'CHP'de balık baştan kokmuş'

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, siyasetin tek limanının ahlak olduğunu belirterek, ''Siyaset, ahlaksızlığın sığınağı olamaz. Siyaset, ahlaksızlık üzerine yürütülemez, ahlaksızlığa kılıf olarak örtülemez'' dedi.

'CHP'de balık baştan kokmuş'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 11.03.2011 - 10:25

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Genel Merkezi'nde, Gençlik Kolları Başkanlığının düzenlediği ''Vizyon 2023'' konulu 3. Gençlik Sempozyumu'na katıldı. Başbakan Erdoğan, burada yaptığı konuşmaya, iki gün sürecek sempozyum boyunca bilgilerini ve birikimlerini paylaşacak akademisyenler, bakanlar ve parti yöneticileri ile sempozyuma düzenleyen Gençlik Kolları Başkanlığı'na teşekkür ederek başladı.

Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: ''AK Parti, etnik kökenler üzerinden siyaset yapan bir parti değildir. AK Parti 74 milyonun tamamını kucaklayan, 74 milyonun tamamı için siyaset yapan bir partidir. AK Parti, farklı inanç grupları üzerinden siyaset yapan, siyaset üreten bir parti değildir. AK Parti, her inanç grubuna eşit mesafede duran ve onlarla birlikte siyaset üreten bir partidir. Aynı şekilde AK Parti, kadınlarla, gençlerle siyaset yapan ve siyaset üreten bir partidir. AK Parti'nin gençlik kolları, siyasetin bizzat içinde olmuştur. AK Parti'nin gençleri bizzat siyaset üretmiştir. AK Parti'li genç kardeşlerim, bizzat siyasetin mimarı olmuşlardır. Biz, gençlerin hissiyatını, enerjisini, heyecanını istismar edenlerden hiç değiliz. Türkiye'nin tüm gençlerinin siyasette aktif olarak yer almasını, Türkiye'ye ufuk çizmelerini, gelecek vizyonunu şekillendirmelerini her zaman gönülden arzu ettik, bunu da samimiyetle destekledik. Gençlerin siyasetten, siyaset üretmekten ve icra etmekten uzak tutulmalarına tahammül edemeyiz. Ancak, gençlerin, kandırılmak suretiyle, ellerine silah, ellerine taş, sopa verilerek sokaklara dökülmesine de aynı şekilde rıza gösteremeyiz.''

'12 Eylül sonrasında gençler idam sehpalarında, hapishanelerde bitirildi'

Türkiye'nin, yakın tarihinde çok büyük kayıplar verdiğini belirten Erdoğan, ülkenin aydınlarının, yazarlarının, gençlerinin kaybedildiğini, enerjisinin, kaynaklarının ve heyecanının heba edildiğini dile getirdi. Türkiye'nin yakın tarihinde, nesillerin birilerinin provokasyonlarına, tahriklerine, çirkin heveslerine feda edildiğini belirten Erdoğan, gençlerin 1980 öncesinde ellerine silah verilerek, hedef gösterilerek, kendi hayatlarına ve başkalarına kastettiklerini ifade etti.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Gençlerin demokratik zeminde kalmalarına, okumalarına, kendilerini geliştirmelerine; çatışmanın, vurup kırmanın, öfkenin, nefretin tarafı değil, barışın, uzlaşmanın, fikirler üzerinden konuşmanın tarafı olmasına müsaade edilmedi. Nice genç kardeşimiz, nice genç arkadaşımızın, sokak aralarında çatışmalarda hayatları sönerken, 12 Eylül sonrasında da gençler idam sehpalarında, hapishanelerde, işkence hanelerde bitirildi, tüketildi. 1980 sonrası, ülkenin üzerinden olduğu gibi, gençliğin de üzerinden silindir gibi geçti. Siyaset gençlere bir öcü gibi gösterildi. Siyaset yapmak gençlere haram görüldü. Siyaset yapan gençler dışlandı, ötelendi. Gençler, ülke meselelerinde söz söylemesin, görüş beyan etmesin, taraf tutmasın, siyasete yaklaşmasın diye özel gayret sarf edildi. İşte, AK Parti olarak toplumdaki bu önyargıyı ortadan kaldırdık. Siyasetin kötü bir şey olmadığını, siyasetin, millete hizmet boyutuyla kutsallığını, gençlerin de azami ölçüde siyasette yer almaları gerektiğini vurguladık. Her yaştan genç kardeşimizin, siyasetin her kademesinde yer almasını destekledik, teşvik ettik.''

 

'Seçilme yaşını 25'e indirdik'

Erdoğan, seçilme yaşını 25'e AKP'nin indirdiğini hatırlattı. AKP'nin, seçilme yaşını 25'e indirerek, gençlere ne kadar güvendiğini açık, net, samimi olarak ortaya koyduğunu kaydeden Erdoğan, şunları söyledi: ''AK Parti, seçilme yaşını 25'e indirmekle kalmamış, 2009 yerel seçimlerinde de gereğini yapmıştır. 2009 seçimlerinde, yerel yönetimlerde, 30 yaşın altında 641 genç kardeşimiz görev üstlenmiştir. Partimizin 30 yaş altı üye sayısı 1 milyon 50 bine ulaşmıştır. Diğer siyasi partilerde böyle bir şey yok. Toplasanız tüm üye sayısı bu kadar değil. 12 Haziran seçimlerinde de gençlerin adaylığını destekliyor, yeni oluşacak parlamentoda 30 yaşın altında daha fazla genç kardeşimizin, ülkeyi ve gençliği temsil etmesini arzuluyoruz. Biz en önemlisi şunu yapıyoruz; liderlerin, genel başkanların, yönetici kadronun, milletvekillerinin koltuğa yapışıp kalmasını önlüyor, vakti zamanı gelince koltukları, makamları gençlere teslim etmek için kendi önümüze bazı ölçütler koyuyoruz.
Üst üste başarısız sonuçlar almalarına rağmen, koltukları bırakmayanlara inat, biz tüzüğümüze koyduğumuz bir madde ile 3 dönem görev yapanların artık çekilmesi şartı getirdik. Aynı şekilde 5 dönem arka arkaya genel başkanlık görevini üstlenen bir genel başkan ara vermek durumundadır. Koltukların değer kazandırdığı genel başkan ve milletvekilleri değil, koltuklara değer kazandıran genel başkan ve milletvekili dönemini biz başlattık.''


'Gençlik geleceğimizdir'

Siyasetle gençler arasındaki engelleri tek tek kaldırdıkları gibi, eğitimle gençler arasındaki engelleri de kaldırdıklarını vurgulayan Erdoğan, son 8 yılda, Türkiye genelinde, 160 bin dersliğin yanında, 80 yeni üniversiteyi gençlerin hizmetine sunduklarını ifade etti. AKP iktidarından önce Türkiye'de 76 üniversite bulunduğunu belirten Başbakan Erdoğan, 80 yeni üniversite açtıklarını, tüm illerimize üniversite kazandırdıklarını ve üniversite sayısını toplamda 156'ya ulaştırdıklarını söyledi.

Öğrenci kredi ve burslarını tarihi seviyelerde çıkardıklarını kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: ''Biz geldiğimizde üniversite öğrencileri ayda 45 TL kredi ve burs alıyor, bu da üç ayda bir ödeniyordu. Şu anda lisans öğrencilerimiz aylık 240 TL kredi ve burs alıyor. Mastır öğrencilerimize bunun iki katı 480 TL ödeniyor. Doktora öğrencilerimiz üç katı 720 TL alıyorlar. 2002 yılına göre kredi ve bursları yüzde 433 oranında artırdık. Üstelik de kredi ve bursları aydan aya ödüyoruz. Hiçbir öğrenciyi, hiçbir talebi geri çevirmiyor, başvuran her öğrenciye durumuna göre kredi ya da burs temin ediyoruz. Şu anda artık, sadece yurt içinde değil, yurt dışındaki öğrencilerimize de kredi ve burs veriyoruz. Aynı şekilde, yurt kapasitesini artırarak öğrencilerimizin barınma sorununu büyük ölçüde çözdük ve çözmeye devam ediyoruz. Yurtlarda, 188 bin olan yatak kapasitesini, 251 bin 479'a yükselttik. 183 yeni yurt ve blok inşa ettik. Kredi ve burslar gibi, yurt dışındaki öğrencilerimize de yurt inşa etmek için kolları sıvıyoruz. Gençleri daha fazla kütüphane, daha fazla spor tesisi, daha fazla kültür merkeziyle buluşturmak için devletin tüm imkanlarını seferber ediyoruz. Biz, 'gençlik geleceğimizdir' demekle kalmıyor; geleceğimizi sağlıklı bir zeminde inşa etmek, donanımlı gençler yetiştirmek için var gücümüzle çalışıyoruz.''

 

'Siyaset, ahlaksızlığın sığınağı olamaz'

''Şunu özellikle hatırınızda bulundurmanızı, bir an olsun aklınızdan çıkarmamanızı sizlerden rica ediyorum'' diyen Erdoğan, şunları kaydetti: ''Biz en başından itibaren şunu söylüyoruz: Siyasetin tek limanı ahlaktır. Siyaset, ahlaksızlığın sığınağı olamaz. Siyaset, ahlaksızlık üzerine yürütülemez, ahlaksızlığa kılıf olarak örtülemez. Son dönemlerde siyasetin önünde olan kişilerin neler yaptıklarını, neler ettiklerini görüyorsunuz. Kendi vicdanı karşısında, kendi arkadaşları karşısında, hatta rakipleri karşısında ahlakın en temel ilkelerinden yoksun olanlar, milletin önünde gidemez, millete öncülük, liderlik yapamazlar. Aile bizim en kutsal değerimizdir. Aile bizi biz yapan, bizi bir arada tutan en büyük zenginliğimizdir. Aile yıkıldığında millet yıkılır. Onun için aileyi çok sağlam tutmak durumundayız. Aileye sahipleneceğiz, o kutsal değeri sahipleneceğiz. Ailenin yıpratılmasına, çürütülmesine, pörsütülmesine asla müsaade etmemeliyiz. Biz aynı şekilde, siyasetin seviyesinin aşağılara çekilmesine, siyasetin üslubunun, yönteminin ayaklar altına alınmasına da rıza gösteremeyiz. Biz, tüm teşkilatımızla, bütün mensuplarımızla, nezaketten yana olacak, yapıcı bir üslup kullanacak, gönül diliyle konuşacağız. Muhalefetin, ibretle izlenen üslup ve yöntemi bizim nezdimizde kendisine sığınak bulamayacak. İşte görüyorsunuz. Her ağızlarını açtıklarında, 'dinleniyoruz, izleniyoruz, takip ediliyoruz' diyerek bizi suçluyor, bizi itham ediyorlardı. Kimin kimi izlediği, kimin kimi takip ettiği işte bugün tek tek ortaya dökülüyor. Şimdi ne diyorlar, 'Bana haber vermesi lazımdı, uyarması lazımdı' diyorlar. Kendi içlerine girdiler, birbirlerini nasıl takip ettikleri, nasıl izledikleri ortada. Hani o medyaya yansıyan konuşmalarda 'balık' ifadeleri geçiyor ya, CHP'de balık baştan kokmuş sevgili arkadaşlarım. CHP'de tuz kokmuş tuz, tuz bu hale geldi.''
 

'Biz, birbirimizin ayağına, omzuna basarak değil...'

AKP ile diğerleri arasındaki farkın bu olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi: ''Biz koltuk mücadelesi içinde değiliz, böyle bir sıkıntımız yok. Hatırlayın, Sayın Cumhurbaşkanı ile aramıza nifak tohumları ekmek isteyenlerin ne kadar gayret sarf ettiklerini. Bunların hiçbirinin tutmadığını görünce sesleri, solukları ne oldu, kesildi. Olay bu, çünkü biz makam, rütbe hırsı içinde değiliz. Biz, millete hizmet için bu yola çıktık. Biz bu yola hep birlikte çıktık. Biz bu yolda beraber yürüdük. Biz, yol arkadaşlığı değil, kader arkadaşlığı yaptık. Biz, birbirimizin ayağına, omzuna basarak değil, ilkeli siyasetle, ahlaklı siyasetle, birbirimize omuz vererek, gönül birliği yaparak bugünlere ulaştık. Biz, gençleri tiksindirecek değil, gençleri cezbedecek, gençleri çekecek, gençlerin örnek alacağı bir siyaset benimsedik. Aynı şekilde de devam edeceğiz. Bundan hiç endişeniz olmasın. Yanlış yola tevessül eden kim olursa olsun, bizim partimizde kendisine yer bulamaz, bulmamalıdır. Yanlışa tevessül eden kim olursa olsun, bizim partimizde müsamaha göremez. Biz milletin ahlakıyla ahlaklandık ve bizim medeniyetimizin bize çizdiği o ahlak değerlerle terbiye olduk. Millete örnek olmaya devam edeceğiz.''

 

'Benim genç kardeşime eziklik asla ve asla yakışmaz'

Gençliğin, nesillerin heba olmaması, en verimli çağlarında gençlerin kendilerini geleceğe hazırlaması için üzerlerine düşen neyse onu yaptıklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, gençlere şu nasihatleri verdi: ''Benim genç kardeşime eziklik asla ve asla yakışmaz. Benim genç kardeşim, asla ve asla bir öz güven eksikliği içinde olamaz. Sizler, kapasite olarak, birikim olarak, deneyim olarak hiçbir ülkenin, hiçbir coğrafyanın gençlerinden daha geride değilsiniz. Sizler, tarihe yön vermiş, bilime, sanata istikamet çizmiş, çağlar kapamış, çağlar açmış, kıtalara hükmetmiş bir ülkenin, bir tarihin çocuklarısınız. Sizler, Yemen şehitlerinin, Sarıkamış şehitlerinin, Çanakkale'de, Filistin'de, Balkanlar'da, Kafkasya'da şehit olmuş dedelerin torunlarısınız. Sizin tarihinizde Alparslan var, Melikşah var, Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Orhan Gazi, Fatih Sultan Mehmet var. Sizin tarihinizde Sultan Süleyman var, Yavuz Sultan Selim var, Kazım Karabekir Paşa, Fevzi Çakmak Paşa, Fahrettin Paşa, Gazi Mustafa Kemal Paşa var. Sizin tarihinizde, Ali Kuşçu, Farabi, İbni Sina, Şeyh Edebali, Fuzuli, Ahmet Hani, Yunus Emre, Mevlana, Mimar Sinan, Mehmet Akif var. Sizin tarihinizde Seyit Onbaşılar, Nene Hatun'lar, Hayme Ana'lar, Bala Hatun'lar var. Sizin tarihinizde, medeniyetinizde, ismini sayamadığım nice nice büyük devlet adamı, alim, kahraman, nice büyük gönül insanı var.''

'Siz, en uzak yıldızları hedeflemekle mükellefsiniz'

Gençlerin boynunu yere eğemeyeceğini ve mahcubiyet içinde olamayacağını vurgulayan Başbakan Erdoğan, gençlerden yüreklerinde umutsuzluğa yer vermemelerini istedi.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: ''Siz, en uzak yıldızları hedeflemekle mükellefsiniz. Siz, dünyayı, Türkiye'yi, milleti dönüştürmekle mükellefsiniz. Unutmayınız ki sizler, Türkiye Cumhuriyeti gibi büyük, itibarlı bir devletin gençlerisiniz. Diyor ya Arif Nihat Asya; 'Delikanlım, işaret aldığın gün atandan/ Yürüyeceksin, millet yürüyecek ardından/ Sana selam getirdim, Ulubatlı Hasan'dan/ Elde sensin, dilde sen, gönüldesin, baştasın/ Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın...' İşte bu özgüvenle hareket etmenizi sizlerden rica ediyorum. Büyük düşünmenizi, büyük hedefler koymanızı, o hedeflere doğru yılmadan, yıkılmadan ilerlemenizi sizlerden rica ediyorum. Sizler, siz ak gençlik, işte böyle bir gençliksiniz. Sizler, Türkiye'ye rota, millete istikamet çizecek bir gençliksiniz. Üstad Necip Fazıl'ın dediği gibi; 'İşte bütün meselem, her meselenin başı/ Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı/ Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni/ Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez yeni/ Karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak/ Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak?' İşte sizler, gençlikle köprübaşı, gelecekle köprübaşı, solmaz, pörsümez yeninin öncüleri, liderleri gençlersiniz.''
 

Göktürk uydusu

Gençlerden 2023 hedeflerine sahip çıkmalarını isteyen Başbakan Erdoğan, 2023 hedeflerini, yıldızlara kadar duyuracakların gençler olduğunu ifade etti. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''2013'te GÖKTÜRK uydusunu gönderiyoruz. Birileri rahatsız olmaya başladı. 'Artık Türkiye bizi oralardan izleyecek' diyorlar. Yıllar yılı, on yıllardır sizler bizi izliyorsunuz ama şimdi GÖKTÜRK uydumuz 2013'te uzaya gönderiliyor. 2023 hedeflerine sımsıkı sarılıp, var gücünüzle onları gerçekleştirmek için çabalayacak olan sizlersiniz. Size inanıyor, size sonsuz derecede güveniyorum. Her birinizin, başını iki elinin arasına alıp şunu düşünmesini istiyorum: Acaba, Türkiye'nin şu son sekiz yılda yaşadığını, Türkiye önceki dönemlerde de yaşamış olsaydı ne olurdu? Acaba, bizden önceki o sekiz yıllarda, o on yıllarda da Türkiye bu vizyona sahip olsaydı ne olurdu? Bizim sahip olduğumuz heyecana, acaba bizden öncekiler sahip olsaydı; Türkiye yolsuzluklardan, yasaklardan, yoksulluktan çok daha erken arındırılmış olsaydı bugün nerelerde olurduk?''

'Hayali düşmanları, sanal düşmanları sorgulayın'

Provokasyonlar, tezgahlar ve tahrikler Türk milletinin enerjisini tüketmeseydi, gençlerini yiyip bitirmeseydi Türkiye'nin farklı bir yerde olacağını belirten Erdoğan, bunların sorgulanması durumunda geleceğin geçmişe benzemeyeceğini vurguladı. Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Faili meçhulleri sorgulayın. Terörü, terörü doğuran sebepleri sorgulayın. Bize düşman diye sunulan konuları, mevzuları sorgulayın. Hayali düşmanları, sanal düşmanları sorgulayın. Ekonomideki, dış politikadaki o beceriksiz dönemleri sorgulayın. Bu millete demokrasiyi nasıl çok gördüklerini, yazıp çizenlerin nasıl içeri tıkıldıklarını, işte bu fakir gibi şiir okuyanların nasıl içeri tıkıldıklarını sorgulayın. Gazetelerin nasıl kapatıldıklarını sorgulayın. Tek partili dönemin o karanlık günlerini sorgulayın. Darbelere çanak tutanları sorgulayın. Bunları sorgulayın. Bunların ülkeye ne ağır bedeller, ne ağır faturalar yüklediklerini sorgulayın. Bunları sorguladığınız sürece gelecekte bunlar bir daha yaşanmayacaktır. Biliniz ki bugün dünden daha iyidir ama yarın bundan daha iyi olmak zorundadır."

 

'Kardeşçe yaşayalım bu ülkede'

Erdoğan, Terörün, bu ülkede önce gençleri, ardından da annelerini, babalarını, nişanlılarını vurduğunu belirterek, şunları kaydetti: ''Ne yazık ki gençler bir kez ölürken, geride bıraktıkları bin kez ölüyor. Biz, bu ülkede, artık ne gençler, ne de yakınları ölmesin diyoruz. Artık hiç kimsenin burnu dahi kanamasın istiyoruz. Kardeşlik bu ülkenin atmosferine hakim olsun. 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' dedik. Bakıyorsunuz, buna isyan ediyor birileri, kimler olduğunu biliyorsunuz. Ya milli birlik... Milliyetçi değil misin? İşte bak biz de 'Milli Birlik' diyoruz. Ne kadar güzel, bunun neyine karşı çıkıyorsun. 'Kardeşlik' diyoruz. Kardeşliğin karşısına çıkılır mı? İşte kardeşçe yaşayalım bu ülkede, bu topraklarda, hiç bir ayrım olmadan yaşayalım. Tüm etnik unsurlar kardeşçe yaşayalım bu ülkede, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Romanıyla Boşnağıyla, Arabıyla hep beraber kardeşçe yaşayalım bu ülkede. Niye rahatsız oluyorsun? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı çatısı altında toplanalım, böyle toplandık. Bundan da rahatsız olmayalım. Niye rahatsız oluyorsunuz? Onun için başından beri Afyonkarahisar'dan yola çıktığımızda bir şey söyledik; ne dedik, 'Tek millet' dedik. Millet çeşitli etnik unsurları içinde toplayan bir kavramdır. Ne dedik, 'Tek bayrak' dedik. Tek bayrak ve bizim bayrağımız gerçekten çok iyi düşünülmüş, hilaliyle bağımsızlığı ifade eden, yıldızıyla şehitlerimizi ifade eden, rengiyle o şehitlerimizin, gazilerimizin kanını sembolize eden bir bayrak. Bu seni niye rahatsız ediyor? İşte tek bayrak ve tek devlet. Bunların hepsi bizi bir, beraber kılan değerler, bununla yola çıktık. Niye bundan rahatsız oluyorsun? Bununla yola çıktığımız için milletimiz bize itibar etti, bizi yüzde 47'ye kadar tırmandırdı, temenni ederim ki bizi daha fazlasına layık görsün.''

'Tehdit sallama...'

''En Güneydoğu neresi, Hakkari'nin Çukurcası mı Şemdinlisi mi'' diye soran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Biz oralara kadar gittik. Hakkari'nin Yüksekovası'nda havalanı yapan iktidar bizim iktidarımız. 'Ya burası Hakkari'nin Yüksekovası vazgeç' Bugüne kadar gelenler böyle dedi, ama biz demedik. Biz ne dedik, 'orası da vatan toprağı, bu uçaklar oraya da inecek' dedik. Şırnak'ın Cizresi, 'Ya ne olacak kenar köşe bir yer, gideni geleni zaten olmaz' demedik. 'Orada da benim vatandaşım yaşıyor, onlar da gidip gelecek, onlara da uçak lazım' dedik. Ve Cizre'ye de havaalanı yapıyoruz, inşaatı devam ediyor. Ama birileri çıkıyor, Yüksekova'da temel atma töreninde 'Kimse oraya gidemez ha, yok ederiz' Ve o gün temel atma törenine insanları göndermediler, yöre halkını göndermediler. O heyecanı paylaşmasına engel oldular. Bu mudur vatanseverlik, bu mudur bölge halkının hayat seviyesinin yükselmesini istemek? Bu nasıl siyaset anlayışı? İşte bu terörün nereden nemalandığını göstermesi bakımından çok önemli, uzantısı olanların da nasıl hareket ettiğin göstermesi bakımından çok önemli. Aynı şey Şırnak, Cizre için geçerli.''

Ne olursa olsun halkın beklentileri istikametinde bu yolda devam edeceklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Hiç kimse, gençler üzerinden, gençleri ve gençliği istismar ederek siyaset yapmasın istiyoruz. Hele hele gençlerin kanı üzerinden siyaset artık son bulsun istiyoruz. Güneydoğu'da, o genç yavrularımızın ellerine, Batı'da bazı şehirlerimizde gençlerin ellerine kaldırım taşlarını vererek, molotofkokteyllerini vererek onları halka hizmet veren devletin, halkın otobüslerine, vatandaşların araçlarını kundaklamaya itenlere ben huzurunuzda kusura bakmayın lanet ediyorum. Böyle bir anlayış olamaz. Şimdi seçim geliyor eğer gerçekten, özgürlüklere inanıyorsan sandık gelecek, kimseyi tehdit etme, herkes hür iradesiyle oyunu kullansın. Halep oradaysa, arşın sandıkta, göreceğiz. Kaç kilo olduğun çıksın ortaya, rahat ol çık meydanlarda konuş. Anlat, ne anlatacaksan anlat, nasıl konuşacaksan konuş ama köyü gidip tehdit etme. Bak bu köyden filanca yere oy çıkmazsa seçimden sonra köyün akıbetini düşünün diye tehdit sallama. İşte demokrasinin böyle bir anlayışa taviz vermesi mümkün değil demokrasi diyor ki halk kendi hür iradesiyle gelsin sandığa düşüncesini yansıtsın. Biz bunu istiyoruz.''
 

'Gençlerin, tahrik edenlere karşı uyanık olmalarını istiyorum'

Başbakan Erdoğan, gençlerin bu ülkede zaman zaman kullanıldığını belirterek, şunları kaydetti: ''Bırak gençleri çocuklar kullanıldı, kullanılıyor. Dün, sağ-sol çatışmasıyla birbirine düşürülen gençlik, bugün de Türklük-Kürtlük; Alevilik-Sünnilik üzerinden birbirine düşürülmek isteniyor. Gençler birbirine silah doğrulturken, Doğuda, Batıda birileri ellerini ovuşturuyor. Sizlerin şahsında ülkemin tüm gençlerine sesleniyorum: Artık silah tüccarları kazanmasın. Ortadoğu'nun halini görüyorsunuz. Silah tüccarları kazanmasın, artık gençlerin kanıyla beslenen vampirler kazanmasın. Artık gençler üzerinden oy avcılığı yapanlar kazanmasın. Bu ülkede artık gençler kazansın, anneler kazansın, babalar kazansın, ülke kazansın. İşte onun için, tüm gençlerden, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ne sahip çıkmalarını, her platformda kardeşliği yüceltmelerini özellikle istiyorum. Gençlerin, kendilerini tahrik edenlere karşı uyanık olmalarını istiyorum. Gençlerin, kendilerini kullandırtmamalarını istiyorum. Karşınızdakini dinleyin; kendilerine saygı duyun 'yaradandan dolayı, yaradılanı sevin' Hoşgörüden, anlayıştan, nezaketten asla taviz vermeyin. Ve gençlerle irtibatı kurarken her zaman kolaylaştırıcı olun, zorlaştırıcı olmayın. İlkeniz bu olsun. İfade özgürlüğünü, ileri demokratik standartları önce kendi içimizde, sonra çevremizde de egemen kılalım.''

'Sanki Türkiye'deki muhalefet'

Sözlerini ''Kim ne derse desin, kim hangi kampanyayı yürütürse yürütsün, kim hangi raporu hazırlarsa hazırlasın'' diye sürdüren Erdoğan, Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye Raporu'na değindi. Raporun ''siyasi'' bir rapor olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Sanki Türkiye'deki muhalefet.. Bir defa incele, Türkiye'de ne var ne yok? Yani bu kadar Türkiye'nin olanlarından uzak, ne oluyor, ne bitiyor bunlardan uzak, böyle bir rapor, ısmarlama, sipariş üzerine hazırlanmış rapor olamaz. Tabii gönlümüz adil bir rapor beklerdi. Ama adaletten tamamıyla uzak bir rapor hazırlanmış. Türkiye değişiyor, gençlik değişiyor, demokrasi ileri standartlara ulaşıyor. Avrupa Birliği, bugün Türkiye'nin değişimini eleştirecek değil, Türkiye'deki değişimi örnek alması gereken bir noktaya gelmiştir. Bakınız Libya'daki son gelişmelerden sonra hava enteresan değişiyor. Batılı ülkeler bakıyorsunuz ki Libya'dan parasal destek aldığı şu anda konuşulmaya başlandı. Bunun dedikodusu var ne olacak? Şimdi bu işin belgelerini, delilerini açıklarsa ne olacak? Ne olacak o liderlerin hali, bize iftira atanlar iftiralarının altında ne oldu, boğuldu. İşte buyurun, Daily Telegraph'ın halini görüyorsunuz. Özür diledi ve tazminatı ödemek durumunda kaldı. Biz bu yola samimi olarak çıktık. Biz hazinemizden bize tahsis edilen payla, aidat, teberru, bunlara bile pek tevessül etmiyoruz. Çünkü hazinemizden aldığımız rakam bize yetiyor. Bunun bile biz yüzde 30'nu teşkilatımıza dağıtıyoruz. Hizmetimizi böyle veriyoruz. Diğer siyasi partilerin il teşkilatlarına para göndermeleri söz konusu değil. Biz bunu da yapıyoruz. Çok daha ilginci kendileri daha 1 trilyonun hesabını veremediler. Anayasa Mahkemesi ne yaptı, mahkum etti anamuhalefet partisini. Onun için biz dürüstlük üzerine siyasetimizi oturttuk ve böyle devam ediyoruz. Katılım müzakerelerinde bizim hızımıza dahi yetişemiyorlar aslında. Ayrımcılıkla mücadelede, ırkçılıkla mücadelede, asimilasyonla mücadelede yeterli kararlılığı gösteremiyorlar. (Türkiye'de basın özgürlüğü yok) diyenler, kendi gazetecilerinin nasıl istihbarat örgütlerine çanak tuttuğunu görmüyor, göremiyorlar. Onun için Avrupa Parlamentosu'nun son raporu, tarafsız değildir, objektif değildir, hakkaniyetli değildir. Bu rapor, Türkiye'deki değişimi görme, takdir etme becerisinden yoksundur. Türkiye'yi belli medya kuruluşlarının sayfalarından izliyor. Asla ve asla objektif olamazlar. Avrupa Parlamentosu'nu, Türkiye'de ve Türkiye dışında yürütülen kampanyaları değil, Türkiye'yi görmeye ve anlamaya davet ediyoruz.''
 

Gençliğe çağrı

Başbakan Erdoğan, sözlerine Necip Fazıl'ın gençliğe çağrısıyla bitirirken şunları kaydetti: ''Gençler bu çağrı çok önemli, bu çağrı sizin ebed-müddet anlayışında her zaman hafıza kayıtlarında olan bir çağrı olsun. Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakine sahip bir gençlik. Kim var diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan, fert fert 'ben varım!' cevabını verici, her ferdi, 'benim olmadığım yerde kimse yoktur' fikrini besleyici bir dava ahlakına kaynak bir gençlik. Zifiri karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı fark edecek kadar gözü keskin ve gerçek kahramanlık madeniyle sahtesini ayırt etmekte kuyumcu ustası bir gençlik. Genç adam; bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu, öz ellerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil. Allah'ın selamı üzerinize olsun. Allah'ın selamı üzerinize olsun, yolunuz, bahtınız açık olsun.''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler