kurmayan herkesin bir anlamda kanı çekilmeye başlıyor. Değil mi ki Lisinia Yaban Hayatı Koruma Merkezi'nden Özgül Özçelik'in “Çocuklarımız hiçbir şey göremeyecek” derken içi acıdığı gibi, çiftçi Cengiz Ceylan da “Göl bizden uzaklaşıyor, biz gölden uzaklaşıyoruz. Sanki küslük varmış gibi” diyor. Burdur Gölü kurumaya yüz tuttu. Her geçen yıl biraz daha kan kaybediyor. Yağış olmasına rağmen hızla kuruyor. Son 35 yılda üçte birini kaybetti. Örnekse, 2010-2011 yılları arasında gölün kaybettiği suyla 2 milyar damacana doldurmanız mümkün. Eğer bu hızla giderse, eğer elbirliğiyle çalışma yapılmazsa 2040 yılından itibaren Burdur Gölü, yerine koskocaman bir boşluğa bırakacak. Veriler bu kadar çarpıcıyken, hala sessiz kalabilecek misiniz?

Doğa Derneği, 2007 yılından bu yana Burdur Gölü konusunda çalışmalar yürütüyor. Vailant da Doğa Derneği tarafından yürütülen Burdur Gölü'nü Kurtarma Projesi'nde destekçi. Biz de yapılan çalışmaları görmek üzere Burdur'a hareket ediyoruz. Bilgiler, çizimler, işin gerçekleri ve geleceği üzerine konuşuyoruz. Ama bölgeye gidince yüzünüze çarpıyor o gerçekler. Bir zamanlar, ki bu çok da yakın bir dönem, göl olan alanda yürümeye başladığınızda iyice anlıyorsunuz işin vahametini. Ayaklarımızı bastığımız yer, kurak bir alan. Evet su çekilmiş ama toprağı tuzlu olduğu için de bu alanda herhangi bir bitki yetişmiyor; kupkuru toprak var ayağımızın altında. Her geçen yıl da bu alan artıyor. Hem yalnızca bu da değil. Burdur Gölü, 13 uluslararası öneme sahip Ramsar alanından ve 305 önemli doğa alanından biri. Bu göl, adı Burdur dişli sazancığı olan bir endemik balık türüne sahip. Ayrıca nesli küresel ölçekte tehdit altında olan Dikkuyruk adlı kuş da dahil 194 farklı kuş türü, 10 tür sürüngene sahip. Ancak günümüzde durum çok da iç açıcı değil. Dünyada nesli tükenen Dikkuyruk kuşunun yüzde 70'i Burdur'da ve 90'lı yıllarda yaklaşık 10 bin 920 kuş varken, şimdi bu rakam binin altında. Gölden beslenen ve yüzde 60'ı tarımla uğraşan Burdurlular için burası yöre halkının yaşayışını ciddi anlamda etkiliyor. Peki Burdur Gölü, nasıl bu hale geldi ve neler yapılıyor?

Doğa tehdit altında

Burdur Gölü Kapalı Havzası'nda 1995 yılından bu yana yağışlı bir döneme geçilmesine karşın gölde yaşanan kurumanın hızla devam etmesi, sorunun insan kaynaklı olduğunu ortaya koyuyor. Su seviyesindeki azalmanın başlıca nedenleri, tarımsal su ihtiyacı nedeniyle 1970 yılından bu yana gölü besleyen akarsuların üzerine inşa edilen baraj ve göletler aracılığıyla gölü besleyen yerüstü suyunun tutulması, sondaj kuyuları ile de yer altı suyunun aşırı miktarda tüketilmesi. Ayrıca mevcut tarımsal ürünler de havzanın iklimsel özelliklerine uymadığı için sulamada aşırı tüketim söz konusu. Salma sulama yapılması da tüketimi körüklüyor. Doğa Derneği'nin Vailant desteğiyle “Göl Yoksa Burdur da Yok!” sloganıyla yürüttüğü “Burdur Gölü Yok Olmasın” projesinde öncelikle tarımsal faaliyetlerde yanlış ve aşırı su kullanımının önlenmesi hedefleniyor. Çiftçilerin mevcut ekonomik gelirlerini azaltmayan, havzanın toprak ve iklim yapısına uygun, az su tüketimine ve doğru sulamaya dayalı yeni bir tarımsal ürün deseni öneriliyor. Devamında da su ve tarım planlamasına entegre edilerek, gölü besleyen akarsular ve yer altı sularına yönelik baskıların azaltılması sağlanacak. Diğer yandan çok su isteyen şeker pancarı, silajlık mısır ve meyve alanları yerine, daha az su isteyen fasülye, nohut gibi türlere yönelinmesi hedefleniyor. Bu anlamda iki köyde üç pilot alan kuruldu. Bu alanlarda damla su ve yağmurlama tekniği kullanılarak su tüketiminin yüzde 80'inde tasarruf söz konusu. Köylerde de diğer çiftçiler bu tekniğe geçmek için talepte bulunmaya başlamış bile. Aslında doğru yöntem ve sağlıklı bir tarım ve su politikasıyla çok ciddi bir çözüm üretmek mümkün. Hatta diğer bölgelere de örnek olacak nitelikte. Burdur Gölü, çöl olmasın diyorsanız, bu projeye destek verin. Geç kalmadan..


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon