"CHP'yi yıpratma tezgahı"
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, BDP'li Sırrı Sakık'ın iddialarıyla ilgili olarak ''Bunlar, CHP'yi yıpratmak için yandaş medyanın, AKP-BDP işbirliğiyle parlamentoda tezgahladıkları bir oyundur'' dedi.
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Konya'nın Ereğli ilçesinde partisinin İlçe Başkanlığını ziyaret etti. Yaptığı konuşmada, yoksul aileler için panzehir olan aile sigortasını Türkiye'ye getireceklerini belirten Kılıçdaroğlu, ''Biz, yoksullara kömür, ekmek, makarna dağıtmayacağız. Biz ailede her kadının hesabına para yatıracağız. Kadın, bu parayla ister kömür alsın, ister ekmek alsın'' dedi.
CHP olarak getirecekleri aile sigortasıyla ''yoksulluğun teşhirini ortadan kaldıracaklarını'' kaydeden Kılıçdaroğlu, yoksulluğu ortadan kaldırmanın partilerinin boynunun borcu olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin, ''BDP'li Sırrı Sakık 1999 yılında CHP'nin kendilerinden 20 militan istediği iddiasında bulundu'' sözleri üzerine şu yanıtı verdi:
''Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Gündeme bomba gibi düşen bir şey yok. Bunlar, CHP'yi yıpratmak için yandaş medyanın, AKP-BDP işbirliğiyle parlamentoda tezgahladıkları bir oyundur. Orada da divanda görevli bir milletvekili, Başbakan'ın kulağına eğilip uzun uzun bir şeyler söyledi. Sırrı Sakık, konuşmak için söz istedi. Başkan söz vermedi. Sonra Parlamentoda oturuma ara verildi. Daha sonra parlamentoda oturum tekrar açıldığında Sırrı Sakık'a söz verildi. Niçin? Oysa içtüzüğe göre söz verilmemesi gerekiyordu. Orada o tezgah kuruldu. Sanıyorlar ki bizim bu tezgahtan haberimiz yok. Bu konuyla ilgili olarak da BDP'nin o zamanki yetkililerinin yaptığı açıklama var. O zamanın yetkilileri diyor ki, 'her partiden teklif geldi, CHP'den de teklif gelmedi' diyorlar. Bizim CHP olarak ulusal bağımsızlık ve terörle mücadele konusunda tutumumuz bellidir. CHP'nin genlerinde Kuvayımilliye dokuları vardır. Ayrıştırmayı sevmeyiz. 'Birisi kürsüye çıkıp bunları söyledi' diye bunları kabul edemeyiz. Onu yalanlayan birinci ağız Ahmet Türk'tür. Eşref Erdem de aynı konuda açıklama yaptı. Şimdi bize, 'bütün bunlara inanmayın, Sırrı Sakık'a inanın' diyorlar.''
''Başbakan, köşe yazarlarını gazete patronlarının uşağı gibi görüyor'' diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Nasıl ki kendisi milletvekillerine kurşun asker gibi, 'oturun' deyince oturuyorlar, 'kalkın' deyince kalkıyorlar, gazete patronlarını da öyle zannediyor. Oysa köşe yazarları düşüncelerini özgürce ifade edebilmelidir. Bu Anayasa'da da bir kuraldır, ama bu kuraldan da büyük ölçüde sapılmıştır. Başbakan'ın önce bunu bilmesi lazım, demokrasiyi, eleştiriye tahammülü öğrenmesi lazım Başbakan'ın.''
Siyasetçilerin gelip geçici olduğunu ancak kurumların sürekli ayakta kalacağını, bunun demokrasinin bir gereği olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Amerika'da başkan gelir, 1-2 dönem sonra yeni başkan gelir ama Amerika'nın bütün kurumları ayaktadır. Pentagon'u, CIA'yi, bakanlıkları vardır ve bunlar oturur, çalışırlar. Hiçbir siyasal parti 'ben bu kurumu nasıl ele geçiririm, yandaşlarımı buralara nasıl yerleştiririm' diye bir gayret içinde olmaz. Böyle bir çaba, demokrasiye darbe vurur'' dedi.
Bir siyasi partinin, bir siyasetçinin övgüden çok eleştiriye ihtiyacı olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, ''Demokrasinin vazgeçilmez koşulu, muhalefetin varlığıdır. Ama muhalefet elbette ki kavgasız olmalı. Sert tartışmalar olabilir ama bu, fiziki şiddete dönüşmemeli'' diye konuştu.
Hükümetin ekonomi politikasını eleştiren Kılıçdaroğlu, ''Bu ekonomi politikası, faizle geçinenlerin, borsada kazananların politikasıdır. Bunun içinde reel ekonomi yoktur'' ded. Türkiye neden Yunanistan'dan pamuk ithal etsin? Bizim köylümüz pamuk üretemiyor mu? Ben, Yunanistan'ın köylüsü için çalışmak zorunda mıyım?'' dedi.
Erken seçim tartışmaları
Zemin kaybeden bir partinin baskıcı olmak yerine seçime gitmesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Bir siyasi parti zemin kaybettikçe demokrasiyi içine sindiremiyorsa baskıcı olur. Esnaf, sanayici, sivil toplum örgütleri üzerine baskı kurar. Medya üzerine baskı kurar. Bu, zemin kaybetmenin ilk işaretleridir. Ama demokrasiyi içine sindiren bir parti, zemin kaybediyorsa seçime gider. Halkın hakemliğine başvurur. Türkiye'de herkes hayatından kaygı duyar hale geldi. Kimsenin yarın ne olacağı, ne zaman tutuklanacağı, gözaltına alınacağı belli değil. Hukukun üstünlüğü nerede? Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı tutuklanıyorsa, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bunun doğru olmadığını söylüyorsa ve bu tutukluluk devam ediyorsa, burada bir sorun vardır. Bakan çıkıp da, 'HSYK bu kararı almakla yargıya darbe vurdu' dedi. Bütün yargıtay başkanları, eskisi de yenisi de 'HSYK doğru yaptı' dedi. Nasıl oluyor da darbeden bahsediyorsunuz. Hukukun üstünlüğüne inanmak hepimizin görevidir.''
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı