Byron ve Don Juan'ı
Byron adı kuşkusuz, örneğin Napoleon kadar tanıdık, ünlü bir addır. Yaşamı üzerine bazı efsane gerçekler de az çok bilinir. Örneğin Çanakkale Boğazını yüzerek geçtiği. Bir bacağında doğuştan gelen bir sakatlığı olduğu. Buna karşın yakışıklılığı ve çapkınlığı.
Uzmanlar ve özel meraklılar dışında, ülkemizde Byron okumuş olan kaç kişi vardır? “Türkçede Byron” diye internete göz attığımda karşıma sadece bir iki (olasıdır ki az sayıda şiir içeren ) şiir seçkisi ve baş yapıtı kabul edilen Don Juan çıkıyor.
Ona bir anda bütün Avrupa’da ün kazandıran “Childe Harold’s Pilgrimage” (Childe Harold’un Kutsal Yolculuğu) sanırım dilimize çevrilmiş değil. Epeyi bir zaman önce bu şiir-romanı İngilizcesinden okumayı deneyip zorlanınca bıraktığımı, sonra da bir daha dönme fırsatı bulamadığımı anımsıyorum. Fakat şimdilerde Türkçe çevirisinden okumakta olduğum Don Juan’dan sonra ağır aksak da olsa Childe Harold’u okumayı bir daha denemek kaçınılmaz oldu.
***
Byron adı kuşkusuz, örneğin Napoleon kadar tanıdık, ünlü bir addır. Yaşamı üzerine bazı efsane gerçekler de az çok bilinir. Örneğin Çanakkale Boğazını yüzerek geçtiği. Bir bacağında doğuştan gelen bir sakatlığı olduğu. Buna karşın yakışıklılığı ve çapkınlığı. Çok genç yaşta, Yunanistan’ın Osmanlıya karşı kurtuluş savaşımında yaşamını yitirdiği vb. (Yahya Kemal’de, daha sonra Nâzım Hikmet’te buna ilişkin bir iki gönderme.) Sanırım hepsi bu kadar.
Puşkin’in ve Lermontov’un Byron hayranlığı ona olan ilgimi arttırmıştı. Bir kaç yıl önce Fransa’nın Aix en Provence şehrindeki bir İngiliz Kültür Merkezinin kitap satış bölümünden satın aldığım, çok da çok şiir içermeyen bir şiir kitabından zaman zaman şiirlerini okumuştum… Fakat kitaplığımda yıllardır okunmayı bekleyen Don Juan’ı okumaya koyulduğumda, onu zerre kadar tanımamış olduğumu görecektim…
***
Başucu kitaplarımdan biri, Eckermann’ın “Goethe ile Konuşmalar”ıdır…Bu söyleşilerde Goethe sayısız kez söz ediyor Byron’dan. Ona ilişkin eleştirileri olmakla birlikte, bir yerde onu “kuşkusuz yüzyılın en büyük dehası” olarak niteliyor…
Bu okumalarımda söz konusu yazarların yaşamlarına ilişkin tarihlere bakarak karşılaştırmalar yapmayı severim. Örneğin Goethe 1749-1832 yılları arasında yaşamış. Yüzyılın en büyük dehası dediği Byron 1788 doğumlu. Yani Goethe kendisinden kırk yaş küçük bir genç adamı çağın en büyük dehası diye adlandıracak kadar yüce gönüllü davranabiliyor. Eckermann’ın bu sözleri not ettiği tarih 1827. Byron’un Yunanistan’da 36 yaşında ölümünün üzerinden üç yıl geçmiş. O sırada Goethe 78 yaşında ve ününün doruğunda . Bütün bunlar baş döndürücü görünüyor bana…
***
Byron” Childe Harold”unu 1817-1818 yıllarında yayınlamış. Adı “Kısa Edebiyat Ansiklopdisi/Kratkaya Literaturnaya Entsiklopediya” olmakla birlikte büyük boy ve her biri bin sayfanın üzerinde 8 cilt muazzam bir kültür hazinesi olan 1962 Moskova basımlı Rusça edebiyat ansiklopedisinden, bu kitaptan Rusçaya 1828’de, yani yayımlanışından on yıl sonra bazı bölümler çevrildiğini öğrendim… Tamamı da 1864’te çevrilmiş. (Puşkin ve Lermontov bu çevirileri de mutlaka okumuş olmakla birlikte, söz konusu kitabı büyük olasılıkla aslından okumuşlardır.) 1819-1824 yılları arasında yazılan , Byron’ın talihsiz ölümüyle tamamlanamayan Don Juan ise Rusçaya 1847’de çevrilmiş. Türkçeye çevriliş tarihi 2002. Yani yazılışından yaklaşık 180 yıl sonra. Sadece bu tarihler Avrupa kültürünün neresinde olduğumuzu açıklamaya yeter.
Byron(ve Don Juan) konusunu bir sonraki yazıyla sürdüreceğim…
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası