Cihaner'den 'uçuş' esprisi
Erzincan'daki ''silahlı terör örgütü''ne ilişkin davada, tutuklu sanık Erzincan İl Jandarma İstihbarat Müdür Yardımcısı Üsteğmen Ersin Ergut savunmasını tamamladı. Davanın dördüncü oturumu sona erdi. Davanın görülmesine 10 Mayıs Pazartesi günü saat 09.30'dan itibaren devam edilecek.
Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın 4. oturumunda ilk olarak, tutuklu sanık Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner söz aldı.
Cihaner, usule ve davanın daha hızlı seyretmesine yönelik bazı itirazlarının olacağını belirterek, savcı tarafından diğer bazı sanıklara yönelik soruların gereksiz olduğunu ve zaman kaybına yol açtığını söyledi.
Erzincan'daki cemaate yönelik soruşturmanın durup dururken başlamadığına dikkati çeken Cihaner, şunları kaydetti:
''Söz konusu cemaate yönelik soruşturma durup dururken değil, gerekli delillerin toplanmasının ardından başlamıştır. Bu yönde, sanıklara sorulan sorular zaman kaybıdır. Emniyet Müdürlüğü'nün de bu yönde adı geçen cemaate ilişkin bize gelen yazısı mevcuttur. Burada öyle bir hava yaratılıyor ki İsmailağa ve Fethullah Gülen cemaatleri yok. Bunları buradaki insanlar uydurmuş gibi bir hava yaratılıyor. Oysa aynı nitelikteki soruşturma nezdinizdeki savcılıkta da açılmıştır. Hatırlatmak istiyorum.''
Ayrıca, dava süreciyle birlikte bazı basın kuruluşlarında yer alan haberleri de eleştiren Cihaner, şöyle devam etti:
''Bazı haberlerde adliye binası üzerinden uçuşlar yapıldığı ileri sürülüyor. Benim de bu yönde bir esprim olacak. Dosyanın bulunduğu yerin hava sahasının tüm uçuşlara kapatılmasını talep ediyorum. Tabii bu bir espri. Ama hakkımızdaki taraflı tutuma bir örnek olduğu için bu konuya dikkat çektim.''
Üsteğmen Ergut'un savunması
Erzincan İl Jandarma İstihbarat Müdür Yardımcısı Üsteğmen Ersin Ergut savunmasında, hakkındaki suçlamaları reddederek, iddia edilen örgüte üye olduğu şeklindeki iddiaları kabul etmediğini söyledi.
Fişleme yaptığı yönündeki iddiaların da gerçeği yansıtmadığını belirten Ergut, bir komplo sonucu yaklaşık 6 aydır ceza evinde bulunduğunu ifade etti. Söz konusu örgütü iddianamede öğrendiğini bildiren Ergut, şunları kaydetti:
''Benim Albay Recep Gençoğlu ile anlaşamadığımı tüm İl Jandarma Komutanlığı bilir. Ancak şu anda kendisiyle aynı sanık sandalyesinde, aynı örgüte üye olmakla suçlanıyorum. Erzincan'da fason bir Ergenekon örgütü oluşturulmak istenmektedir. Ben daha önce Ergenekon diye bir örgüt var sayardım. Ama bana yapılanları gördükten sonra dedim ki demek o insanlarda benim gibi suçsuz. Böyle bir örgüt yok. Gizli tanık X'i tanımaktayım. Kendisiyle telefon görüşmeleri yapıyordum. Bu görüşmeler önleyici dinlemelere takılınca, gizli tanık X'e baskı yapılmış ve aleyhime ifade vermeye zorlanmıştır diye düşünüyorum.''
Kendisinin Karadenizli olduğunu belirten Ergut, zaman zaman heyecanlanabildiğini ve ağzından kötü bir söz çıkması durumunda şimdiden mahkeme heyetinden özür dilediğini ifade etti.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Mustafa Karatay, ''Sen yine de ağzından kötü bir söz çıkmamasına dikkat et'' diye konuştu.
Daha sonra savunmasına kaldığı yerden devam eden Ergut, iddianamede bazı toplantılara katıldığının yazıldığını belirterek, ''Ben sorgumda Başsavcı İlhan Cihaner'in de bulunduğu bir toplantıya katıldığımı söyledim. Ancak iddianamede toplantılara katıldığım yazılmış. Bu tamamen yalandır'' dedi.
''Benim 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk ile bir kare fotoğrafım belgelensin tüm suçlamaları kabul edeceğim'' diyen Ergut, şöyle devam etti:
''Bana atılı suçlamalar maddi delillerden uzaktır. Gizli tanık ifadelerine dayalı suçlamalar var. Gizli tanıkların ifade tutanaklarında tarihler bulunmuyor. Bu şahısların ifadelerinin alındığı tarihlerin belirlenmesini istiyorum. Yetkisi elinden alınan savcı Osman Şanal kendisini padişah gibi görüyordu. Sadece evimde arama kararı bulunmasına rağmen. İş yerimde de arama yapmıştır. Kanunu çiğnemiştir. Bu yaptığı yasal mıdır? Bana iftira atanları Allah'a havale ediyorum. Bana iftira atanlardan ahirette hesap soracağım. Bu cümlemin de tutanaklara geçirilmesini istiyorum.''
"Bana yönelik komplonun sürmesinden çekiniyorum"
Ergut, kendisine ve diğer sanıklara komplo kurulduğuna inandığını belirterek, ''Bana yönelik komplonun sürmesinden çekiniyorum'' dedi.
Kurallara ve yasalara bağlı bir insan olduğunu ve hiçbir zaman yasal olmayan bir şeye kalkışmadığını bildiren Ergut, şunları kaydetti:
''Paralel bir soruşturma yürütüldüğünü öğrendik. Bu nedenle daha fazla konuşmaktan çekiniyorum. Savcı Taner Aksakal'a bu konuda güveniyorum. İleride istediği tüm sorulara cevap vereceğim. Ama şu aşamada çekiniyorum. Ben 2 yıl Şırnak'ta görev yaptım. Boş bir mermi kovanını 25 metreden vurabilirim. Ancak ne hikmetse iddianamede, İliç Savcısı Bayram Bozkurt'u öldürmeyi planladığımı ve bunu bir türlü başaramadığımız yazıyor. Bu büyük bir yalan değil de nedir? Bayram Bozkurt'la bir kez Bayırbağ'da ava gittiğimde karşılaştım. Suratında meymenet olmadığı için hoşlanmadım kendisinden ve bir daha da görüşmedim. Ama benim sürekli kendisiyle bir araya geldiğim yazılmış. Bu iftirayı atanların hiç Allah korkuları yok mu?''
10 yıllık meslek hayatı boyunca hiç savunma vermediğine dikkat çeken Ergut, ''Hiç hakim karşısına da çıkmamıştım. Ama sağolsun iddia makamı sayesinde hakim karşısına çıktım'' dedi.
Gizli tanık Efe hakkında yalan beyanlarından ötürü davacı olacağını bildiren Ergut, ''Evimde ve iş yerimde arama yapıldı, bir şey bulunamadı. O arama acaba emniyet istihbarat şubesinde yapılsa neler bulunurdu kimbilir'' diye konuştu.
Ergut ayrıca, iddianamede ajandasında yer alan bazı kelimelerin yanlış yazıldığını belirterek, kendi ajandasında ''Önemli şahısların ifadesini Tuğrul alacak'' ibaresinin bulunduğunu ancak iddianamede davayla ilişkilendirmek için bu ibarenin ''Önemli şahısların ifadesini Şenol alacak'' diye değiştirildiğini öne sürdü.
Ajandasına mahkeme heyetinin bakması durumunda terör örgütü PKK ile mücadele konusunda yüzlerce not bulunacağını ifade eden Ergut, ''Ben ajandama Gülen ormanları yazmışım. Savcı Gülen cemaati algılıyor. Bu taraflı yaklaşıldığının en bariz göstergesidir'' dedi.
Ergut, mahkeme heyetinden Erzincan'da bulunan mühimmatın kim veya kimler tarafından konulduğunun bulunması için 10-27 Ekim 2009 tarihlerinde, söz konusu bölgeden yapılan cep telefonu görüşmelerinin incelenmesini istedi.
Bunun üzerine üye hakim Ali Kaya, sanıklara bölgedeki baz istasyonlarının hangileri olduğunu sordu.
''Benim kız kardeşim de türbanlı"
Yine ajandasında Akyazı Sağlık Ocağı'nda bir hemşirenin türbanlı olduğuna dair notun bulunduğunun öne sürüldüğünü belirten Ergut, ''Benim kız kardeşim de türbanlı. Annem de türbanlı. Ailemin yüzde 90'ı türbanlı. Bu iddia tamamen yalan. Böyle bir şeyi asla yapmam. Gerekirse istifa ederim ama asla böyle bir şeyi yapmam'' diye konuştu.
Davanın emniyet tarafından kendilerine kurulan bir komplo olduğuna inandığını bildiren Ergut, Kur'an-ı Kerim'deki Ali İmran suresinin 18. ayetini örnek göstererek, Allah'ın mahkeme heyetini şahit tuttuğunu ve heyetin tarafsız davranmasının önemli olduğunu söyledi.
Ardından Mahkeme Başkanı Karatay, Ergut'un çapraz sorgusuna geçmek istedi, ancak Ergut devam eden bir paralel soruşturma bulunması sebebiyle bu Karatay'ın bu talebini kabul etmedi.
Son olarak söz alan Cihaner'in avukatlarından Baki Lütfi Uzun, tanık ifade çözüm tutanaklarını içeren 3 CD'nin hala kendilerine verilmediğini belirtti.
Bunun üzerine Savcı Taner Aksakal söz konusu CD'nin savcılık kasasında bulunduğunu ve kendilerine en kısa sürede vereceğini söyledi.
Astsubay Bozkurt: Haysiyetim ve onurum ayaklar altında
Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, tutuklu sanık Astsubay Şenol Bozkurt, savunmasında yıllarca dağlarda teröristlerce çarpışmış biri olarak, bugün mahkemede bir terör örgütü mensubu sıfatıyla bulunmaktan zül duyduğunu söyledi.
Bozkurt, gizli tanıkların beyan ettiği gibi bir istihbarat görevlisi olmadığını belirterek, şunları kaydetti:
''Ben sıradan bir karargah görevlisiyim. Gizli tanıklar Efe ve Munzur'un dediği gibi bir istihbarat elemanı değilim. Yasa dışı telefon dinlemesi yaptığım iddiası da yalandır. Örgüt üyesi değilim. Hayatım boyunca da hiçbir örgüte üye olmadım. Hakkımda tamamen uydurma ve somut delillerle sabit olmayan iddialar bulunuyor. Tamamen iftiralara maruz kaldım.''
Bozkurt, birlikte yargılandığı kişilerden Albay Recep Gençoğlu'nu görevi gereği tanıdığını, tutuksuz sanık Yaşar Baş'ı ise Avcılar Kulübü Başkanı olması sebebiyle tanıdığını, diğer kişileri ise bu iddianame ile birlikte tanıdığını belirtti.
İddianamede gizli tanık ''Efe'' olarak geçen kişinin artık İliç Savcısı Bayram Bozkurt olduğunun herkes tarafından bilindiğini belirten Şenol Bozkurt, savcı Bozkurt'un da kendisinin arkadaşı olduğunu bildirdi.
Bayram Bozkurt'un kendi ağabeyiyle aynı ismi taşıdığını dile getiren Astsubay Şenol Bozkurt, savunmasına şöyle devam etti:
''Bayram Bozkurt'un ağabeyim ile aynı ismi taşıması da ayrı bir tesadüf. Savcı Bayram Bozkurt, 2009 yılı mayıs ayında benim yanıma gelerek Erzurum'da bir savcı ile görüştüğünü ve bu savcının Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner ile Eskişehir Jandarma Alay Komutanı Albay Recep Gençoğlu hakkında bir soruşturma yürüttüğünü söyledi ve kendisi bana, bu soruşturmada Recep Gençoğlu ile aramazdaki anlaşmazlığı fırsat bilerek gizli tanık olmayı teklif etti. Bunu da buradan ilk kez açıklamadım. İddia makamı, yalancı gizli tanıkların ifadelerine büyük önem verirken, ne hikmetse benim beyanlarıma önem vermemektedir. Dört aydır cezaevindeyim, cezaevinde geceler uzun geçer ve bu uzun gecelerde kendime, 'Ben ne yaptım da buradayım' sorusunu soruyorum. Ancak dört aydır inanın bir cevap veremiyorum.''
Bozkurt, insanın düşmanının bile atmayacağı iftiralara maruz kaldığını belirterek, şunları kaydetti:
''22 yıldır Türk Silahlı Kuvvetleri personeliyim. Şerefli bir astsubayım. Ben bu iddianamede sapık, kadınları pazarlayan birisi olarak gösteriliyorum. Şerefim, haysiyetim ve onurum ayaklar altında. Örgütün ekonomisti olarak gösteriliyorum. Burası önemli değil, ben asıl buradan çıktıktan sonra ailemin ve toplumun huzurunda hesap vereceğim. Bu iftiraları atanlar hakkında davacıyım. Gizli tanık 'Efe' denilen milli kahramanımızın attığı iftiralardan dolayı dört aydır içerdeyim. Sözde ben örgüte Van'dan silah temin etmeye çalışan birisiymişim. Böyle iftira olur mu?''
Bozkurt, Başsavcı Cihaner ile de ortak hareket ettiği yönünde iddialar bulunduğunu hatırlatarak, ''Ben Başsavcı Cihaner ile bu iddianame vesilesiyle tanıştım. Kendisiyle daha önce bir tanışıklığım yoktur'' diye konuştu.
Üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyen ve beraatini isteyen Şenol Bozkurt, savunmasını şöyle tamamladı:
''Sağlığım cezaevinde iyice bozulmuştur. Bir hastaneye sevkimi istiyorum. Yalnız askeri hastaneye sevkimin yapılmasını istemiyorum. Çünkü o zaman gazeteler yanlış yorumlarda bulunacaklar. Bu nedenle Erzurum'daki herhangi bir hastaneye sevkimi istiyorum. Mahkemenize sunduğum MR raporlarında da sağlığımın kötü olduğu anlaşılacaktır. Bir suçum varsa kendi cezamı kendimin vereceğinden kimsenin şüphesi olmasın.''
Mahkeme Başkanı Mustafa Karatay, savunmanın ardından çapraz sorguya geçmek istedi. Ancak Astsubay Bozkurt, var olan paralel bir soruşturma bulunduğunu ve bu nedenle şu aşamada çapraz sorgu yapılmasını uygun görmediğini kaydetti.
Bozkurt'un avukatı Hüseyin Özarslan ise müvekkilinin tutuklu kaldığı süre, sağlık durumu ve sabit ikametgah sahibi olmasını gerekçe göstererek tahliye talebinde bulundu.
Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, Mahkeme Başkanı Mustafa Karatay'ın hakkındaki suçlamaları ve haklarını hatırlattığı Astsubay Yıldız'dan savunmasını istedi.
Yıldız, savunmasına, ''Dava dosyasında sabıka kaydı bulunan 20 Mayıs 1975 doğumlu Murat Yıldız ben değilim. 8 Mart 1975 doğumluyum. Benim sabıka kaydım yoktur'' diyerek başladı. İddianamede, kendisinin terör örgütü üyesi olmak ve ayrımcılık yapmakla suçlandığını belirten Yıldız, suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
Meslek hayatındaki başarıları nedeniyle üstün başarı kıdemini aldığını, 18 yıldır jandarma olarak görev yaptığını anlatan Yıldız, şunları kaydetti:
''Benim hakkımda beyanları bulunan gizli tanık Efe ve Can, bölgemdeki koruculardandır. Bunlar birlikte hareket eden şahıslardır. Gizli tanıklar aynı köyden ve aynı korucu grubundandır. 2008'de girdikleri bir kavgada da birlikteydiler. Bu gizli tanıklar, kavgadan sonra karakola birlikte geldiler. Bana hitaben, '2008'deki kavga olayı ile ilgili karşı tarafa yazılması gereken ceza, senin tuttuğun tutanak yüzünden yazılmadı'' dediler. Ben de 'taraf tutmadım. Gerektiği gibi tutanağı yazdım' dedim. Bana sinirlenerek karakoldan ayrıldılar. Bu gizli tanıkların bütün kinlerinin nedeni budur. Yaptığım adli işlemler nedeniyle bana karşı kin ve nefreti olan iki korucunun yalan ifadesine göre örgüt üyesi olmakla suçlanıyorum.''
Gizli tanığın, beyanında, söz konusu kavga olayını da karşıt görüşler arasında yaşanan bir kavga olarak gösterdiğini ileri süren Yıldız, 3 yıldır Yaylabaşı Karakol Komutanlığında görevli olduğunu, bu süre içerisinde hiçbir etnik çatışmanın yaşanmadığını ve devam eden bir olayın da olmadığını ifade etti.
Yıldız, davada yargılanan sanıklardan 5'ini tanımadığını, tutuklu sanık Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'i de ilk kez bir televizyon kanalında gördüğünü öne sürdü.
Hiçbir yere üye olmadığını, meslek hayatı boyunca da hiçbir zaman taraf tutmadığını dile getiren Yıldız, savunmasını şöyle sürdürdü:
''Bölgemdeki başarım nedeniyle, Erzincan'daki görev süremin uzatılmasını talep etmiştim. Uzatma talebim kabul edildiğinde bu sevincimi paylaştığımda gizli tanık Efe, 'birileri istemezse sen burada duramazsın' demişti. Hiç taraf tutmadığım için bugün ben buradayım. Öyle görüyorum ki, eğer bir taraf tutsaydım bugün burada olmazdım.''
Kendisine yöneltilen suçlamaların hiçbir delile dayanmadığını savunan Yıldız, hakkında yalan beyanda bulunan ve tutuklanmasına sebep olan kişilerden şikayetçi olduğunu belirterek, suçlamaların sadece gizli tanık ifadelerine dayandırıldığından tahliyesini talep etti.
''Bu olayın içinde kendimi nasıl buldum anlamadım"
Daha sonra, çapraz sorgusu yapılan Murat Yıldız, avukatı Hüseyin Özarslan'ın sorularını yanıtladı. Özarslan'ın, ''Örgüt üyeliği bir hiyerarşik yapı, suç işleme maksadı ve niyeti gerektiriyor. Buradaki sanıklarla birlikte bu niyetle bir birlikteliğin oldu mu?'' şeklindeki sorusunu yanıtlayan Yıldız, ''Kesinlikle hayır. Salonda bulunan sadece 5 sanığı tanımıyorum. Bu olayın içinde kendimi nasıl buldum anlamadım'' diye konuştu.
Yıldız, Özarslan'ın ''Cemaatlere yönelik yapılan operasyonlarda görev aldın mı?'' şeklindeki sorusu üzerine de, ''Hiçbir görev almadım'' dedi.
Mahkeme Başkanı Karatay, çapraz sorgunun tamamlanmasının ardından, dava dosyasında bulunan adli sicil kaydının Murat Yıldız'a ait olmadığının tespit edildiğini bildirdi.
Tutuklu sanık Astsubay Yıldız'ın avukatı Hüseyin Özarslan, daha sonra delilerin toplanmış ve görev yerinin de değişmiş olması nedeniyle müvekkilinin tahliyesini talep etti.
Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Erzincan'daki ''silahlı terör örgütü'' davasının dördüncü oturumu sona erdi. Davanın görülmesine 10 Mayıs Pazartesi günü saat 09.30'dan itibaren devam edilecek.
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Rojin Kabaiş'in kesin ölüm nedeni belli oldu
- Memurlar için yeni dönem başlıyor
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- 'Engel' kalktı, dönüş başladı
- Onlarca araç birbirine girdi
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- 'Kapasitemizi 15-20 bine çıkarttık'
- Şam nasıl düştü? ‘
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi