Cinsel enerji yaşam enerjisi demektir
Son yıllarda cinsel dürtüleri ve çağrıştıran olay veya durumları korku kaynağı olarak gören bir yaklaşımın giderek artmakta olduğunu gözlemekteyiz: Kız ve erkek okullarının ayrılmak istenmesi, kadınlarda örtünmenin inanç sistemlerine bağlanmak istenmesi, kadınlara karşı işlenen suçlarda artma olması bunlara örnek olarak verilebilir.
Bu görüşü savunanlar bunu genel ahlak adına yaptıklarını düşünmekteler. Gerçekte bu dürtülerden korkmalı mıyız? Korkarsak genel ahlakın düzelmesine katkıda bulunur muyuz? Böylece tüm insanlar daha mutlu ve ahlaklı olurlar mı? Bu sorulara bir ruh hekimi olarak yanıt vermek isterim.
İnsanda doğal dürtülerle, bu dürtülerin gelişim ve değişimini, davranışsal göstergeleri ile en iyi gözlemleyen ve tanımlayan ekol psikanalitik ekoldür. Bu yazıda bu ekole göre dürtülerimizin kökeni ve değişimleri hakkında bilgi vererek güncel bazı olaylara değinmek istiyorum.
Freud insanda iki temel dürtünün varlığını kabul etmektedir: Bunlar yaşam ve ölüm dürtüleridir: Eros ve tanatos veya libido ve destrudo olarak da bilinirler. Ölüm dürtüsü Freud sonrası ciddi biçimde eleştirilmiş ve bazı bilim insanlarınca varlığı reddedilmiştir. Libido konusunda ise bir tartışma bulunmamaktadır.
LİBİDO: TÜM OLUMLU DÜRTÜLER
Libido cinsel dürtü ile eş anlamlı olarak kullanılmakla birlikte, anlamı onunla sınırlı değildir. Hatta cinsel dürtünün libido kavramının küçük bir bölümü olduğunu bile söyleyebiliriz. Freud kuramının en çok eleştirildiği konu bu kuramıdır. Kuramı nedeni ile Freud herşeyi cinselleştirmekle suçlanmıştır. Oysa bu eleştiriler onun kuramını anlamamakla bağlantılıdır. Gerçek bu değildir. Libido kavramı içine tüm olumlu dürtüler girmektedir. Diğer bir deyişle tüm yaşamımız boyunca bizi her türlü üretime yönelten dürtü libido’dur.
Libido insan gelişiminin ilk aşamalarında tamamen kendi bedenine yönelmiştir. Bu dönemde beden tek doyum kaynağıdır. Her davranış bedenin fizyolojik gereksinimlerini karşılamaya yöneliktir. Başka davranışlar ise anlam taşımaz. Gelişim sürecinde çevredeki diğer insanlar, bakım verenler ve nesneler tanındıkça çevre, insan için bir şey ifade etmeye başlar. Çevreye yüklenen anlam ve değer, bedenden alınarak çevreye aktarılmış libido veya cinsel enerjidir. Buna psikanalitik yazında nesne libidosu denmektedir.
İlgilerimizin artmasına koşut olarak bedenimize yüklenen libido giderek azalır. Her zaman bir miktar libido bedene bağlı olarak kalır. Çevreye aktarılmayan, bedene bağlı olarak kalan cinsel enerji benlik saygısının da kökeni olur. Bu niteliği ile cinsel enerji kendine güveni sağlayan bir işlev görür.
Gelişim sürecinde çevreye cinsel enerjinin aktarılmasında sorunlar yaşanıyorsa erişkin bir insanda bu enerjinin büyük ölçüde bedene bağlı olarak kalması olanaklıdır. Böyle bir süreç tüm ilginin bedene bağlı kalmasına neden olur. Bu şekilde tüm yatırım insanın kendi bedenine yönelir. Başkaları bu insanlar için bir şey ifade etmez.
POLİTİK LİDERLİĞİN SIKINTISI
Bu tür insanların temel özelliklerinden birisi, politik liderlerde sık olarak gördüğümüz özsever kişilik yapısı ve bu kişiliğin temel niteliği olan kendini beğenmişliktir. Bu insanlarda toplumsal değer yargılarını benimseme ve uyum yapma becerisi eksik kalmakta, doğru-yanlış kavramları gelişmemektedir. Tek doğru kendi doğruları olmaktadır.
Böyle bir insan rüşvet almayı hakkı gibi görebilir. “Herşeyi ben biliyorum, benim bildiklerim en doğrusudur” ilkesine göre hareket ederler. Bildikleri en doğrusu olduğu için de başkalarını dinlemez, düşüncelerini söyleyenlere karşı saldırgan olabilirler. İletişimde bulunduğu insanları da kendisine ne ölçüde çıkar sağlayacağı düşüncesine dayanarak belirlerler. Kendileri için her şeyi hak olarak görürler.
Libidonun tamamen bedene bağlı kalmasının diğer bir görünümü de içe kapanma eğilimidir. Bu patolojik görünümlerin ayrıntılı nörobiyolojik açıklamaları yapılabilmekle birlikte davranışsal düzeyde, dinamik açıdan yukarda söylenenler uygun açıklamalardır.
Yaşamın daha sonraki dönemlerinde çevreye yatırılan libidinal enerjinin geri bedene dönmesi olasıdır. Bunu sosyal etkileşme bozuklukları gösteren hastalıklarda sık olarak görmekteyiz.
YAŞAM ENERJİSİ OLMAZSA..
Psikososyal gelişimle birlikte libido, gelişip değişerek başka dürtülere dönüşebilir. Bu süreçte kendini başarı güdüsü, öğrenme tutkusu, arkadaşlıklar, dostluklar, her türlü paylaşımlar ve yakın ilişkiler biçiminde gösterir. Libido aslında bu niteliği ile tüm ilgilerimizin, anne çocuk ilişkisi de dahil olmak üzere her türlü sevginin kaynağıdır. Aynı anda öğrenme ve bilme tutkusunun da kaynağıdır.
Belirtilen nitelikleri ile cinsel enerji, libido, aslında yaşam enerjisi olmak anlamını da içinde taşımaktadır. O olmasa işimiz bizim için bir şey ifade etmezdi. Okula gitmek, birşeyler öğrenmek anlam taşımazdı. Arkadaşlarımıza kendimizi anlatmak gereksinimini duymazdık. Bir şeyleri paylaşmak bize zor gelirdi veya paylaşamazdık. Ortaklıklar ve yakın ilişkiler kuramazdık. Bir ekibin üyesi olamaz, ekip kuramazdık. Para kazanma isteği duymazdık, yaşamak bize yük gibi gelirdi. Sık olarak depresyona girer, depresyondan çıkamazdık. Kimse ile yarışmaya girmek istemez, kendimizi geliştirmek istemezdik. Okumak istemez, duyduklarımıza itibar etmezdik. Başkaları bizim için örnek alınabilecek insanlar olmazdı.
Sonuç olarak cinsel enerji korkulacak bir şey değil, yaşam enerjisidir. Paniğe kapılmaya gerek yok.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Edirne'de korkunç kaza